İstiklâl Marşımız
99 yıl önce bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde oylanarak kabul edildi. Günün anısına bugün kimi, hangi tarihi olayı anlatmaya kalksam sütunlara sığmaz.
Mehmet Akif Ersoy'un
İstiklal Marşı'mızı kaleme aldığı tarih öyle bir zaman dilimidir ki emsali yaşanası değildir.
60'a yakın muharebenin yaşanmış, asırlara damgasını vuran hanedanların '
Çöküş Yüzyılı'dır bir bakıma.
Avusturya-
Macaristan ve
Çarlık Rusya'sı da
Osmanlı ile birlikte yıkılmıştır. Bu millet yedi cephede dünyanın muazzam güçlerine karşı mücadele vermiş, hiçbir cephede savaş
kaybetmemiştir ama
1918 Mondros Mütarekesi ve müttefiklerimizin kaybetmesi yüzünden mağluplar safında bulunduğumuzdan kaybettik ve
6,5 asırlık İmparatorluğumuz da parçalanmış oldu.
İstiklâl Marşı'mızı doğuran o dönem
millî ve
manevi anlamda emsalsiz, çok duygu-yoğun, çok sarsıcıdır ki bundan etkilenmemek için insan olmamak lazımdır. Ve
Taceddin Dergahı;
Mehmet Akif Ersoy'un sığındığı
Altındağ Hamamönü'ndeki bu dergâh milli marş olacak emsalsiz şiirin kaleme alınabildiği manevî mekândır.
İstiklal Marşı'mızın kabul edilişinin üzerinden
99 yıl geçmiş, seneye dalya diyecek.
Kurtuluş Savaşı'mızın en çetin günleri yaşanırken
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna ve istiklâlimize giden yolda çok önemli sırlar saklayan o mekânın ve yaşananların yeterince bilindiğini sanmıyorum.
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, milletin kurtuluş mücadelesini o günlerde o dergâhta destanlaştırmıştır.
Mehmet Akif Ersoy'un ve muhteşem eseri
Safahat'ı bugün layıkıyla anladığımızı söyleyemiyoruz. Sadece edebiyat derslerinde konu olarak yer alması da yetmiyor. Akıllı telefonlara, tabletlere gömüldük, Milli Marşımızda ifadesini bulan ruh yüksekliğine ulaşmak ise
başlı başına bir eğitim sorunu.
Milletin istiklaline ve istikbaline sahip çıkacak nesillere mutlak ihtiyacımız var.
Mehmet Akif Ersoy da ortaya koyduğu eserleriyle tam da buna işaret ediyor.