Kurban Bayramı yaklaşırken özellikle
Suriye'den kaçanların hayvanlarını da beraberinde getirdiklerini okuduk gazetelerden.
Bazı fırsatçıların da bu hayvanları ucuza kapatıp
Kurban'da piyasaya çıkarmak istediklerini öğrendik bu arada. İşte
insan, kimi can derdinde kimi mal!
Kilis Müftüsü de açıklama yapmış; kaçak hayvanların etinin yenmesi caiz değildir diye..
Müftü, kaçakçı şebekenin
kul hakkı yediğini de sözlerine ilave etmiş.
***
Bir kere düzen bozulmaya görsün, insan insana neler yaşatıyor düşünebiliyor musunuz? Bir tarafta neyidüğü belirsiz bir örgüt, adına
İSLÂM demekte zerre tereddüt göstermiyor ama kadın çocuk demeden de insan kanı dökmekte de çok kararlı. Bu yüzden sınırlarımızda sadece
CAN PAZARI değil yaşanan, insanlık adına tam bir
TRAJEDYA..
Kim kurban, neye kurban diye sormadan edemiyoruz! Kısa sürede son bulmasıdır temennimiz.
***
Madem söz kurbandan açıldı
Tarık Tarcan'ın gönderdiği hikâye ile kapatalım. Bir adam kötü yoldan kazandığı parayla bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından
pişmanlık duyar ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu
Hacı Bektaş Veli Hazretleri'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. O devirde
dergâhlar aynı zamanda aşevi gibi bir işlev de görüyordu. Durumu
Hazret'e anlatılınca
Hacı Bektaş Veli 'helal olmaz' gerekçesiyle kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam
Mevlevi dergâhına gider ve durumu
Hz. Mevlana'ya anlatır.
Mevlana ise; bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi
Hacı Bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve bunun sebebini sorar.
***
Mevlâna Hazretleri der ki: - Biz bir karga isek
Hacı Beştaş-ı Velî bir şahin gibidir, öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir. Adam üşenmez kalkar
Hacı Beştaş Dergâhı'na gider ve
Mevlâna'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip sebebini
Hacı Bektaş Veli'ye sorar.
Bektaşî Pîri de şöyle der: - Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise
Mevlâna'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun
engin gönlü senin bağışınla kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.
Tarık Bey, hikâyenin sonuna bir soru cümlesi ilave etmiş, diyor ki: -Böylesi
tevazu ve incelikle, birbirlerini yemek, yermek yerine yüceltebilmeyi becerebilen bir
inanç ve kültür altyapımız varken nasıl oluyor da
İslâm adına insanlık dışı olaylar yaşanabiliyor? Aynı soruyu herkes birbirine soruyor ve
fakat cevabını bulamıyor. Çünkü asıl kaynaktan uzaklaşınca
İslâm yorumu da fert sayısınca değişen bir hal aldı.