Emniyet Genel Müdürlüğü'nde birinci sınıf emniyet müdürü olan Ahmet Sula (43), yaptığı tablolarla ezber bozuyor. Gündüz azılı terör örgütü üyesi, hırsızlar, suçluları kovalıyor, geceleri de tuvalin başına geçip birbirinden eşsiz tablolar yapıyor. O, Ankara Emniyeti'nin "Dali"si. Piyano, hat, resim gibi birçok sanatla ilgilenen Sula'yı iyi bir polis ve sanatçı yapan hikâyesini dinledik. İşte Ahmet Sula ile yaptığımız o röportaj:
TARLALARDAN EMNİYET'E: 34 yıllık polis memuruyum. Babam çimento fabrikasından emekli. Dört kardeşin en büyüğüyüm. Anadolu'nun dar gelirli bir ailesinde büyüdüm. Tarlalarda aileme destek olmak için ırgatlık yaptım. Hayat mücadelem ta o zamanlar başladı. Taksi şoförlüğü yapan babamın aracına binen bir müşterisinden aldığı formla polis okuluna başvurdum, o gün hayatım değişti. Teşkilatın hemen her biriminde görev aldım.
OKUL SIRALARINDA KEŞFEDİLDİ: İlkokul yıllarından bu yana sanata ilgim vardı. Amatörce resimler yapıyor, yazılar yazıyordum. Müzik, tiyatro, resim gibi birçok sanata yeteneğim vardı. İlk başlarda tükenmez kalemimle portreler yapmaya başladım. Sonra usta bir sanatçı resimlerimi gördü ve beni eğitmeye başladı. Okul sıralarında keşfedildim.
SANAT OKULUNDA BİR POLİS: Asla öğrencine son numaranı öğretme derler bence çok yanlış, bencilce bir düşünce. Ben buna karşıyım, Ankara'nın birçok yerinde öğrenciler yetiştiriyorum. Onlarca öğrencim var, liseli gençlerle bir araya geliyorum. Güzel yazıyı öğretiyorum. Hafta sonu iznimde sanat okullarında sanatçı yetiştiriyorum.
İLHAM KAYNAĞIM ANADOLU: Anadolu toprağında yoğrulmuş bir adamım, vatanımın kültürünü yansıtmak istiyorum. Temel derdim bu. Benim ilham kaynağım Anadolu ve insanlar. Buradaki ruhtan besleniyorum. Bir kelime beni çağırır, örneğin hüzün kelimesi, su. Tüm bu duygularla başlar, hissettiğimi, kendi duygu dünyamdaki çağrışımıyla tuvale yansıtırım. Anadolu'nun zenginliklerini bir araya getirip ortaya bir eser çıkarıyorum, bazen günler bazen aylar sürüyor bir eserin bitmesi. Bir ilhamla başlıyorum, bittiğinde nasıl bir şey ortaya çıkacağını ben bile bilmiyorum.
EVİNİ ATÖLYEYE ÇEVİRDİ: Terörle mücadele sürecinde uzun aralar veriyorum, tabloların bitmesi çok uzuyor ama sanatı asla terk etmedim. Benim ilham ve üretim saatim gece yarısından sonra başlıyor. Yoğun bir mesaisi olan bir işte çalışmam sanatıma engel değil, bu bana terapi, rehabilite oluyorum. Sanatsız yaşayamam. Evimin üst katını atölye olarak düzenledim, burada gece geç saatlere kadar resimler yapıyorum.
TUHAF BAKIŞLAR ATIYORLAR: Herkes bizi şiddet ve copla niteliyor, 'polis işte' diyor. Sanatla polisi bir araya getiremiyorlar. Tuhaf bakışlar atıyorlar. Birçok insanın ilgisini çekerken birçoğu da ön yargıları nedeniyle tuhaf bakışlar atıyor. Bu kadar zor bir meslekle ince ruhlu bir sanatı bir arada yaşatmaya çalışıyorum. Mesleğim sanatımın ilham kaynağı aslında... Çünkü izlediğim insan portelerinde, yaşadığım vakalardan ortaya çıkan hislerle tablolarımı yapıyorum.
ESERLERİNİ HEP GECELERİ YAPIYOR
Hafta içi tüm tablolarımı gece yarısından sonra yapıyorum. 50'den fazla tablo yaptım, felsefi içerikli eserler yapıyorum, daha çok soyut çalışıyorum. En hızlı tamamladığım iki ay, en uzunu bir yıl sürdü. İşten geliyor, bir operasyon, görev vs. yoksa eve gelir ellerimi yıkar, çoğu zaman yemeğimi yemeden geçerim tuval başına.
'BİRÇOK SERGİ DÜZENLEDİM'
Türkiye'nin birçok ilinde sergiler düzenledim. Resmi de polisliği de bırakmayı düşünmüyorum. Şu anda ikisini bir arada götürüyorum. İkisi de bana ilham veriyor. Çin, Dubai, gibi birçok ülkede ve 21 sergi açtım. Ben sergilerimi daha çok Türkiye'nin gidilmeyen şehirlerine açıyorum. Amacım popüler olmak değil, ilhamını aldığım topraklarda sanatla insanı buluşturmaya çalışıyorum. Hedefim Anadolu ruhunu diriltmek, ülkeme ve kültürüme hizmet etmek, genç nesile tanıtmak. İçinde bulunduğumu medeniyetin tüm yönlerini eserlerimde canlandırmaya çalışıyorum.