Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın, Frankfurter Allgemeine Zeitung adlı gazeteye 15 Temmuz 2016'da yaşananlar ile ilgili 'Demokrasi Adına Direnişin 3. Yıldönümü' başlığıyla makale kaleme aldı. Gazete, büyükelçiliğe makalenin ancak salı günü yayınlanabileceğini iletti ve 'Yayın kurulumuzda makale ele alınacak' cevabı verdi. Kurul üyeleri Büyükelçi'nin makalesini okuyunca son anda yayına koymaktan vazgeçti. Gerekçe olarak ise 'Yenilik yok' bahanesi uyduruldu.
Büyükelçi makalesinde FETÖ'nün nasıl tehlikeli bir örgüt olduğunu, Almanya'nın bu vahşi örgüte nasıl sahip çıktığı yazdı. Bu saptamalar FETÖ'yü kollayan Alman medyasının işine gelmedi. Büyükelçi, "FETÖ mensupları, Almanya'yı dünyadaki en büyük güvenli limanları olarak algılamaktadır. Alman dış temsilciliklerinden kolaylıkla vize alabilmektedirler. Bu kişilerden binlercesi Almanya'nın liberal sığınma mevzuatını istismar etmektedir. 2016 darbe teşebbüsünün iki numarası olan Adil Öksüz'ün Almanya'da bulunduğuna dair pek çok işaret vardır. Federal Hükümet şimdiye dek Türkiye'nin FETÖ'yle ilgili 55 iade talebinden hiçbirine olumlu yanıt vermemiştir" dedi.
İŞTE BÜYÜKELÇİNİN YAYINLANMAYAN MAKALESİ:
Demokrasi Adına Direnişin 3. Yıldönümü
Berlin Büyükelçiliği 16.07.2019
Üç yıl önce, 15 Temmuz 2016 gecesinde, Türkiye'de yaşanan darbe teşebbüsü sırasında sokaklarda tanklar masum sivil halkın üzerine sürüldü. Savaş uçakları ve savaş helikopterleri de havadan ölüm ve yıkım yağdırdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası defalarca bombalandı. O gece 251 insanımız hayatını kaybetti. Pek çoğu ağır olmak üzere 2.000'in üzerinde insanımız da yaralandı.
Darbe teşebbüsünü planlayan kişi, yıllar boyunca Türkiye'deki devlet yapılanmasına ve askeri kurumlara sızan gizli bir terör örgütünün elebaşı olan Fethullah Gülen idi. Bu suç ağını Fethullahçı Terör Örgütü veya FETÖ olarak adlandırıyoruz. Sahip olduğu küresel erişimin ve uyguladığı yöntemlerin vahşetinin eşi benzeri görülmemiştir.
15 Temmuz darbe teşebbüsü, milyonlarca Türk'ün o akşam sokaklara çıkarak darbecilerin tanklarına, uçaklarına ve silahlarına karşı direnmesi sayesinde akim kaldı. Ülkemizdeki siyasi yelpazenin tamamını temsil eden Türk vatandaşları, tek bir amaçla bir araya gelmişlerdi. Ülkelerinin güçlü demokrasi geleneğini savunmak ve demokratik yollardan seçilmiş hükümetlerini ve anayasal düzeni hedef alan silahlı saldırıyı püskürtmek istiyorlardı. Türk halkının o gece sergilediği cesaret, milletimizin temel değerlerine bağlılığını kanıtladı. Halk, tek bir egemen iradeyi tanıdığını, bunun da kendi iradesi olduğunu ortaya koydu.
Akim kalan darbe teşebbüsünün sorumlusunun FETÖ olduğuna dair hiçbir şüphe yoktur. Bu yönde yargı süreçlerinde ortaya konulan çok sayıda kanıt, ifade ve örgütün üyelerinin itirafları mevcuttur. FETÖ ağının, uluslararası çapta faaliyet gösteren ve kendisini eğitim hareketi olarak tanıtan bir suç ve terör şebekesi olduğu ortaya çıkmıştır. Örgüt, okullardan ve dershanelerden oluşan entegre bir mensup devşirme sistemi oluşturmuştur. Bu okullarda müstakbel üyelerini endoktrine etmiş, holdingler ve bağışlar yoluyla finansmanını sağlamıştır. Örgüt, kamuoyu algısını yönlendirebilmek amacıyla medya şirketleri de kurmuştur. Tüm bu faaliyetlerin nihai amacı, elebaşı Gülen'in kendisine biçtiği mesihlik misyonu doğrultusunda toplumu değiştirmek olmuştur.
Son yıllarda FETÖ tehdidiyle Türkiye içinde ve dışında mücadele en temel önceliğimiz olmuştur. Karşı karşıya bulunduğumuz olağanüstü güvenlik sınamalarına rağmen bu mücadeleyi daima hukukun üstünlüğü ilkeleri temelinde sürdürdük. Yıllarca dolandırıcılık ve belge sahteciliği yoluyla Türk idari ve askeri yapılanmalarına sızmış bulunan FETÖ mensuplarının memur ve subay olarak sadakat bağları anayasayla ve milletle değil, sadece gizli suç örgütleriyle mevcuttu. Kimsenin aynı zamanda iki efendiye hizmet edemeyeceği yönünde bir söz vardır. Dolayısıyla bu bağlamda alınan önlemler de iki Almanya'nın yeniden birleşmesinin ardından SED diktatörlüğünde kilit görevlerde bulunmuş memurların işlerinden çıkarılmasına benzemektedir.
Sözkonusu terör örgütü, güvenlik ve adli makamlarımızın çabaları sonucunda Türkiye'deki ana omurgasını kaybetmesinin ardından, yurtdışındaki geniş yapılanması sayesinde hayatta kalmaya çabalamaktadır. Çeşitli ülkeler ve uluslararası kuruluşlar FETÖ'yü terör örgütü olarak ilan etmişlerdir. Ancak FETÖ mensuplarının barındığı ve örgütün emellerini gerçekleştirmek için çalışmaya devam ettiği ülkelerin bir çoğu da tehdidin boyutunu henüz kavrayamamıştır. Almanya Federal Cumhuriyeti de maalesef bu ülkelerden biridir.
Almanya'daki FETÖ mevcudiyeti hala güçlüdür. Terör örgütüyle iltisaklı ve esasen devşirme ve endoktrinasyon merkezi olarak işlev gören çok sayıda dershane, özel okul ve STK, ülke çapında bir ağ oluşturmaktadır. Bu ağın elemanları, üç yıl önce Türkiye'de de yaşandığı gibi, örgüt tarafından her an kanuna aykırı eylemde bulunmakla görevlendirilebilir. FETÖ mensupları, Almanya'yı dünyadaki en büyük güvenli limanları olarak algılamaktadır. Alman dış temsilciliklerinden kolaylıkla vize alabilmektedirler. Bu kişilerden binlercesi Almanya'nın liberal sığınma mevzuatını istismar etmektedir. 2016 darbe teşebbüsünün iki numarası olan Adil Öksüz'ün Almanya'da bulunduğuna dair pek çok işaret vardır. Fakat bu teröristlerin tutuklanarak iade edilmesine yönelik olarak Türkiye'nin defaatle iletmiş olduğu talepler bugüne kadar sonuçsuz kalmıştır. Federal Hükümet şimdiye dek Türkiye'nin FETÖ'yle ilgili 55 iade talebinden hiçbirine olumlu yanıt vermemiştir.
Almanya ile Türkiye arasındaki yakın ve çok boyutlu ilişkiler yüzlerce yıllık bir tarihe dayanmaktadır. Ülkelerimiz NATO müttefikidir. İşte bu nedenle pek çok Türk vatandaşı Almanya'nın FETÖ ve mensuplarına yönelik tavrını anlamakta güçlük çekmektedir. Gizli bir suç örgütünün Almanya'da darbe girişimde bulunduğunu varsayalım. Şayet bunun sonrasında kaçak darbeciler ve destekçileri Türkiye'ye gelerek kanundan saklanabilseydi, Alman kamuoyu da bu tür bir gelişmeyi anlamakta aynı zorluğu çekerdi.
Almanya Federal Cumhuriyeti'nin ortağı ve müttefiki olarak, FETÖ terör örgütünden kaynaklanan tehlikeyi Alman tarafının dikkatine getirmeyi kendimize görev addediyoruz. Bu suç örgütünün ve üyelerinin Anayasayı Koruma organlarınca izlenmesi, sözkonusu tehlikenin önlenmesine ve FETÖ'nün gerçek yüzünün Almanya'da da su yüzüne çıkarılmasına yönelik etkin bir ilk adım olur. Türkiye bu bağlamda Almanya'yla işbirliğine hazırdır. Zira ortak tehditlerin üstesinden gelinmesi ancak ortak çalışmayla mümkün olur.
Cemil ALBAY / FRANKFURT