Darbe teşebbüsü bütün illerimizde hissedildi ama Ankara'da durum çok başkaydı. Çünkü Ankara başkent.. Ülkede iktidarı ele geçirmek için önce Başkan'ı ve başkenti teslim almak gerekir, başaramadılar.
Öncekileri bilemem ama 27 Mayısları, 12 Mart, 12 Eylülleri, 28 Şubat ve 27 Nisan'ı yaşamış biri olarak, yeni neslin ve herkesin darbenin "NASIL"ını
"Bin Nasihat, Bir Musibet" anlaması bakımından belki TEK YARARI tartışılabilir.
Darbeciler Ankara'da bir şey dışında her şeyi yaptılar; Kocatepe'den başlayarak sadece camileri bombalamadılar. Hâlbuki jetlerin başkent semalarını yırtan ALÇAK UÇUŞ- LARINA önce minarelerden yükselen salâ sesleriyle karşılık veriliyordu.
Akıncı üssünde konuşlanan 60 jet, ikişer ikişer dalgalar halinde şehrin üstüne tam gaz geliyor ve bir yay çizerek yükseliyorlardı. Özenle seçiliyordu aşağıdakiler. Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ydı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ydi, Başbakanın çalıştığı Çankaya Köşkü ve milletin kendisiydi alçaldıkları ve yükseldikleri hedefler..
Başkentin semalarını yırtan alçak uçuşlar ve akabinde başlayan bombardımana helikopterlerin sesleri eklendi sonra. Karanlıkta çok zor seçilen skorskileri, makineli tüfek takırtılarıyla çok daha yakın fark ettik.
***
Yüreklere korku salmaya çalıştılar.
Havada sadece ışıklarıyla seçilen uçaklar şehir üzerinde kulakları yırtan gürültüleriyle önce milletten gelecek direnci kırmaya çalıştılar. Meclis bombardımandan büyük yara aldı.
Sokaklarda vatandaş darbecilerin silahlarından çıkan mermilerin hedefi olurken Meclisin ve meclis binasının sapa sağlam öylece kalması düşünülemezdi.
Vatandaş sokaktayken Gazi Meclisimiz de açıktı. Başkan İsmail Kahraman siyasi parti gruplarına hemen bir çağrıda bulunarak Meclisin çalışır halde olmasını sağladı. Nitekim milletvekilleri bombardımana rağmen meclis binasında bulundular... Bir sonraki yazımda bu konuya devam edeceğim.