Kentin havası 'bozuk' çalıyor… Uzun süredir devam eden serin havalar yerini sıcaklara terk etti.
Siyasi havalar malum… Kentin yerel yönetimsel havası da türbülans yaşıyor.
Bu havaları değiştirme gücüm olmadığına göre ben kendi havamı değiştireyim istedim.
Uzun süredir alıp başımı buralardan uzaklaşmak gibi bir hayal kuruyordum.
Başkentin havasından, Ankara'nın sorunlarından uzak durmak iyi gelir düşüncesindeyim.
Öyleyse 'Vakit tatil vakti'… Yıllık iznimin bir bölümü sonra diğer bölümü olmak üzere ciddi bir hava değişimine çıkıyorum. Havayı değiştirtelim ki havamız değişsin. Ankara'nın havası mı? İnanın o hava bir müddet size emanet… Değişir mi? Umudum yok… Yazsam kitap, anlatsam belgesel olur tadında… Kenti yönetmeye hazır olmayınca kentin havasına da hâkim olamıyorsun.
Hani demiştim ya… Ne İsa'ya nede Musa'ya yaranamıyor… Aşağı tükürse CHP, yukarı tükürse HDP, sağına baksan İYİ'ler sola baksan Ülküdaşlar… Bir insana dua etsen ancak bu kadarı olur… Çok ortaklı bir şirket yapısı olunca kendi iç dünyanda ki kavgaya hâkim olmakta zor. Zor çünkü talepler, istekler, arzular, beklentiler… Sıralayıp gidebiliriz… Hepsi gözünüzün içine bakıyor. Hal böyle olunca Ankara'nın havasına kim hâkim inanın bilmiyorum.
Gelen bilgiler hoş değil… Şikâyetler ayyuka çıkmış durumda. Direksiyon hâkimiyeti sağlanabilmiş değil. Uzun sürmez ya duvara toslarız ya da şarampole yuvarlanırız… Temennim o dur ki ne duvara toslayalım, nede şarampole yuvarlanalım… Bu hava bizim havamız… Birlikte soluyacağımız hava temiz olsun… Kent yaşanabilirlikten çıkmasın… Havanız nasıl olursa olsun sizin havanız hep güzel olsun… Ankara'yı kurutmayın dönünceye kadar… Bir gözüm üzerinizde… Bana müsaade.