Memleketlerinden kilometrelerce uzakta ekmeklerini kazanmak için çalışan mevsimlik işçiler, Ramazan Bayramı’nda da zorlu mesailerini aralıksız sürdürdü.
Anadolu’nun dört bir yanından ailelerinin geçimini sağlamak için tarım bölgelerine göç eden mevsimlik işçilerin zorlu mesaileri Ramazan Bayramı’nda da devam etti. Diyarbakır’dan tarım işlerinde çalışmak üzere Ankara’nın Bala ilçesine gelen işçiler, Ramazan ayında başlayan gurbet mesaisini aralıksız sürdürüyor. Sabahın ilk ışıklarıyla çalıştıkları tarlaların yolunu tutan tarım işçileri, güneşten yüzlerine sardıkları yazmalarla korunuyor.
Sıcak altında ekmeklerini kazanan işçiler, ailelerinden uzakta bayram geçirmenin burukluğunu yaşıyor. Evlerinden 6 ay boyunca uzak kalacak olan tarım işçilerinin hikayeleri ise yürek burktu. Kimi ardında anne babasını kimi hamile eşini bıraktı. Çocuk yaşta başlayan gurbet mesaileri kadınlar için tarlada son bulmuyor. Akşam çadırlarına döndüklerinde diğer günün hazırlıklarına başlıyorlar.
“Hani bir laf vardır ‘ekmek aslanın ağzında’ bizde o şekilde”
Mevsimlik tarım işçisi olarak 6 yıldır Ankara’ya geldiğini belirten Serdar Doğan, “Ailecek geliyoruz, biber domates ekmeye. Bu sene 21 Nisan’da buraya geldik. 10’uncu ayın 15’inde buradan gideceğiz don düşüyor zaten o zaman. Ondan sonra ailemizin yanına gidiyoruz. Orada da hayvancılık yapıyoruz ailemize bakıyoruz, böyle hayat şartlarımız. Biraz buruk durumdayız, çalışıyoruz ama yapacak bir şey yok. Hani bir laf vardır ‘ekmek aslanın ağzında’ bizde o şekilde. Yapacak bir şey yok ekmeğimizi çıkartıyoruz. Şu an baktığımızda aramızda 15 yaşında olan insanlar da var. Onların yaşıtları şu anda aileleri ile birlikte keyiflerine bakıyorlar ama biz şu an çalışıyoruz o yüzden biraz burukluk var” diye konuştu.
“Kimse kimseye bu devirde 1 lirasını bile vermiyor”
Mevsimlik işçi olarak geldikleri zaman çadırlarda kaldıklarını ifade eden Serdar Doğan, “Dışarıdan gelen birisi için sıkıntı olur bu şartlar, alışamaz çünkü. Bir insan dairesinde evinde otururken birdenbire çadırda buraya gelince ister istemez alışamaz. Ama biz beşinci sınıftan beri çalışıyoruz bu işte o yüzden bizim için bir sıkıntı yok. Çadıra, kurduğumuz seyyar banyolara, tuvaletlere her şeye alışıyoruz. Hayat bu, herkes elinden geleni yapsın. Kimse kimseye bu devirde 1 lirasını bile vermiyor. Buradan ailemin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öpüyorum inşallah her şey gönlünüzce olur” dedi.
“İnsanlar bayramda oturuyor evlerinde eğleniyor ama biz çalışıyoruz”
Mevsimlik işçi olarak çalışmanın kolay olmadığına dikkat çeken Songül Doğan, “İlk geldiğimizde hepimiz ağlaya ağlaya geldik. Çünkü hepimiz ailemizden ayrılıyoruz üzülüyor insan. Biraz alıştık ama insan ailesinin yokluğuna alışamıyor telefonla gideriyoruz özlemimizi. İnsanlar bayramda oturuyor evlerinde, eğleniyor ama biz çalışıyoruz. Bayramda ailemizle telefonda konuştuk bizde. Bu da güzel bir duygu ama yüz yüze olması varken neden telefonla olsun. Bizi burada en çok insanın ailesine özlemi zorluyor. Bir de iş çok zor biz tarlalarda çok sürünüyoruz gibi hissediyorum” ifadeleri kullandı.
Mevsimlik işçi olarak çalışmanın kendisine mecburi olarak bir şeyler kattığını söyleyen Songül Doğan, “Ben 20 gün öncesine kadar yemek yapmasını bilmiyordum. İki tane ablam vardı onlar evlenince ben yemek yapmayı öğrendim. Ateş parlayarak yanarken biz yemek yapmaya çalışıyoruz zor bir şey. İnsan zamanla her şeye alışıyor. Şartlar kolaylaşmadı ama biraz daha iyiye gitti diyebilirim” ifadelerini kaydetti.
“Eşim 6 aylık hamile, Kurban Bayramı’ndan sonra Allah nasip ederse doğum olacak ama ben orada değilim”
Kardeşleri ile beraber çalışmanın güzel olduğunu ancak hasret ve özlemin zor olduğunu belirten Sait Doğan, “Yaklaşık 20 gündür buradayız. Kardeşlerimle, kuzenlerimle geldim. Akşam olduğu zaman çayımız, çorbamız olduğu zaman mutlu oluyoruz ama insan başını yastığa koyduğu zaman o özlem, hasret zor geliyor. Kimisi eşinden, annesinden, kimisi dostlarından ayrılıyor bu insana zor geliyor. Ben yaklaşık 1 senedir evliyim. Asıl zor olan bu zaten. Eşimden ayrıyım, o da insana farklı bir duygu katıyor. Özlüyoruz, telefonla konuşuyoruz ama nereye kadar. Birbirimizi görmedikçe, yan yana olmadıkça insana zor geliyor. İlk bayramımızı ayrı geçiriyoruz. Eşim 6 aylık hamile, Kurban Bayramı’ndan sonra Allah nasip ederse doğum olacak ama ben orada değilim. O düşünce insana çok kötü geliyor, keşke bir sürpriz, bir kıvılcım bir şey olsa da gitsek diyorum ama ney yaparsam yapayım olmuyor bu çaresizlik. Buradan onlara selam yolluyor. Onları çok seviyorum” ifadelerine yer verdi.
“Çadıra döndüğümüzde mecbur yemek yapmalıyız, çamaşır ve bulaşık yıkamalıyız”
Mesailerinin tarlada son bulmadığını söyleyen çalışmanın kötü bir şey olmadığın altını çizen Dilan Doğan ise şunları kaydetti:
“Buraya mevsimlik işçi olarak çalışmaya geliyoruz. Ailemizden uzaktayız çok üzgünüz. Çalışmak aslında güzel insan huzur veriyor ama bir yerden sonra insan yoruluyor. Mesela bugün bayramın ikici günü ailemizden uzaktayız onları çok özlüyoruz. Gurbetteyiz ne yapalım işimiz çalışmak ayıp değil, insan çalışmalı ve gururlu olmalı. Biz tarlada çalışıyoruz çadıra döndüğümüzde mecbur yemek yapmalıyız, çamaşır ve bulaşık yıkamalıyız. Ailemin ellerinden ellerinden öpüyorum bizi merak etmesinler.”
Yerel Haberler kategorisinde bulunan hiçbir habere herhangi bir editoryal müdahalede bulunulmamıştır. Anadolu Ajansı, İhlas Haber Ajansı, Demirören Haber Ajansı tarafından hazırlanan tüm Ankara Haberleri, otomatik olarak servis edildiği şekilde bu sayfada yer almaktadır. Ankara Haberleri bölümünde yer alan haberlerin tamamının hukuki muhatabı haberi servis eden ajanslardır.