Tarih: 1922 Temmuz ayının son günleri. Yunanlıların Hıristo ve Hacı Anesti adlı iki zırhlısı Antalya Limanı açıklarında dolaşmakta ve sürekli Antalya İskelesi'ni ve körfezi gözetlemektedir. Bir yıl önce İtalyan işgalinden kurtulan Antalya halkı, yeni bir işgal ile mi karşı karşıyadır? Durum Ankara Hükümeti'ne bildirilir. Konya'da bulunan Depo Alayı 31 Temmuz 1922'de Antalya'ya hareket emri alır. 8 Ağustos günü Eğridir gölü kenarına gelen alay, yolunu kısaltmak için bir römorkör ve birkaç mavna kullanarak, bin bir zorlukla gölü geçer ve 15 Ağustos'ta Antalya'nın 30 kilometre kuzeyindeki Kırkgöz'e ulaşır. 16 Ağustos gününü Kepez'deki ormanlık arazide dinlenerek geçiren alay, 17 Ağustos sabahı Antalya kentine girer.
MİLLİ DUYGULAR KABARDI
Halk büyük bir heyecan ve sevinç gözyaşları içinde ordumuzu bağrına basmaktadır. Kadın, erkek bütün Antalyalılar asker ve subayları kucaklamakta, ağlaşmakta, onları çiçek ve gül yağmuruna tutmakta, ayran ve sair içecekler ikram etmekte, sayısız koyun, dana kurban edilmektedir. Tüm Antalya halkı kaybettiklerine yeniden sahip olmanın, yıllardır beklediği bağımsızlığına kavuşmanın sonsuz sevinç ve heyecanını yaşamaktadır. Belediye Reisi Akif Bey tarafından çok heyecanlı bir konuşma yapıldı. Giritli muhacirlerin de heyecanı görülmeye değerdi. Kurbanların çoğu Giritli muhacirlerden Boyacı Hasan ve Berber Hasanaki Efendiler tarafından temin edilmişti. Askeri birliğin Yenikapı'ya gidişinde görülmemiş coşku yaşandı.
YAŞASIN TÜRKLER VE ORDU
Düne kadar düşmanlarla işbirliği yapan Antalya Rumları da, yaptıklarından pişman "Yaşasın Türkler ve ordu, kahrolsun düşmanlar" diye bağırıp alayı büyük bir coşku ile alkışlamaları hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. 22 Ağustos Zaferi'nden sonra, o güne kadar yaptıklarından bin pişman, "Bu Antalyalı Müslümanlar, bundan sonra artık bizi keserler" endişesi ile on bini aşkın Antalyalı Rum, talepleri üzerine Yunan ve Amerikan hükümetlerinin gönderdikleri gemilerle, Antalya'yı kaçarcasına terk etmek zorunda kalacaktı. Yenikapı'da o zamanki Askerlik Kalem Reisi olan Kaymakam (Yarbay) Hakkı Bey, İtalyanları kast ederek anlamlı bir nutuk söyledi. Daha sonra birlikler önceden ayrılan evlere yerleştirildi. Kurtuluş Şenlikleri Antalya'da birkaç gün geceli gündüzlü sürdü. Kentteki Rumların gemilere binip Yunanistan'a kaçmalarıyla, Yunan işgali tehlikesi kalkınca alay, aldığı emir üzerine, 10 Ekim 1922 günü Manisa'ya hareket etti.
KAHRAMANIN HATIRATI
Antalyalı Kurtuluş Savaşı kahramanlarından biri olan İbrahim Sorguç, 26 Ağustos 1921 Cuma günü, Antalya'dan cepheye giden askerleri İstiklal 'Harbi Hatıraları' adlı kitabında şöyle anlatır: "Şarampol meydanı kadın ve çocuklarla dolmuş, cepheye sevkıyatı seyrediyorlar. Çarşı tarafından uzun yolu takip eden sevkıyat erleri ve uğurlayıcıları görünmeye başladı. Önlerinde camilerden alınan sancaklarla yürüyorlar. Bu arada Rufai tarikatının ayinlerinde çaldıkları dini musiki sesi tekbir sesleri arasında kaybolup gidiyordu. Binlerce kişinin önünde tekbir sesleri arasında allı yeşilli sancakları gördüğüm zaman gayri ihtiyari büyük bir heyecana kapıldım. Büyük ihtifal (merasim) alayı yavaş yavaş yaklaşıyor. Ben de gelenler arasına katılarak, yürümeye başladım. Kudüm ve nakkare ve binlerce ağızdan çıkan tekbir sesleri, bütün şiddeti ile devam ederken buz fabrikası da cepheye giden mücahitleri düdük sesleri ile uğurluyordu. Vücudumu serapa (baştan sona) bir heyecan kapladı. Bizi götürecek olan arabalar Boklu Dere'nin üzerinde bekliyorlardı. Oraya varınca erleri arabalara taksim ettik. Tam hareketimiz anlarında, yeni çıkan ikinci bir gazete eki, büyük sevindirici haberler veriyordu. Bunun için de tören alayı gayet kalabalıktı. Arkadaşların ve bütün uğurlamaya gelenlerin zafer ve selamet temennileri arasında Antalya'dan hareket ettik."
GÜN GÜN 30 AĞUSTOS 1922 ÖNCESİ
15 Ağustos 1922: Bu akşamdan itibaren ikinci bir emre kadar, hariçle (dış dünya ile) hiçbir haberleşme yapılmaması emredildi. (22 Ağustos Taarruzu nedeniyle) Şimdiki stadyumun bulunduğu yerde İtalyanlar tarafından kurulmuş olan telsiz istasyonu 25 Ağustos 1922 günü kapatılarak koruma altına alındı.
23 Ağustos 1922: Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti, İmdad-ı Sıhhi (acil Sağlık) heyeti Antalya Laboratuar Müdürü Dr. Reşit Galip Bey Sıhhiye Vekaleti'ne gönderdiği raporda, Antalya'daki halkın %70'nin sıtmalı olduğunu bildirdi.
23 Ağustos 1922: İskenderiye'den çıkıp Mersin'e giden, ancak fırtına yüzünden Antalya Limanı'na sığınan bir vapurda alüminyumdan yapılma 400 portatif Amerikan sedyesi bulunduğu öğrenildi. Dr. Burhanettin Onat ve Hilal-i Ahmer Cemiyeti Başkanı Çil Müftü (Ahmet Hamdi Okur) bu 400 portatif sedyeyi tanesi üç bin liradan satın alarak Batı Cephesi'ne gönderdi.
25 Ağustos 1922: Antalya'daki İtalyan Telsiz İstasyonu, Atatürk'ün emri ile kapatıldı.
26 Ağustos 1922: Hidviye Kumpanyası'na ait bir vapur geldi ve limana demirledi. Liman Reisi bir sandalla vapura ulaştı ve gemiye çıkmadan, kaptana dışarıya çıkışın, ikinci bir emre kadar yasaklandığını bildirdi. Kaptan hiç itiraz etmeden, fakat tereddüt içinde Antalya'ya inecek olan yolcuları da alarak Antalya'dan ayrıldı.
26/27 Ağustos 1922: Ortada bir fevkaladelik var ama ne olduğunu kimse anlayamıyor. 26-27 Ağustos günleri Antalya'da büyük bir merak ve heyecan içinde geçiyor. Resmi tebliğler ise gayet kısa. Bazı askeri harekattan söz ediliyor ama, önemi hakkında hiçbir haber yok.
28 Ağustos 1922: Gönderilen 400 Amerikan sedyesi için, Antalya Müdaafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne teşekkürname geldi. Fakat hastane için yatak istiyorlar. Çil Müftü'ye müracaat edildi. Bu kez yataklar, yastıklar, çarşaflar evlerden toplatıldı ve Antalya'dan cepheye 500 takım yatak ile 20 top patiska gönderildi.