Her yenilgiyi zafer olarak değerlendiren zihniyetin ürünü 'Yavaş...' Önce söylüyor, sonra çark ediyor...
Çelişkilerin, bir o kadar da tutarsızlığın sembolü... Türbülans yaşıyor... İnişler-çıkışlar...
Kararsız... Zihinsel deprem yaşıyor... Gecikiyor... Kuğulu gibi... Partili tepkili... Hitabet yetersiz... En büyük projesi 'Kendisi'...
Dindar ailelerin çocuklarının hayvanlara zulüm ettiğini söyleyecek kadar pervasızlaşınca bardağı taşırdı. Kendini ifade etme zorluğu çekiyor.
Konumlandırma zaafı yaşıyor. Nereye aidiyet duyacağını bilemiyor. Otoyolda son surat giden aracın hız limitini aşmışçasına yalpalıyor. Yalpaladıkça kontrolden çıkıyor. 'Ehliyet'inin olup olmadığına vatandaş karar verecek.
Zihinsel çıkmaz yaşayınca 'kırsal kesimi' de önemsemediğini söyleyecek kadar ileri gitti. Kırsalın önemi yok... Çünkü seçmenin yüzde 75'inin şehirlerde yaşadığını hesap ediyor...
Ben seçmen demiyorum... Vatandaşın tamamı karar verici. Ailedeki tüm bireyler sandığı etkileyen otorite. Seçmen deyip, matematiksel hesap yaparsanız hataya düşersiniz... Bu seçimin belirleyicisi toplama, çıkarma, çarpma eylemi değil... Duygusal... Vatandaşın duygularını hesab etmek gerekiyor.
Şimdi... Tüm bu açmaz içindeki 'Millet İttifakı'nın Ankara adayına partisinden konan ambargoya gelelim...
Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi aman 'Yavaş' demiş... Eklemiş... 'Yayın yasağı'... 'Televizyona çıkma Mansur...' Televizyona çıktıkça batıyoruz.
Battıkça kaybediyoruz... Sessiz kal...
'Mümkünse konuşma' anlamına gelen bu yayın yasağına Yavaş'ın tepkisini hep birlikte göreceğiz. Psikoloji bozuk... İşler iyi gitmiyor.
Hal böyle olunca ittifakın tarafları memnuniyetsizliğini dillendirir hale geldi. Bir hoşnutsuzluk, mutsuzluk söz konusu...
Yayın yasağı başka yasaklar getirir mi bilemiyorum. Ama bilinen gerçek algısı her geçen gün çöküyor...