Hava serin... Bayramın ilk gününü geride bıraktık. 'Bayram' yazısı mı yoksa kente dair bir şeyler mi kaleme almalı? 'Dağınık' bir ruh halimle, bilgisayarın başındayım...
Duygularım, geçmişi çağrıştırıyor.
Havada esinti belli... Zihin mekanizmamda, ciddi bir cebeleşme...
Kararlı bir şekilde klavyeni tuşlarına çoktan dokunmaya başladım bile...
Bilinmeyenleri değil, bilinip yaşanmışlıklara dokunmalı...
Ankara tüm bayramlarda olduğu gibi terk edilmişliği yaşıyor....
Tüm güzellikleriyle bayramı yaşamalı. O güzellikler, buluşmalar yaşanmışlıklar arasında yerini alacak. Bayramlar neşe sevinç kadar hüznünde temsilcisi. Eski bayramlar ve kaybettiklerimiz yâd edilir...
Yaşanmışlıklar tazelenir. 'Eski bayramlar' diye başlarız çoğu zaman sohbete...
Bayramlar eskimiyor... Hatıralara özlem cümleye 'eski bayramlar' şeklinde yansıyor. Yaşadıklarımızı yeni nesillere aktarmak yine bize düşüyor. O 'eski bayramlar' diye başladığınız cümleyi bugüne taşımak istiyorsanız çocukluğunuzun bayramını çocuklarınıza yaşatın.
Ben öyle yaptım...
Birlik ve beraberliğimizin perçinleştiği yardımlaşma duygularımızın ve aile bağlarımızın kuvvetlendiği bir bayram olsun...
Manevi bir zenginliğimiz olan gelenek ve göreneklerimizin nesillerden nesillere aktarıldığı Kurban Bayramı'nda, kırgınlıklarımızı ve dargınlıklarımızı unutalım...
Kurban Bayramı'nızı tebrik ederim...