Yaşlı bir baba mirasını açıklamak için oğullarını çağırır, der ki; "Ben artık ölüyorum. Birbirinize düşmeyin diye sahip olduğum 17 deveyi size paylaştırmak istiyorum." Yarısını büyük oğula, üçte birini ortancaya, dokuzda birini de küçük oğluna bırakır. Oğullar vasiyete göre 17 deveyi paylaşmak isterler ama 17 ne ikiye, ne üçe, ne dokuza bölünebilmektedir.
Köyün bilge kişisine sorarlar.
Cevap gayet kısa ve nettir; "Benim de bir devem var ahırda onu da alın hesabınızı yeniden yapın." Bu cömertliğe oğullar hem şaşırır hem sevinirler. Bilge kişininki ile birlikte 18 olan devenin yarısı, yani 9 tanesini büyük oğul, üçte biri olan 6'sını ortanca alır, küçük oğlana da dokuzda biri yani 2 deve kalır. Miras vasiyete göre paylaşılmıştır ama fazladan bir deve vardır. Mirasçılar bilge kişinin kapısını tekrar çalar ve ne yapacaklarını sorarlar.
"Tamam" der yaşlı, bilge kişi "Sorun çözüldüyse benimkini alabilirim." Millet iradesi yaşlı bilge kişi gibidir ve ne zaman kapısı çalınsa bir formülü vardır. İşte sistemi değiştirirken Meclis aritmetiğini de yeniden tanzim etti ve kuyumcu terazisi hassaslığında partileri tartarak Meclis'teki temsili belirledi.
Ankara'nın Meclis'e gönderdiği 36 vekilden 14'ü yeni ve ilk kez milletvekili sıralarına oturuyor. Siyaset kademelerinden geçmiş olsalar bile Meclis'in havası hiçbir kuruma benzemez, bu itibarla tecrübesi zaman alacaktır. "Kulaklara küpe" kabilinden benim de yeni vekillere her zamanki gibi söyleyeceklerim var.
Hz. Mevlâna'nın Mesnevî'sinden seçilmiş şu cümleler bence Meclis'in en görünür yerlerine yazılmalıdır.
"Önünüze her konulanı yemeyin ve ağzınıza geleni de söylemeyin"
"Sesinizi yükseltmeyin, sözünüzü yükseltin" Merhum Abdürrahim Karakoç'un "Ha Hasan'a ha sana" türünden sözlerdir bunlar, eskileri de "ilgilendirmez" değildir, bizden hatırlatması.
Mazbatayla milletvekili olunmaz, kişiyi vekil yapan parlamenter tecrübedir, o da zamanla elde edilmektedir. Koşarken giyinmek gibi bir şey bu.. Mesleğinizdeki başarı milletvekilliğinde başarı garantiniz değildir.
Meclis görevi toplam bir görevdir, bu görevi taşımak da bu görevden düşmek de zor gelir insana. Zaman hızla akar, ne olup bittiğini anlayamadan yeni seçim dönemi gelir çatar. Bunu "geçici görev" gibi kabul ederseniz rahat olursunuz. Yeniden parlamentoya girebilmenin yollarını arayarak yorulmayın, etrafın "poh poh" una da kanmayın.
Meclisin ziyaretçileri önemlidir, tayin, terfi istekleri hiç bitmeyecektir, bunlarla uğraşmak sizi asıl görevinizden koparır, herkesi memnun etmeye çalışan politikacılar pek makbul sayılmazlar bunu da bilin. Ve son tavsiye: Asla dünü unutmayın. Yaşantınıza nitelik kazandırın fakat değiştirmeyin.
Nerede ve kimlerle olacak ve kimin fotoğraf karesine gireceksiniz siz seçin, herkesin önüne yanına durup resim çektirirseniz hiç istemediğiniz durumlarla karşılaşabilirsiniz.
Bundan sonra ne yediğiniz, nerede kiminle olduğunuz önemlidir bunu da bilin.