Anadolu bozkırının ortasında, -bir iddiaya göre- 3 bin yıllık bir kent Ankara.
Hitit'ten, hattâ ondan öncesinden günümüze derin bir tarih ve kültür barındırıyor.
Ancak Cumhuriyetin başkentini herkese sevdirip "Benim Ankara'm" dedirtebilmiş değiliz.
"Dönüşü güzel" olmaktan kurtulmuş değiliz henüz! Bunun da şartları var, en başta ulaşım.
Tarih, trafik, ışıklandırma, aydınlatma, estetizm başkentte dikkatle ele alınması gereken konulardır.
Bizde projektörler, "vahşi aydınlatma araçları" olarak insanı kör ederken, başka memleketlerde sadece "ışıklandırma ve aydınlatma" amaçlı sivil toplum kuruluşları olduğunu biliyorum. "Çatı mimarisi" kavramı henüz bizim şehircilik anlayışımızda yok.
Başkaları şehrin havadan görünüşüne de estetik kazandırma gayretinde… Şu sıralar mesela şehre gece yüksekçe bir yerden veya havadan bakanlar Kocatepe Camisini iki minareli görüyorlar, neden? Caminin ışıklandırması aylardır arızalı, yarım aydınlatılıyor, iki minaresi gece görünmüyor da ondan.
***
Çankaya Belediyesi gibi uzun bir süre salt partizanlığa kurban edilmiş bir şehirdir Ankara. Çukurlar açılır "etrafımıza verdiğimiz rahatsızlık yüzünden" diyerek "özür" afişleriyle aylarca çıkmaza geçilmeze mahkûm olurduk, yok edilen ağaçlar güya bir başka yere "tayin" olurdu, biz de yutardık!
Dolayısıyla Ankara, şehircilikte modern, mütenasip hızlı bir gelişme ve güzelleşmeyi on yıllarca sağlayamamış, resmi hüviyeti yapışmış kalmıştır suratına. Başkanların Ankara için hizmet gayretinde olmadıklarını söylemiyorum; bir kısır çekişmeye, imkânsızlıklara, bir müdahil yapıya kurban edilmiştir Ankara!
"Şehirciliğe bakacak hal mi vardı?!" denirse yüzde yüz hak veririm. Biz zaten ülke olarak adeta "müstemleke bir hal"den henüz kurtulmaya çalışıyoruz. Kendi yaşadığımız şehrin düzenini bile yabancıların tercihiyleriyle yönlendirdik. Uzun yıllar 'JUSMAT' lar, 'TUSSLOG'lar bizim yaşantımıza yön verdi. Nedir bunlar? diyenler bi zahmet internete girip baksınlar öğrensinler..
***
Son dönemde modern bir başkent ortaya çıkarma adına çok önemli çalışmalar yapılıyor.
Alt, üst geçitler, raylı ulaşım, uydu kentlerle modern bir şehir hüviyeti kazanmaya başladık. Ama henüz yeterli değil, daha çok eksiğimiz var! Bugün Keçiören metrosu açılıyor, 12 yıl sonra da olsa sevindirici. Bağdat demiryolu bir asır önce 6 yılda tamamlandı, dünyada metroyu İstanbul'da Galata- Karaköy arasında ilk kuran da biziz ama Paris, Moskova, metrolarıyla meşhur başkentler...
Niye? 100 sene geç kalmışlığımız ya da geç bırakılmışlığımız var kabul edelim...