Evet, gündem
DEPREM, gündem
CORONA, gündem
KUDÜS, gündem
İDLİP vs, uzatmak mümkün. Böyle günlerde dahi devleti milletiyle bütünleşemeyip ideolojik öfkelerini en aşağılık cümlelerle bir bahane kusanları da dahil edersek uzar gider gündemimiz, daha doğrusu dertlerimiz.
Aynı coğrafyada aynı şehirde, aynı dolmuşta, aynı alışveriş merkezinde neredeyse aynı şartlarda hayat sürerken birbirine
180 derece zıt duygular, düşünceler, kanaatler taşıyan dünya üzerinde bir başka toplum var mıdır acaba bilemiyorum?Bir âfet bile onları durduramıyor. Hangi deprem bir toplum için bu kadar yıkıcı, hangi virüs bu kadar yok edici ve ayrıştırıcı olabilir?
Mesela 10 kuvvetinde bir deprem
Libya'yı,
Suriye ve
Irak'ı bu kadar harabeye çevirebilir miydi? Hangi zulüm
Filistin topraklarından dünyaya bir husumet virüsü üretip kadim bir toplumu yok saymak suretiyle hayatları yaşanmaz hale getirebilirdi? Neyin yorumunu yapıyoruz, insanlığın geldiği nokta ortada!..
Ankara depremleri,
Türkiye, ideolojisi de, jeolojisi de kırıklarla dolu bir ülke, yeryüzünde bizim tarihimiz ve coğrafyamız kadar insanı yoğuran başka bir yer yoktur. Bunları düşünürken başkentin tarih içinde yaşamış olduğu depremleri merak ettim.
Ankara ne zaman yıkıcı bir deprem yaşamıştır sormadan edemedim.
AFAD'da yeterli malumat var,
Gazi Üniversitesi'nin de bir Çalıştayı'na
rastladım. "
Ankara'nın Deprem Tehlikesi ve Riski" başlıklı rapor
1900 yılından önce dört, sonrasında
da 10 kadar yıkıcı depremi kaydediyor.
Ankara, 3. ve 4
. deprem kuşağında ve Çankırı sınırlarımız dışında geneli itibarıyla GÜVENLİ sayılabiliyor. Ama çevre etkisini gözden ırak tutmamalı, ihmallerin her zaman bir bedeli mutlaka olur.
Allah bizi, bu güzel yurdumuzu daha büyük felaketlerden, birbirimize düşmekten korusun, içimize sevgi ve hoşgörü yerleştirsin. Hani
EMPATİ diyoruz ya; başkasının derdiyle dertlenmeyi, "diğergam" olabilmeyi nasip etsin. Böyle günler yardım etmenin, katkıda bulunmanın yanı sıra dua günleridir,
duada bulunmayı da
ihmal etmeyelim.