Mevsim kış… Ankara soğuk kış günlerini yaşıyor. Bir eksik ile… Beyaz örtü… Kar yağmakla yağmamak arasında bir yerde duruyor.
Yüzünü gösterip kaçıyor. Karlı tatilleri özlemişlik var. Üşüme duygusunu özlemişliğimi giderdim. Biraz da kar olsun istiyorum… 'Gri' dedikleri Ankara'yı tablo misali kara kalem çalışmışçasına sarmalasa...
Yeni yılın ilk haftasını geride bıraktık. 'Zaman ne çabuk geçiyor' dediğimiz misal… Kışı sonbahar tadında yaşıyor başkent…
Mevlana'nın 'Her insan bir yağmur tanesidir. Kimi çamura kimi gül yaprağına düşer' sözü alıp götürüyor beni başka bir dünyaya… Biliyorum her bir yağmur tanesinde umut yeşerir.
Her bir yağmur tanesi ikramdır canlıya. Her yağmur tanesiyle hayat yeniden doğar. Rahmettir, berekettir.
Her yağmur tanesi rahmani bir nimettir. Her damla ayrı bir hayattır… Her bir yağmur tanesi sevgidir, sevilmektir… Hoşgörüdür… Her bir yağmur tanesi yeniden doğumdur.
İşte o her ayrı yağmur damlasında farklı bir dünya kurulur yeniden… Her bir yağmur tanesi kadar berrak, her biri kadar hayat dolu olmalı… Her bir yağmur tanesi gibi gül yaprağına hayat vermeli. Her biri gibi çamura düşüp yeniden hayat bulmalı...
Umut olan, sevgiyi yaşatan olmalı.
Umut olduğu hayata hayatlara bereket olmalı. Umutsuzluk umut olmamalı…
İşte bunun için yağmur tanesi olup, sağanağa dönüşmek, şelale olmalı. Var olan şelaleyi nehirlere dönüştürüp, sonra okyanus olmalı…
Şu kısacık ömürde duaya kalkan binlerce, on binlerce avuç içi olsun…
Ne kara kış ne de beraberindeki soğuk…
Tüm 'soğuk'a inat içinde bahar olsun.