"TAĞŞİŞ" Arapça kökenli ve eski bir kelime ama piyasada capcanlı yaşıyor ve yaşatılıyor! TDK sözlüğü, "Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma, bir şeyin ayarını düşürme" olarak tarif ediyor kelimeyi. Aynen tarifte olduğu gibi ayarı düşük olanın yaptığı bir iş, taklit ve tağşiş.
Lafı nereye getireceğim belli; Bakanlığın açıkladığı listeyle birlikte hileli ürün konusu gündeme oturdu.
Bakanlığın açıklamasına göre
229 firmada
386 parti ürün hileli çıkmış.
Böylece ilk duyurunun yapılıp kamunun bilgilendirildiği 2012'den bu yana
1443 firma 3202 parti taklit ve tağşiş ürünle yakalanmış!
Sonra kaçı devam etmiş veya edecek onun bilgisi yok!
Ankara'da 10'dan fazla hileli ürün tespiti var.
Çankaya'da sahte bal, eşek etli patlıcan musakka,
Yenimahalle'de gıda boyalı toz biber, sakatatlı pide, kanatlı eti karışık köfte, yer fıstığı karışık dövülmüş iç fıstık, sahte tereyağı ve yoğurt,
K.Kazan'da kanatlı ve baş eti karıştırılmış dana eti,
Keçiören'de kanatlı eti karışık adana ve lahmacun,
Sincan'da kanatlı karışık kıyma tespit edilmiş.
Altındağ'da ızgara köfteye,
Mamak'ta dönere at-eşek eti katılmış.
Bunların adı sanı internette ayan beyan var.Bilmeden satanlar müstesna, "
HİLELİ ÜRÜNCÜLER" eğer
UTANMA duygusuna sahipse bir süreliğine ortadan kaybolur, unutturunca yeniden ortaya çıkarlar, dükkânın adı değişir belki dekoru değiştirirler ve piyasada yeniden arzı endam ederler. Öyle mi acaba? Yoksa taklit ve tağşiş tespiti yapılan firmanın ocağına incir mi dikilir bilemiyorum!
İşin esası şu: Bir işe "
RIZIK, HİKMET, HİZMET," gibi değerli
bir hedefle değil, "bu işte iyi para
var" hesabıyla girilirse o paraya ulaşmak
için her şey mubah görülür! Eskiden
AHİ TEŞKİLATLARI, ESNAF LONCALARI vardı, bir anlamda meslek örgütüydüler, hileli ürünü onlar tespit eder ve resmi makama bildirirlerdi.
Kendileri de hileci esnafın yüzüne bakmazlar veya camiden çıkarken pabucunu dama atarlardı. Mesela bir hamal yük taşıdığı eşeğe işten dönerken binemezdi, binerse "hayvana eziyetten" ceza görürdü. Velhasıl, şimdiki meslek örgütleri
AHİ ve
LONCA teşkilatının yerini tutamadılar ve toptan sınıfta kaldılar.
Neticede bizim de onlara "Üye aidatını alıyorsunuz, gereğini yapmıyorsunuz ve saltanatını sürüyorsunuz" diye sorma hakkımız doğuyor, haksız mıyım?