Yakın geçmişte en çok
Münevver Karabulut cinayeti etkilenmiştim. Hafızamızda yer etmişti, bu defa
Özgecan hadisesi ile sarsıldık. Ne ki
bütün iğrençliğine ve dehşetine rağmen her toplumda ortaya çıkabilen cinsten olaylar bunlar. Hepsini de reddettik toplum olarak,
(karalar giyen, dans eden de oldu) itirazımızı ve isyanımızı meşrebimize uygun tepkilerle ortaya koyduk. Ama asıl sözü, sözün özünü
Özgecan'ın babası Mehmet Aslan söyledi.
***
Düşünenler içindi
Mehmet Aslan'ın sözleri, bence olaydan daha sarsıcıydı: Öfke aklın yerini almış, insanlar sokaklara taşmışken kim
"Sevmekten başka bir çıkar yolumuz yok" der, üstesine bütün duygularını yenip caniler için de;
"Onlara da zulmedilmesin, adaletin karşısına çıkıp cezalarını çeksinler. Allah onların analarına, babalarına da yardımcı olsun" diyerek vicdan sesini kim dillendirebilir,
bu mümkün mü? Derin dersler var bu sözlerde.. Kâbusunu yaşarken feryat figan da etmiyor
Mehmet Bey, ağıt yok, çığlık yok, zaten buna mecali de yok..
Acılı Baba acısını içine gömüyor açık açık mucizeyi haber veriyor diyor ki:
"Siz hiç mucize gördünüz mü? Şu an bir mucize gerçekleşiyor. Olayın tüm
Türkiye'ye mal olmasının bir hikmeti var"
***
Adeta ilahî bir sükûnet ve vakarla
Mehmet Aslan'ın dudaklarından şu sözler dökülüyor düzgün cümleler halinde:
"Milletimiz necip, güzel bir millet. Güzel gönüllü insanlar var. İstemedim fakat böyle bir konuşma yapmak mecburiyeti aslında doğuyor. Çünkü
memleketimizin,
hatta dünyanın aslında öncelikle
barışa ve sevgiye ihtiyacı var.
Memlekette artık ikilik olmasın. Sevmekten başka bir çıkar yolumuz yok.
İnsanlar barışta iken teslim olmalı, savaş çıktıktan sonra bunun bir kıymeti olmaz.
Teslim olursak içimizdeki bütün güzellikler ortaya çıkacak. Memlekette herkes bir şey söylüyor; biz ne ocuyuz, ne bucuyuz, şanı yücelerden yüce olan
Türk milletinin bir ferdiyim, evladıyım.
Allah devletimize zeval vermesin."
***
Can yavrusunu yitirmiş acılı bir babanın ağzından,
Ma'un, Ali İmran(103. Ayet) ve Asr Sureleri de hatırlatılarak, çok yüksekten, yücelerden uyarılmadığımız ne malum? Söyler misiniz, bu uyarı sonrası kaçımız
Mushafı Şerifi açıp neydi bu sureler, neler söylüyordu diye baktık? Rahmetli
Abdürrahim Karakoç'un "Ha Hasan'a ha sana" hitabıyla kaleme aldığı
'Hasan'a mektuplar' ı gibi, tam da adrese teslim mesajlardı oysa..