Ankara'da yaşıyor olmanın ötesinde Ankara'yı yaşıyoruz.
Sorumluluklarımızın bilincindeyiz.
Üzüntümüz bu kadar alavere dalavere misali algı yönetmeyi beceren beceriksizlere sessiz kalan bir kısım medyanın sessizliği… Anlam veremiyorum.
Ya onlar bu şehirde yaşamıyor ya biz… Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmayacağını ilk günden itibaren söyleyenlerdenim.
Söylemeye de devam edeceğim… Senetçi, belediyesini yönetemiyor. Ankara'nın ölüm sessizliğinde 'biz varız…' O bir kısım medya ve sosyal medya trolleri senetçiye hayal kurduruyor. Aklı belediyede olmayınca yaşanan krizlerden bi haber… Kurdurdukları hayal başarılı bir belediyecilikten geçiyor… Bir meslektaş çıkıyor bakın doğruları nasıl sıralıyor; Vizyonsuz, çapsız, iş bilmez… Böyle bir acemilik… O kendi şehri İstanbul için bunları sıraladı. Daha fazla dayanamadı. Ve 'ne yaptın' diye sordu. Ben aylardır çapsızlığı, vizyonsuzluğu, acemiliği, iş bilmezliği söylüyorum.
Gelelim son hafta yaşananlara;
Büyükşehir Belediyesi şirketi BELPLAS, bir şirket sahibi A.Y 'a vekâlet veriyor. Şahıs bu vekâlet ile kendi şirketiyle BELPLAS arasında sözleşme imzalıyor. İnanılır gibi değil… Bu ne anlama mı geliyor? Ben yönetemiyorum 'al sen yönet' anlamına geliyor. Bir belediye şirketi kendi ile organik bağı olmayan birine nasıl vekâlet verir?
Bir skandal daha… Ve bir başka şirket... Belediye şirketi Seğmen Su… Seğmen Su genel müdürü, ana bayiliği ihalesiz ve teminatsız 15 yıllığına adı geçen şirkete veriyor. Sözleşmeye tarih atılmıyor. Ve konuya ilişkin iddia 400 bin lira alındı mı?
Halk Ekmek'te maaş ve ihale skandalının ardından genel müdür istifa ediyor. Ya da ettiriliyor… Ardından genel müdür yardımcılarının maaşları gündeme geliyor. Bir yıl içinde iki genel müdür… İkisi de dikiş tutmadı…
Koronovirüs ile mücadele kapsamında 'pazarcıların elinde kalan malları aldım' dedi. Kendine yakın üç beş esnaftan belediyenin ihtiyaç alımı yaptığı ortaya çıktı. Pazarcılar 'hayır malımızı alan olmadı' dedi.
Aynı senetçi, kâğıt toplayıcılarına seslendi 'siz yeter ki evde kalın biz gereken yardımı yapacağız' dedi. Bu da filmin bir parçası çıktı. Pazarcılardan sonra kâğıt toplayıcılarda 'başkan bizi de kandırdı' dediler.
Ya yazmadan edemem… Zabıta Daire Başkanına ne demeli? Allah aşkına… Sen hangi cüretle pazarcı esnafına 'asalak' dersin? Bu gücü ve cüreti kimden alıyorsun? Sonra mı? Paşa paşa yazdıklarını sildi… Onu da gören duyan olmadı. 'Zihniyet bu'…
Hakkını yemeyelim çağın projesini geliştirdi! "Hastalığı değil, iyiliği bulaştıralım" moddosu ile işadamlarına seslendi.
İhtiyaç sahibi vatandaşın veresiye defterlerindeki hesapları silelim. Bir kısım medya bunu nasıl ballandıra ballandıra haberleştirdi.
Yönetemiyor, beceriksiz, çapsız, iş bilmez dedikçe yakın çevresindekiler üzüntülerini dile getiriyor. Vallahi de billahi de bende üzülüyorum. Niye?
Ankara kaybediyor… Burası çelik çomak oynama yeri değil ki. Ülkenin başkenti… Trol ekibi, 'Ekrem başarısız, Senetçi başarılı' propagandası ile kendini de sürekli ofsaytta düşürüyor.
Bir süre sonra buna inanmaya başlıyor.
Hal ortada… En büyük başarısı 'sessizliği'… Görmüyor, duymuyor, konuşmuyor, şehre dair hissettikleri de yok.
Doğru bildiklerimizin dün, bugün ve yarın da takipçisi olacağız.
İyi ki 'SABAH Ankara' var…