İşte, mahşer kuralları işledi ve siyasette bir dönem daha geride kaldı. "Mahşer kuralları" benzetmesi tecrübeli siyasetçi Cemil Çiçek'e ait, seçim yaklaşırken hiçbir siyasetçinin, kendinden başka kimseyi düşünmemesi, düşünememesi dolayısıyla o bu benzetmeyi yapıyor.
Yedi dönemdir biz de bu çatının altındayız.
Girmediğimiz tek yer Genel Kurul Salonu, oraya da ancak milletin eliyle giriliyor. Tam öyle mi? Eh, yüzde 80, 90 oranla öyledir. Bir yerde bir iş yapılıyorsa o işi yapanın bir de tasdikçisi, yani "Hıh.." diyeni olur ve normaldir.
***
Siyaset, çok önemli bir görev, layıkıyla yerine getirilirse tabi..
İki bakımdan önemli.. Birincisi ve en şerefli tarafı; Milleti temsil etmek üzere seçiliyorsunuz ve Anayasamız, devleti yönetme iradesini ve sorumluluğunu sadece siyasilere, yani seçilmiş heyete veriyor.
Orada yani "Yüce Meclis" olarak tasvir ve tasavvur olunan çatı altında bir heyet, grup, bir ekip olarak yek ahenk içinde bulunmaktır önemli olan. Eğer Meclis çok kritik aritmetikle faaliyet icra ediyorsa o zaman vekillerin tek tek de önemi artmaktadır!
Sadece önemi değil, pahası da artar!
Sayı denk gelmezse bazen bir kişiye bir oy için dünyalar bağışlanır.
***
Milletvekilleri için bu görevi üslenmek de, o görevden geri kalmak da çok zordur.
Sadece vekiller için değil, aile bireyleri için de çok zordur ve çok önemlidir bu görev..
Çünkü hazmı zordur bu işin.. Seçilir "ne oldum delisi" olursunuz.. Seçilmez, dönüp düz vatandaş olmayı, vatandaşın arasına karışmayı yediremez, orta yerde kalırsınız.
Bu yüzden milletvekilleri mezarları bakımından sayısı en kalabalık yer Ankara'dır. Bazı vekiller ölmek için bile memleketlerine dönemezler.
Ankara'da kalmanın da birinci bahanesi hep çocuklar olur.
Milletvekili dediğin "E, bu kadar, buraya kadar" demesini bilecek, bilmezse bildirirler.
Siyaset yapmak bir bakıma belediye otobüsü ile yolculuk etmeye benzer, son durakta inilmez, indirilir.
Bilmem anlatabildim mi?
SABAH Ankara adaylarını dün tanıttı.
AK Parti'de birkaç isim dışında kadro yeni.
Muhalefet kanadında da durum farklı değil.
Cemil Çiçek, Ali Babacan, Salih Kapusuz, Haluk İpek, Bülent Gedikli, Reha Denemeç gibi önemli görevler üslenen isimler artık yok.
CHP'de de fiili durum 'üç dönem' uygulaması gibiydi. Yalnız Anamuhalefet'e etki eden bir yer vardı, söylemeden olmaz; Beykoz Konakları.. Eski siyasilerden, Ecevit'in Prensi Hüsamettin Özkan CHP'de "eşbaşkan" gibi görev yapıyor. Bunu bilen bilir, inkâr da edilebilir ama bu gerçeği değiştirmez.
Ancak o konaktaki yönetici kim orası meçhul?!..