İnsanlar doğum gününü çok önemserler. O günü iple çeker, kutlamalar yaparlar. Ben bu arada böyle kutlamalarda İngilizce "
Happy birthday to you" filan diyerek alkış tutulmasına da pek bir anlam veremem. Sömürge halklarına yakışan bir tutum bence! Yer yüzünde bir tek insan var ki onun doğumu değil, ölümü kutlanmaktadır. Çünkü bizzat kendisi "düğün günü" ilan etmiştir öldüğü günü.. Cenazesinde yas tutulmayıp eğlenilmesini, şenlikler yapılmasını istemiştir. Evet, bugün Şeb-i Arus, Hz. Mevlâna'nın Hakka kavuşma günüdür. Aşk Şehri Konya bugün O'nun GEL çağrısına mukabeleyle, her dinden, dilden ve renkten insanlarla dolup taşmayacak. 2020 Şeb-i Arus'unda bugün Konya, ney sesleriyle inleyecek belki ama, sokaklar bu gece pandemi nedeniyle ıssız ve sessiz kalacak. Semazenler, sazendeler 747 nci Vuslatın ayini şerifini bu gece maskeyle mi icra edecekler, Mevlevîler birbirinin elini öpemeden nasıl bayramlaşıp "
AŞK ile Huu.." diyecekler ben de merak ediyorum?!
Hıristiyanların, Musevilerin 747 yıl önce bugün, Müslümanlarla beraber O'nun cenaze merasiminde, vasiyeti de ihlal edip nasıl gözyaşı döktüklerini bugün; Rumlara, Ermenilere, Yahudilere ve her fırsatta Türkiye'ye düşmanlık eden Amerika'ya nasıl anlatılır bilmiyorum?! Hz. Pîr'i anlatan RUMÎ adlı kitabın ABD'de her yıl "bestseller" (çok satan) olup "liste başı" kalması ne yaman çelişkidir ve nasıl anlaşılır?!
Mustafa Kemal'in de Mevlâna ile ilgili ta Selanik'ten başlayan hikâyeleri var. Bir ara kraldan fazla kralcılar türbeler, tekkeler, zaviyelerle birlikte Hazret'in türbesini de kapatmak istediler. Atatürk, Hasan Ali Yücel ile ziyareti sırasında Niyaz Penceresi'ndeki yazıyı gördü. Farsça bilen Hasan Ali'ye yazıyı tercüme ettirdi. Kitabedeki; "Ey keremde, yücelikte, nur saçıcılıkta güneşin, ayın ve yıldızların kendisine kul köle kesildiği güzel. Garip âşıklar senin kapından başka bir yol bulamasınlar diye, bütün kapılar kapatılmış, yalnız senin kapın açık bırakılmıştır" ifadeleri türbenin bugüne kadar açık kalmasını sağlamıştır. Hz. Mevlâna'yı asırlardır insanlara sevdiren onun Aşkı olmuştur. O aşk; Allah'adır, "ayağının tozuyum" dediği Habibi Resul'e ve tüm yaratılanlaradır. O insanı da bir başka sevmiş ve fakat dünyevileşmeyi hiç sevmemiştir. Onun öğretileri birbirinden kopmuş günümüz insanı için adeta ilaçtır amma dinleyeni, duyanı azalmıştır vesselam. 747 yıl sonra biz de O'nu, Tebrizi'yi, Tirmizî'yi, Sadrettin Konevi ve tüm dostlarını hürmet ve muhabbetle buradan Huu diyerek aşk ile selamlıyoruz.