Çocuğunuz en büyük projeniz mi?

Batılılarla Çinlilerin ebeveynlik özelliklerini karşılaştıran bir araştırmada Batılı annelerin yüzde 70’inin “akademik başarı için çocuğu bunaltmanın yanlış olduğu” görüşünde olduğu, Çinli annelerinse, ”Eğer çocuk okulda başarılı olamıyorsa bunun nedeni anne-babanın işini doğru yapmamasıdır” görüşünü benimsediği sonucu ortaya çıkmış. Peki doğru olan tüm dünyada başarılarından söz edilen Çinliler gibi çocuk yetiştirmek mi, yoksa Batılı bir aile gibi çocuğa baskı yapmamak mı?

Giriş Tarihi: 14.8.2017 15:53 Son Güncelleme: 21.8.2017 16:22
Çocuğunuz en büyük projeniz mi?

Günümüzde anne babaların çocuk yetiştirme anlayışı eskiye göre biraz farklılaştı. Hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor, çocuklarına sağlayabilmek amacıyla ellerinden yapıyorlar. Hatta bazı ebeveynler bu amaçla çocuklarını piyano, yüzme, bale, binicilik gibi pek çok kursa bir arada gönderiyor, çocuklarının hangi üniversitede okumasını istiyorlarsa o doğrultuda bir eğitim planlaması bile düzenliyorlar. Durum böyle olunca da çocukların hafta sonları, oyun saatleri yerine pek çok eğitim programıyla doluyor. Tabii ki bu davranış her anne-baba için geçerli değil, ancak özellikle büyük şehirlerde etrafınızdaki birçok kişinin çocuklarını bu şekilde yetiştirdiğine şahit olmanız mümkün. Uzaktan bakıldığında her şey yolunda gibi görünse de Psikolog Canan Devletkuşu Sayıoğlu, bir projeymiş gibi büyütülen çocukların bir süre sonra başarısızlık korkusuyla ağır stres yaşayan veya yenilgiyi kabul edemeyen bireyler haline dönüşebildiklerini söylüyor. Ya siz! Bir proje çocuk mu yetiştiriyorsunuz, yoksa tek amacınız ona iyi bir gelecek hazırlamak mı? Uzmanımızın anlattıkları, çocuğunuzu yetiştirme tarzınızı yeniden gözden geçirmenizi sağlayacak!

Proje çocuk yetiştirmek…

Çocuğunun spontan bir hayat yaşamasına fırsat bırakmadan, mükemmeliyetçilik ilkesiyle en iyi olması için ona yatırımlar yapan yetiştirme modeline, "proje çocuk yetiştirmek" denebilir. Çocuk, daha kendi beceri ve yeteneklerini keşfetmeden zaten anne babanın onun için hazırladıklarına yönelir. Anne baba; çocuğun, hem en iyi resim yapan, hem en iyi müzik aleti çalan, hem derslerinde başarılı, hem de en iyi yüzücü olmasını destekler. Çocuk yetiştirmek, sanki iyi bir proje yürütücüsü olmaya benzemiştir. Fakat unutulan şey; onun henüz daha çocuk olduğu ve doğuştan taşıdığı özgün bir ruhu olduğudur. Ruhunu bu kadar çok yönlendirmek, ruhun otantikliğini ve spontanlığını bozma riski taşır. Anne babanın "Küçüklüğümde keşke yapsaydım" diye içinden geçirdiği isteklerini karşılamaya çalışan çocuk, hayal gerçekleştirme uğruna kendi iç sesini duyamaz hale gelebilir.

Annem babalar neden böyle bir eğilim içerisine girer?

Anne babaların, küçüklüklerinde genellikle kendileri için imkan bulamadıkları koşulları çocuklarına sağlamaları aslında çok güzel bir niyet; fakat bu da çocuğa bir bedel ödetiyor! Son yıllarda anne babaların, kendi çocuklarının "dahi" olduklarına fazlaca inandıklarını da görüyoruz. Belki de çocuklarının yaşına göre zaten ileride olduğuna inanmaları, çocuklarını "en" yapma için bahane oluyor. Zamane çocukları daha çabuk konuşabiliyor, daha sıklıkla yaşından büyük laflar ediyor, görsel ve işitsel dikkatleri daha gelişmiş olabiliyor. Ama bunlar, çocuğun dahi olduğunu göstermekten önce, özellikle evlerde televizyonun bolca kullanılmasının bir etkisidir. Bizler küçükken günün her saati çizgi film, reklam bulamazdık. Fakat artık görsel medya öyle gelişti, bilgisayar, dokunmatik elektronik cihazlar hayatımıza ve çocuklarınkine de öyle girdi ki, çocuklar doğal olarak "misket oynamayı" değil, "şarkı söyleyip ünlüler gibi dans etmeyi" veya "bilgisayar tuşlarını veya ekranını kullanmayı" daha iyi beceriyorlar. Ebeveynlerin bunları onun yaşındayken beceremediklerini hatırlamaları, çocuklarını onlardan daha becerikli bir kişi olduğuna inandırıyor. Hayır, çocuğunuz yalnızca çevresinde gördüklerine uyum sağlıyor, çoğu zaman bundan daha fazlası değil! Çocuğunun aslında normal seviyede olan yetenekleriyle, kendine de pay biçerek, bolca övünenlerin "Zaten o çok yetenekli" diyerek çocuklarını daha fazla alanda yarışa soktuklarını görüyoruz.

Şehir hayatı buna etken!

Ebeveynleri proje çocuk yetiştirmeye iten bir diğer etken ise değişen şehir hayatı ve sosyal çevre daralması. Eski dönemde büyük sülaleler bir arada yaşarmış, teyzeler ve dayılar ulaşılabilir uzaklıktaymış. Şimdiyse gelişen şehir hayatında büyük sülalelerin değil de, çekirdek aile örüntüsünün dayandığı bir toplum haline geldik. Çalışan anneler çoğalıyor. Anneanne, babaanneler yerine uzaklığın olduğu ailelerde dadılar, bakıcılar çocukla vakit geçiriyor. Gazetelerin ikinci sayfalarında gördüğümüz haberlerden sonra sokaklar artık güvenli değil. Sokak oyunlarının, güvenli bir çevrenin olmadığı yerleşim yerlerinde çocuklar, evde tıkılı kalmaktan yaşıtlarıyla görüşemeyince yaşa uygun sosyal beceriler kazanamıyor ve kas gelişimini sürdüremiyorlar. Obezite, sosyal anksiyete ve bilgisayar bağımlılığı bu sebeplerle çocuklarda daha sık görülmeye başladı. Bu da anne-babaları çocuklar için zorunlu etkinliklere yöneltiyor. Eski dönemlerde çocuğun gününün çoğunu diğer yaşıt çocuklarla bahçede hem sosyalleşmeyi, oyun kurmayı, kurallara uymayı öğrenmek, hem de kas gelişimi ve motor koordinasyon sağlayabilmekle geçirdiğini görürdük. Artık bu fırsatı yalnız köy çocukları buluyor. Şehirde ise anne babalar bu ortamı suni olarak özel okulların aktivite programlarında ya da hobi kurslarında bulabiliyor, çocukları evde canı sıkılarak oturmasın diye onu dışarıda oyalayacak kurslara kaydettiriyorlar. Proje çocuk yetiştirmeyi tetikleyen bir başka sebep olarak, şehir hayatının yalnızlığı ve şehirdeki rekabet hırsı gösterilebilir.

Serbest bırakmak mı, proje çocuk yetiştirmek mi?

Proje çocuk yetiştirmek ile çocuğun üzerine düşmemek iki ayrı uç... Bir yanda çocuğa kendi yapmak istediklerinizi empoze edip, onu farkında olmadan sıkboğaz ediyorsunuz. Diğer yanda ise ilgisiz ve rehbersiz bırakıyorsunuz. Bizim anne babalara tavsiye ettiğimiz; çocuğu gözlemleyip, kendi haline bırakıldığında hangi alanlara yöneliyorsa, o alandaki gelişimini desteklemek. Eğer çocuğunuz hiçbir alana ilgi göstermiyorsa, ona model olarak farklı hobi alanları deneyebilirsiniz. Kitap okunan evde, çocuk için okuma alışkanlığı daha kolay gelişir. Anne babası spor yapan çocuk, baskı uygulanmadığı sürece zaten spor yapmayı model alır.

"Başarı" vazgeçilmezleri…

Proje olarak yetişen çocuklarda genellikle başarı, hayatlarının vazgeçilmez bir parçası oluyor. Anne babalarının onlar için seçtikleri şehrin en favori okulu, yurt dışı kampı veya tenis turnuvası, hayat anlayışlarını "Nereye gidersem gideyim başarmak durumundayım, çünkü ben hep böyle yaparım" şeklinde oluşturuyor. Aksi gibi, okul yönetimi, akrabalar ve komşular; başarı geldikçe durumu tetikleyip bir süre sonra bu çocuğun bir resim yarışmasında beklediği dereceyi alamadığında mutsuzluk yaşaması, utanması riskini arttırıyor. Oysaki başarmak kadar başarmamak da doğal, fakat proje çocukların çoğu bunu öğrenemiyor. Bir diğer proje çocuk tipi de; anne babasının tüm çaba ve ısrarlarına rağmen, zamanında gönderildiği kursları, okulları başarıyla yürütememiş, artık başarısızlıktan yorulmuş olanlar. Anne baba hala ısrarcı şekilde "Bizim sahip olamadıklarımızı onun yaşamasını sağlayacağız" derler; fakat çocuk artık başarısız olmayı istemediğinden, ilgisiz, alakasız ve umursamaz tavır alır. Anne babanın tüm kariyer planlarına rağmen, çocuğun fikri hiç sorulmadığından çocuk tepki gösterir ve karşıt davranış bozukluğu veya antisosyal kişilik bozukluğu geliştirebilir. Kendi spontanlığını bulan ve isteklerinin peşinden gitmeyi başarabilen cesur çocuklar ise onay vermeseler de anne-babalarına rağmen istediklerini yaşar, istedikleri meslekleri yaparlar.

Proje çocuklar ileride ne gibi zorluklar yaşar?

Proje çocuklar bir başarı makinesi haline gelebilirler. Fakat kendi iç seslerini dinlemeyi hiç öğrenmedikleri için amaçsızca yalnızca başarılı olmayı hedeflerler. Bu çocuklara ileride hangi mesleği seçecekleri sorulduğunda, "Fark etmez, ne yaparsam yapayım en iyisi olacağım!" derler. Bu, son derece üzüldüğümüz cevap; istekten yoksun, ruhun sesini duyamadığımız, son derece robotik bir cevaptır. Bu çocuklar büyüyüp işe girdiklerinde iyi çalışan olabilir, fakat iyi yönetici olamazlar. Birçok iyi üniversite mezununun da mezuniyetten sonra bocalamasının sebebi, kendi iç sesini duyamayıp, hayatında ne istediğini bulamamasıdır. Ne istediğini bilemeyen, kendini mutlu edemez.

Hazırlayan: Işıl Evrim AKGÜN

ARKADAŞINA GÖNDER
Çocuğunuz en büyük projeniz mi?
* Birden fazla kişiye göndermek için, mail adresleri arasına “ ; ” koyunuz
SON DAKİKA