Recep Yazıcıoğlu. Tokat, Aydın, Erzincan ve Denizli'de valilik yaptı.
Gözlerindeki rahatsızlık yüzünden Ankara'ya giderken geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Erken gitti.
Daha çok yapacak işi vardı.
Güzel adamdı…
Farklı bir valiydi.
Görev yaptığı her yerde halka olan yakınlığı nedeniyle, sıra dışı fikirleri ve görüşleriyle 'Süper Vali' olarak anıldı.
Sistemi hep eleştirdi.
Sistemin içinde halkın olmadığından yakınırdı.
Bürokrasiye kızardı.
O günlerde böyle laflar etmek her babayiğidin harcı da değildi.
O bir halk adamıydı, Milletini ve devletini çok seven…
Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi halkın içinden çıkmazdı.
Onu, baraj için gittiğim Artvin'in Yusufeli ilçesinde tanıdım.
Söylendiği gibi sıradandı.
Rafting yapacaktı.
Yanında koruması bile yoktu.
Validen çok bir sporcuya benziyordu.
Havadan kuş kapan Çoruh'la boğuşacaktı.
Benim bakmaya çekindiğim, dünyanın en hızlı akan nehrinde akıntıya karşı kürek çekecekti.
Kırmızı can yeleğini giydi.
Botunu da şişirdi.
Sporcu arkadaşları az aşağıda son hazırlıklarını yapıyordu.
Erzincanlıya rafting sporunu yaşayarak sevdirdi.
Sıra dışı hikayeleriyle ünlüdür.
***
İşte onlardan biri:
Gümüşhaneli muhtarın kızının evi Erzincan depreminde yıkılınca, muhtar devletin deprem mağdurlarına vereceği evi almak için kızının yanına Erzincan'a gider.
Kızıyla birlikte valilik binasına çıkarlar.
Öğle arası olduğu için ellerinde evraklar, beklemeye başlarlar.
Bu arada kot pantolonlu, yakası açık gömlekli biri gelir.
"Amca buyur" der.
Muhtar derdini anlatır.
Kot pantolonlu adam evrakları alır bir odaya gider, bir kaşe basar, diğer odaya gider başka bir evrak alır, doldurur, deftere kaydeder.
En son kapısında
'Vali' yazan odaya girip çekmeceden bir mühür alarak kağıtlara basar ve muhtardan da imzalamasını ister.
Muhtar, biraz da çekinerek,
-Yeğenim çok sağ ol ama Vali Bey sana kızmasın?
-Yok amca kızmaz.
-Sağ ol yavrum, adın nedir senin? -Amca benim adım Recep.
-Yoksa sen vali Recep Yazıcıoğlu musun?
-He ya…
Trabzonlu Recep Yazıcıoğlu, devletin değil, milletin böyle hizmetkârıydı.
Tıpkı
Recep Tayyip Erdoğan gibi…
Mekanı cennet olsun.
***
Bugün yazıya Trabzonlulardan başladık, onlarla devam edelim bari…
Faruk Çebi…
O da Trabzonlu bir idealist.
Eski İstanbul Orman Bölge Müdürü…
Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü ve Ağaçlandırma ve Erozyon Genel Müdür Yardımcılığı görevinde de bulunmuş…
Halen Orman Bakanlığı'nda çalışıyor.
Hasta bir ormancı yani…
Aynı zamanda
Küresel Isınmayla Mücadele Derneği'nin de (Kürem-Der) Genel Başkanı…
Diyor ki:
"Yeşil Yol Projesi, birilerine rant sağlayan bir 'Rant Projesi'
değildir.
Bölgenin gelişmesine ve kalkınmasına hizmet eden bir 'Medeniyet Projesi'
dir.
Yıllardır ihmal edilen ve turizm değeri çok yüksek olan bölgeler
'Yeşil Yol Projesi'yle hem dünyaya açılacak hem de modern bir yaşama kavuşacaktır.
Projenin büyük bir kısmı mevcut ulaşım yollarının iyileştirilmesiyle inşa edilecektir.
Kalan diğer kısmı ise çoğunlukla orman dışı arazilerden geçecektir.
Ayrıca, çağımızın ileri teknolojisinden de yüksek oranda istifade edilecektir.
Bundan dolayı iddia edilenin aksine doğal yapıya ve ormanlara endişe duyulacak boyutta zarar verilmeyecektir.
Ayrıca, bölgedeki yaşamın sürdürülebilirliği açısından hayati önem taşıyan Kırsal Dönüşüm Projesi'ne de büyük katkı sağlanacaktır."
Bu yol için malum çevrenin kıyameti kopardığını biliyorsunuz.
Yukarıdaki açıklama sıradan birine ait değil.
İşinin uzmanı, yeşil sevdalısı biri söylüyor bunları…
Gerisi tırıvırıdır.
Kara propagandadır.
Karadenizlinin aç kalmasını isteyen malum kafaların provokasyonudur, Nokta.