1999 Marmara Depremi'nin üzerinden
17 yıl geçmiş. O günlerde doğanlar bugün delikanlı. Bizim ülkemiz sadece jeolojik bakımdan değil her bakımdan deprem bölgesi. Öyle sarsıntılara sahne oluyoruz ki
17 Ağustos depremi gölgede kalıyor.
15 Temmuz darbesi depremden daha az mı risk taşıyordu? Bir gece baktık tanklar helikopterler sokakta.. Kendi halkını, kendi ülkesini kendi silahlarıyla vuruyor, bombalıyor.
15 Temmuz gecesi
Ankara ve İstanbul -
Allah korusun-
7 şiddetinde bir depremle vurulsaydı ruh sağlığımıza bundan daha fazla mı hasar verirdi? Sadece
PDY/FETÖ, sadece
PKK değil ki korkumuz, riskimiz.. Devletin sıfırı tüketmesine yol açan ekonomik politikalar da vatandaşımızı hep sarstı, sefalete sürükledi. Başbakanın tökezlemesinden bile borsa tepetaklak oluyordu.
70 Cent'e muhtaç olduğumuzu devletin tepesindeki yetkilinin ağzından duymuştuk ilk kez. Halbuki işleri çözmesi ve iyi yönetmesi için onu seçmiş oraya oturtmuştuk.
Her salı siyasi liderler siyasi parti gruplarında yurda seslenirler. Her konuşma toplum katmanlarında
4-5 şiddetinde sarsıntıya sebep oluyor neredeyse. Millî, manevî her şey siyasete alet ediliyor. Özellikle
Anamuhalefet'in tavrı her konuda ve her kararda karar sahiplerinin
"Ama muhalefet?!" tedirginliğine yol açıyor. Bir türlü müspet muhalefeti öğrenemediler. Öğrenemezler çünkü onların duygu ve düşüncelerindeki
Türkiye ile seninki
180 derece zıt. Azamisini geçtik bu kafayla nerede, nasıl bir asgari müşterek kurulabilir ki?
Kemal Bey, konu
DARBE olduğu halde bile balmumlu çifte davetiyeyle katılmak zorunda kaldığı Yenikapı mitingindeki
MİLLİ MUTABAKATI grup toplantısındaki konuşmasıyla hemen bozdu. Doğruyu yanlış, yanlışı da doğruymuş gibi sunmakta pek mahir
Kemal Bey. Bir kere üslup üslup değil, sokak ağzıyla siyaset de ancak böyle yapılır.
Velhasıl
17 Ağustos sarsıntısının yıldönümünde benim ülkemin karşı karşıya bulunduğu başka riskler ve yol açtığı zararlara dikkat çekmeye çalıştım. Allah bu memleketi kriz, deprem, darbe, istismar gibi her türlü sarsıntıdan korusun. Kendimizi bundan ayrı tutmayalım medya da buna dâhildir. Her gün
81 vilayette akıl almaz nice manşetler, haberler, köşe yazılarıyla sarsılıyor bu memleket, nice ihanetlerle karşılaşıyor. Mayası öyle sağlam ki her türlü sütü bozukluğa karşı müthiş bir bağışıklığa sahip olduğu görülüyor. Bizim yaşadığımız sarsıntılara başkaları muhatap olsa yerinde yeller eserdi. Nasıl, sizce de öyle değil mi?