Ve bir bayram sabahında daha birlikteyiz… Her bayram olduğu gibi yine geçmişe yolculuk rutinimiz. Eskiden bayramdı. Şimdi sadece tatil… 'Ah' çekip 'nerede o eski bayramlar' diyenlerdenseniz… Hatırlayıp, hatırlatmak ve yaşatmak lazım o eski bayramları.
Bizim çocukluğumuzun bayramı tatile gitmek değil eş, dost, akraba ve komşuya gitmekti… Yakınlarımızın mezarlarını ziyaret etmekti… Ziyaret edip el öpmekti… Hasret gidermekti… Anne babaya koklarcasına sarılmaktı. Anneanneye, babaanneye, dedelere harçlık için sıraya girmekti…
Aynı kıyafetlerle bayrama girilmezdi. Yeni kıyafetlerle sabahlamak demekti. Uykusuz geçen gecenin ardından büyük bir heyecan ile baba ile bayram namazına gitmekti… Kız çocukları için anne ile birlikte günün kahvaltısını hazırlamaktı. Bayramlıklar bayramın start verildiğinin habercisidir. Baba ve oğul namazdan dönünce evde bayram havası bayramlaşma ile başlardı.
Kahvaltı sofrasından kalkar kalkmaz soluğu sokakta almaktı… Şekerler, bozuk paralar önceden hazırlanırdı. Tüm sokağın çocuklarıyla ev gezmelerinin başlamasıydı. Mahallenin büyüklerinden harçlık toplamaktı. Bayram için kurulan salıncaklar 'gıcır gıcır' sesleri arasında dönmeye başlardı. Sıraya girip beklerdik… Ne jetonu ne de elektrikli aksamı vardı. Sadece insan gücüyle dönerdi. Dünyanın en büyük lunaparkına gitmişçesine sevinirdik.
Seyyar salıncaklar yerini çatapatlara bırakırdı… Sokaklar minik patlama sesleriyle yankılanırdı. Küçük çaplı kazalarda da işin cabası… Pamuk helvacı, kağıt helvacı, baloncu, elma şekerci, macuncu her sokağın başında beklerdi…
Ve seyyar fotoğrafçılar gelirdi kente… Şimdiki gibi selfi çekimler yoktu… Renkli hayatlarımızın geleceğe siyah beyaz taşındığı dönemlerdi. Yeni kıyafetlerle hatıra fotoğrafları çektirilirdi. Bugünün hatıraları arasında o günün bayram fotoğrafları evlerimizin bir köşesinde muhafaza edilmiştir…
Günler öncesinden bayram kartları seçilir ve özenle kurulan cümlelerle bayram mesajları yazılırdı. Sonra postanenin yolu tutulurdu. Sevdiğinin sesini duyabilmek için saatlerce postanede kuyruk beklenirdi. Kolonya şişelerimiz kolonyacıdan doldurulurdu… Kolonya şişesi kristalden ise pek havalı olurdu.
Kahveler sohbetin en önemli tanıklarıydı… Komşuda ne pişerse pişsin mutlaka size de düşerdi. Bayramda ekmek çıkmazdı. Gazeteler yayımlanmazdı. Bayrama özgü, 'Bayram gazetesi' çıkardı… Ve şimdi tüm bunları bir tebessümle hatırlayıp bayramı kutluyoruz…
Tebessümün eksik olmadığı nice bayramlar…
Kurban Bayramınız mübarek olsun…