Yaz mevsimi de tatil de bitti sayılır, çünkü artık okul mevsimi başlamış bulunuyor. Tatil telaşının yerini Başkentte, okul telaşı aldı. Yazıya geçmeden Ankaralıların tatilciliğine ilişkin sözüm olacak. Tatil yörelerinde Ankaralıların sayısal olarak kalabalık oluşunu görmüş olmalısınız.
Mevsim açılır açılmaz 5,5 milyon nüfusun 2 milyonu dönemsel olarak sahillere kayıyor.
Dolayısıyla "tatil" denince Ankaralıların tatilin hakkını verdiğini söyleyebiliriz. Bunu nereden mi çıkarıyorum; ağırlıklı olarak 06'lı plakalardan.
Havalar ısınır ısınmaz Akdeniz, Ege, Körfez yöresi Ankara plakasından geçilmiyor.
Bunu son derece normal görüyorum çünkü Ankara nüfusunu çoğunlukla işçimemur çalışan insanlar oluşturuyor. Onların da belli zaman içinde dinlenmeye, tatile elbette hakları var.
***
Okulların açılışı gündeme gelir gelmez bütün yurtta olduğu gibi Başkentte de vatandaşın telaşı da arttı. Nasıl artmasın? 20 milyona yaklaşan öğrenci nüfusumuzun önemli bir kısmı Başkent'tedir. İstanbul'dan sonra ağırlık Ankara'nındır yani.. Bu rakam birçok komşu ülke nüfusunu katladığını görüyoruz.
Dolayısıyla memleketimizin okulla ilgili dosyası kabarıktır, üstesinden gelmek kolay olmasa gerek. Sadece "minikler" in sayısı bile milyonu geçiyor. Resmi bilgilerine miniklerin Ankara'daki sayısı 100 bini geçiyor.
İlkokulların 1. sınıfına zorunlu kayıt olması gereken öğrenci sayısı 90 bini, şube sayısı 3 bini aşmıştı Şube başına düşen öğrenci sayısının 33 olarak planlandığını biliyorum.
***
Ankara'nın bu seneki rakamları yaklaşık ifadeyle şöyle: Resmi okul sayımız 1400, özellerle birlikte 1900'ü geçiyor. Derslik baz alındığında Ankara'daki toplam rakam 30 bine yaklaşmış olmalı, öğrenci toplamı ise milyonu aşmış bulunuyor. Yanlışım varsa MEB İl yöneticileri düzeltsin. Fakat bence esas önemli olan müfredat.. Milli müfredatımız gerçekçi olmak zorunda. Çocuklarımıza neyin okutulup öğretildiği çok önemlidir, müfredatın milletin kültürüne, tarihine, geleneğine uygun olması gerekmektedir. Uzun yıllar bu nedense pek istenmedi?!
***
Artık bu memleketin çocuklarının kendi inancına, kendi coğrafyasına uygun müfredatı takip etmesi zorunludur. Bu bir milletin KENDİ olması, yabancı boyunduruğundan kurtulması demektir. "Fulbright Komisyonu" nedir, müfredatın belirlenmesinde bu komisyonun rolü bulunmakta mıdır küçük bir araştırma yapılırsa ne söylemeye çalıştığım kolayca anlaşılacaktır. Bize buradan okullarında zili çalan çocuklarımızın hayatlarının çalınmaması için hayırlar ve başarılar dilemek kalıyor. Dünyada birçok çocuğun okulu yok zilleri de çalmıyor!!!