Çok olağanüstü günler yaşıyoruz, hele bugünlerde sağlıkçıların ruh halini ancak içinde olanlar bilir.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bunu en ağır şekliyle yaşayanlardan biridir, belki de tek kişidir. Günlük mesaisi 15 saat ve her gün 1800 hastaneye tek tek bağlanıp yetkililerle durumu görüşüyor. Tedavilere, belki ölümlere şahitlik ediyor. Gece yarılarını bulan günün sonunda kimse onun yerinde olmak istemez. Bu yüzden basın toplantılarında kamuyu bilgilendirirken, hele ölenleri açıklarken ifadeler boğazında düğümleniyor. Hariçten "gazel" okuyanların bunu bilmesine, anlamasına imkân, ihtimal yok. Ayrıca anlamalarını bekleyen de yok. Çünkü bu bir yapıdan öte bir
üslûp,
karakter,
inanç hatta
ahlâk meselesidir. Önce kendini karşıdakinin yerine koyacaksın ki anlayasın.
***
Sorumluluk makamında olan bir yakınımın virüsün sebep olduğu hastalığın insan bedenindeki seyri, hele ölümcül safhadaki durum hakkındaki söylediklerini burada ifade edip etmemeyi çok düşündüm. Dünya bunu en ağır şekilde yaşıyor maalesef ve biz nasıl yaşandığını, o yoğun bakımdaki durumları bilmiyoruz. "Bilseydiniz" diyor o yakınım, "değil evinizden, banyodan çıkmazdınız korunmak için!" Bu yüzden unutulan kelimeyle söyleyeyim
tecrit çok önemli. Neyse, inşallah bu zor günleri aşacağız. Devlet, bu savaşı kazanmak, virüsün ilerlemesini durdurmak, tedavi hizmetlerini güçlendirmek ve insanımızı kaybetmemek için büyük çaba harcıyor. Sadece sağlık alanında değil, bu mücadele topyekûn bütün sahalarda veriliyor. Devletin de milletin de tek gündemi bu. Nasıl olmasın, millet evine kapanmış beklerken, herkes can derdine düşmüşken başka şeyle meşgul olmak mümkün mü?
***
İnsanların yakınları vefat ediyor, cenazeler alışılagelen merasimlerle kaldırılamıyor. En yakınlarımızı üç-beş kişi ile defnediyor ve acımızı içimize gömüyoruz. Son zamanlarda vefat edenlerin hastalığı da "kalptendi, şundandı, bundandı" diye hemen söyleniyor. Yani ölümün virüsten kaynaklanmadığı bilhassa ifade ediliyor, "virüsten öldü" dedirtmemek için bunu yapıyorlar çünkü olayın bir de toplumsal boyutu var. Ben bu yaşadıklarımızın dününe, bu mücadelenin tarihine dönüp bakmak istiyordum. Şu kadarını ifade edeyim;
Osmanlı'da tedavi ücretsizdi ve hekimler hastanın ayağına gelirdi. Bugün"Koruyucu Sağlık" manasına gelen
Hıfzıssıhha'yı, geçmişteki tedavi usullerini ve başbakanlık da yapmış bulunan
Dr. Refik Saydam'ı bir başka yazıda inşallah.