Küçük yaşta bir atölyede meslek hayatına başlayan ve 15 yaşında Kayseri'den ayrılarak İstanbul'un yolunu tutan Bozdağ mesleği daha iyi öğrenebilmek için 2,5 yıl gece gündüz demeden İstanbul'da Ermeni bir ustanın yanında çalışmaya başlıyor. Daha sonra memleketine dönüp evlenen Bozdağ Askerlik için geldiği Ankara'da pazar günleri kasket dikip harçlığını çıkarmaya başlarken, birden bire kendini bu mesleğin içinde buluyor
'ONLAR SERİ, BİZİMKI EL EMEĞİ'
Yarım asrı aşkın süredir kasket diken ve ülkenin dört bir yanından müşterisi olan Bozdağ mesleğini çok seviyor. Mesleğe 12 yaşında başlayan Bozdağ kasketçiliğe başlamasını şöyle anlatıyor: Bu işe başlamadan önce Araba tamirciliği yapıyordum. 2 sene çalıştım ustamız vefat etti. Aynı işi başka yapan olmadığı için de ben de şapkacılığa girdim. O zamanlar terzi, ayakkabıcı ve şapkacı vardı. Kolacı vardı. Elbiseleri temizleyen. Ankara'da konfeksiyon türü şapkacılık var. Onlar seri çalışırlar. Bizimki el emeği" Yaşının ilerlemesine rağmen mesleğini bırakmayan Bozdağ, "Benim bu mesleği bırakmam, sanat anlamında büyük bir kayıp. İşin iyiliği veya kötülüğü açısından değil. Ankara'da bu sanatı oturtan usta yok ama şapkacı çok, alıp satan da çok. Benim yaptığım kasketi yapacak usta yok" diye konuştu. Yaptığı mesleğin kendisine anı kalacağını söyleyen Bozdağ "Şapka fiyatlarımız değişiyor. 25-30 TL arası. Geçenlerde hesapladım. 21 günde 1 şapka satmışım. 1 şapka seni ilerletebilir mi. Simit satan benden iyi. 100 tane simit alır 60 kuruştan 1'er liradan 100 lira eder geriye 40 lira kalır. Yaptığımız emeğin karşılığı yok" diye konuştu.
'İKİNCİ EVİM'
Güne erken saatlerde başlamaya alıştığını, işe gitmediği pazar günleri evde sıkıldığını dile getiren Bozdağ "Evde duramıyorum. Dükkâna geleyim de para kazanayım değil derdim. Emekli maaşım, yan gelirim var. Mesleğimi seviyorum, sanatımı devam ettiriyorum." dedi. Kendisini yaşlı hissetmeyen, "ikinci evim" dediği dükkânına, her sabah evinden 4 kilometre yürüyerek gelen Bozdağ, ömrünün sonuna kadar bu işi yapacağını söyledi.
KANSERİ YENDİ
BOZDAĞ, mesleğini icra edemeyeceği endişesi yaşadığı trafik kazası geçirdiği ve kansere yakalandığı günleri şu sözlerle anlattı: Trafik kazası geçirdiğimde, safra kesesi ameliyatı geçirdiğimde, kansere yakalandığımda şöyle düşündüm, 'sağlığına kavuştuğun zaman 200 değil bin 200 tane kasket yap. Hasta olduğunda çalışamıyorsun, çalışamadığın zaman gelir elde edemiyorsun.' dedim kendime. Ben de o zaman kasket sayısını fazlalaştırdım. O dönemde oğluma da dedim ki, (Bana bir şey olursa bu kasketleri ihtiyacı olan yere teslim edin, bağışlayın.)"