Ünlü spor adamların ilginç yaşam öyküleri vardır. Teknik direktör Mustafa Kaplan'ın da öyküsü adeta "ekmeğini taştan çıkaran" cinsten… Hani 1970'li yıllarda kenar mahallerde, pazarlarda ve alışveriş yerlerinde öğrencilerin hem okul harçlığı çıkarmak hem de ev ekonomisine katkı bulunmak için ayak desteğiyle giden eğilimli yollarda hızlanan, çoğunluğu tahtadan yapılmış kullanılan bir araç olan 'tornet', Mustafa Kaplan'ın da tutkusu olmuş…. Kaplan okul harçlığı için pazarda ve hallerde bekleyerek "Teyze" "Amca" "Abla" diyerek ellerindeki fileleri taşımak için diğer tornetçilerle yarış içine girmiş… 50 yaşındaki teknik adam çocukluk döneminde pazarda, alış veriş yerlerinde kimin elinde bir file veya başka bir ağırlık gördüğü zaman tornetiyle taşımak için ne dillere döktüğünü belirterek SABAH Ankara'ya açıklamalarda bulundu.
HAMALLIK BİLE YAPTIM
"Tornetle pazar veya başka bir yerde yük taşımak, bir anlamda hamallıktı. Ben okul dışında aile yardımcı olmak için tornetimle hep koşturdum. Sırtımda cam taşıdım. Bunlar ayıp değil. İnsan geçmişinden utanmamalı. Nereden nereye geleceğini bilemezsin. Ben hiçbir zaman geçmişimi unutmam. Gurur duyarım. Bunun dışında ayran, su sattım. Bunlar benim yaşam biçimimi etkiledi."
LİSEYE GİDEMEDİM
"Okul çevrelerinde ve tren istasyonlarında, dolmuş duraklarında pazar yerlerinde, hallerde koştum durdum. Üniversitede okumak istedim ama o günkü şartlarda gidemedim. Ortaokulu bitirdim. Aileme yardımcı olmak için hep düşünüyordum. Ne yapabilirim diye..." "Ortaokulda okurken futbola merak sardım. Tornet işinden fırsat buldukça 19 Mayıs Dış Sahalara futbolcu olmak hayaliyle hemen hemen her gün gidip gelmeye başladım. Ankara futbolunun duayen ismi Avni Bulduk'un başkanlığını yaptığı Güneşspor'da idmanlara çıkmaya başladım. Bulduk benim lisansımı çıkardı ve belki de hayallerimin başlangıcı oldu." NEDEN KRAL LAKABI TAKTILAR?
"Ankara'da futbolun babası Avni Bulduk olmuştur. Bir gün geldi, 'Sezon boyunca kim fazla gol atarsa ona krampon alacağım' dedi. Her gün eve giderken ve maça çıkarken hep o kramponu düşündüm. Krampon giymek öyle kolay değildi. Sonra golleri atmaya başladım. Gol kralı oldum ve kramponu kazandım. Ondan sonra herkes bana kral diye hitap etmeye başladı." "Futbolu bıraktıktan sonra bu kez teknik direktörlük için kendimi
hazırlamaya başladım. Çeşitli teknik adamların yanında Gençlerbirliği, Ankaragücü'nde çalıştım. Daha sonra Gençlerbirliği ve Ankaragücü'nde teknik direktörlük yaptım. Hacettepe'de teknik direktör olarak görev yaptım. Bu üç kulüp de Beştepe'de… Artık benim burası evim oldu. Kısa dönem 1. Lig'de Giresunspor'da görev yaptım. Tekrar Beştepe'ye döndüm. Ankaragücü ve Gençlerbirliği ne zaman çağırsa hiçbir pazarlık yapmadan gittim. Çünkü burası benim artık evim olmuştu."
İLHAN CAVCAV'IN VE CEMAL AYDIN'IN YERİ BAŞKA
"Ankaragücü ve Gençlerbirliği'nde sevinçli ve üzüntülü günler yaşadım. Bu nedenle Ankaragücü Başkanlığı döneminde Cemal Aydın ve efsane başkan İlhan Cavcav'ın yeri başkadır. Bu iki başkanla güzel anılarımız oldu. Ben onlara, onlar bana inandı. Kariyerimde önemli yerleri oldu. Murat Cavcav ve Mehmet Yiğiner'in benim gönlümde ayrı yerleri vardır. Gençlerbirliği, Ankaragücü ve Hacettepe Kulübü başkanlarına her zaman saygı duyarım."
FENERBAHÇE NEDEN OLMADI?
"İSMIM dolaylı olarak F.Bahçe'nin gündemine geldi. Şunu tekrar belirteyim ki, Ali Koç ile yüz yüze veya telefonla görüşmedim. Bazı kişilerle görüştüm. Olumlu geçen görüşmeler oldu. Ancak şu anda korona nedeniyle ligler yeni oynamaya başladı. Fenerbahçe'nin de yönetmelik gereği bir teknik adamla anlaşması lazımdı. Benim anlaşmam bir sezonda iki takım çalıştırdığım için mümkün değildi. Tahir Karapınar ile anlaştılar. Hayırlı olsun. Kısmet değilmiş. Fenerbahçe ile anılmak güzel bir şey. Bakarsınız yollarımız bu büyük camia ile kesişir."