Gazetelere bakıyor musunuz; haberlerde bir "şiraze kayması" olduğunu siz de fark ediyorsunuzdur?! Yok "Annesini pompalı tüfekle öldürdü" Veya "112 Acil doktorunu darp etti" vesaire..
Taciz, tecavüz örneklerini hiç vermeyeceğim..
Onlar hepimizin şirazesini bozacak ölçülerde ele alınır oldu.
Tecavüze uğrayandan haberin başlığını atana kadar uzayan sorumluluk zincirinde "sorumsuz" bir davranış bozuklu her an mümkün.
Gazeteler başlığı atıp çekiliyor, televizyonlarda ise olay vıcık vıcık...
Travmasını vatandaş olarak biz yaşıyoruz.
Gerçek nedir, mahkemeye nasıl intikal etmiştir, intikalinden sonraki tespitler ve nasıl sonuçlanmıştır takibi mümkün değil.
Haa takip edecek olsan da hangi birini sonuna kadar izleyebilirsin?!
Haberin başlığını boksörün direkt yumruğu gibi zihnimize tam isabet, alıyor ve orada kalıyoruz. Böylesi birkaç darbe bütün toplumun şirazesini etkiliyor.
Şiraze örneğini mahsus verdim.
Esasen bu kelime "mücellithanesi" yani cilt işleminin yapıldığı eski matbaalarda mücellitlerin yani kitap ciltleyenlerin ağzındaki bir sözdü.
Kitabın sayfalarını bir arada tutan sırt dikişinin adıydı şiraze ama artık son zamanlarda tıbbın psikiyatri bölümlerinde daha sık kullanılır oldu, kelime artık "akli denge kaybı" olarak değerlendirilip anlamlandırılıyor.
O halde meselenin burasını masaya yatırmak gerekiyor. Mesela; ayda veya yıl içinde doktorları, sağlık çalışanlarını hedef alan kaç vaka vardır?
Artma eğiliminde midir bu vakalar yoksa giderek azalıyor mu?
Devletimiz tabir caizse dişinden tırnağından artırıp sağlık hizmetlerini, hastaneleri iyileştiremeye, yeni ve modern alet ve techizatla donatmaya uğraşıyor.
Hastaneler pırıl pırıl, yağ dök yala misali tertemiz.. Odaların, makamların, koridorların konforuna diyecek yok iken nedir bu hastaların, hasta yakınlarının, doktorların, sağlık çalışanlarının derdi diye masaya yatırılmış mıdır? En büyük bütçenin Savunma'dan önce eğitim ve sağlığa ayrılmasının bir anlamı olmalı?!