Okulda bildiği şeyleri bile anksiyete sebebiyle yapamaması ve aşırı heyecanlanmasıyla okul performansında da düşüşlere yol açan sosyal fobiyi Korku ve Ötesi kitabının yazarı Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz anlatıyor.
ÇOCUĞUNUZDAKİ SOSYAL FOBİNİN GERÇEK SEBEBİ SİZ OLABİLİRSİNİZ!
Çocuklarda sosyal fobiyi ailenin yapısını da göz önünde tutarak değerlendirmek yerinde olur. Çünkü genellikle çocuğun anne ya da babasında da bu hastalık söz konusu olabilir ya da ebeveynler, kendi endişelerini çocuklarına yansıtarak onların olmadığı ortamlarda çocukların güvende olmayacağı mesajını genç zihinlere kazırlar. Dolayısıyla çocuk tek başına bir şey başaramayacağını inanır. Sert ve eleştirel ebeveynlerin acımasız yaklaşımları da çocukta değersizlik hissinin doğmasına sebep olabilir. Çocuk bir hata yaptığında anne babasından öyle sert bir tutum görür ki, sanki o hata bir daha kesinlikle düzeltilemezmiş ve sonsuza kadar devam edecekmiş gibi sert rüzgarlar estirir. Bu durumda çocuk işe yaramaz bir insan olduğuna tek başına hiçbir şey başaramayacağına inanır.
İLERİDE SOSYAL KAYGI BOZUKLUĞU GELİŞEBİLİR
Erken yaşta her yaptığı hareket engellenen ve başkalarının yanında hoyratça azarlananlar artık aynı hareketi bir daha yapmamayı öğrenirler. Böylece çocuk büyüdüğünde her davranışının çevreye uygunluğunu ölçüp tartarak başkalarının onun hakkında ne düşündüğüne odaklanır. Bu çocukların ileride sosyal kaygı bozukluğu geliştirmeleri de muhtemeldir. Özetle yeterli güven ilişkisinin kurulmadığı, düşünce ve hareket serbestisinin verilmediği ailelerde, bu durum geri çekilmeye ve aktivitelerde bozulmaya yol açar. Anormal düzeyde koruyucu ve kollayıcı ailelerde çocuk, sosyal fobik bir birey olarak yetişebilir.
ÇOCUKLARDA SOSYAL FOBİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
-Ellerde titreme,
-Terleme,
-Kekeleme,
-Göz kontağı kuramama,
-Kalbin çok hızlı atması,
-Yüzün kızarması en tipik belirtilerdir.
Özellikle de durup dururken oluşan kekemeliklerde mutlaka sosyal fobi davranışları araştırılmalıdır. Çünkü kekemelik sosyal fobinin daha fazla ilerlemesine, kişinin daha fazla stres olmasına yol açabilir. Böylece daha fazla stres, dozu daha da yükselmiş kaygı belirtileri yaşanmasına yol açarak, içinden çıkılması zor bir döngüyü başlatabilir.
SOSYAL FOBİDE MİZAÇ NE KADAR ETKİLİDİR?
Her birimiz doğuştan getirdiğimiz bir mizaç ile dünyaya geliriz. Mizaç kişinin davranışının bütün görünümlerini ve dünyayı, insan ilişkilerini anlamasını belirgin biçimde etkileyen, uzun süreli ve dayanıklı içsel yaşantısıdır. Örneğin; bazı bebekler iletişim kurmak konusunda daha istekliyken bazı bebekler daha çabuk ağlar ve huysuzlaşır. Fobik uyaranlarla karşılaşan çocuklar ise yaşadıkları sıkıntıyı tam olarak adlandıramayabilirler. Bu nedenle çeşitli dışavurumlarla sıkıntı yaşadıklarını bize hissettirirler. Anksiyete, ağlama, huzursuzluk gösterme, donakalma, ebeveynlerine veya güven duyduklarına sıkıca sarılma, şiddetli korku hisseden çocukların gösterdiği davranışlardan bazılarıdır.
PEKİ, NE YAPILMALI?
Öncelikle öğretmenleriyle koordineli bir çalışma yürütülmeli ve mutlaka öğretmeninden destek alınmalıdır. Bu noktada öğretmenler, çocukların cesaretini motive edecek sınıf içi etkinlikler yapabilir. Onlara başarabilecekleri küçük hedefler koyarak cesaretlendirebilir. Ayrıca sınıf içinde maruz kalabileceği zorbalığı da önlemesi gerekir.
En büyük desteği ise ebeveynleri vermelidir. Davranışlarıyla yapıcı olmalı, destekleyici bir tutum sergilemelidir. Çocuğuna bir birey olduğunu hissettirmeli, onu dinlemeli ve fikirlerini önemsediğini göstermelidir. Mükemmeliyetçi tutumdan vazgeçilmeli, çocuklara özgür bir hareket alanı sağlanmalıdır. Çocuk hata yaptığında da güvenebileceği bir ailesi olduğunu bilmelidir. Çocuklar için sosyal alanlar yaratılmalı ancak hemen sosyalleşmesi için baskı yapılmamalıdır. Zaman ve gerekli destek sağlanmasına rağmen hala bir sonuç alınamıyorsa uzman birinden yardım alınmalıdır.