H
z. Mevlana'nın Mesnevisi "DİNLE" kelimesiyle başlar.
25 bin 632 beyitlik
Mesnevi'nin "Dinle" diye başlaması; mahrem gözetmeden devlete, millete, aileye gir anlamında değil elbette…
Bizim terbiye sistemimizin temelidir
DİNLEMEK ancak bu
"Oku emrine uy" tavsiyesidir önce, yani okunanın dinlenmesi…
Evvela kendimizi dinleyeceğiz; kimiz, neyiz, ne istiyoruz sorgulayacağız, sonra birbirimizi… Dinlemek söylemekten önce gelir.
"Kulak sözün müşterisidir" derler ve her sözün de bir alıcısı muhakkak vardır.
***
Sözü bugünlerde toplum olarak tartıştığımız konuya; dinlemelere getirmek için biraz dolaştırdım görüyorsunuz.
Ve binlerce insanın gizlice dinlenmiş olması ve bunun yıllarca sürmesine de hiç şaşırmadım.
Bizim memleketimizde bu tür dinlemeler hep olagelmiştir.
Peki, bu kadar tartışılmasının sebebi ne?
Şu farkı var:
Bizde
2007 yılına kadar dinleyenler bilinirdi ve fakat hiç itiraz edilemezdi.Çünkü zor oyunu bozardı. Bir örnek vermek istiyorum.
Uzun süren Körfez krizinin ardından
Irak'ta, burnumuzun dibinde kanlı bir savaş başlamıştı,
Devletin başında da merhum
Turgut Özal vardı. İşte o günlerde
Ankara Milletvekili Göksel Kalaycıoğlu'ndan dinledim ve ilk kez anlatıyorum.
***
Saatler gecenin üçünü gösterirken
Göksel Hanım'ın telefonu çalar, karşıdaki ses
Özal'ındır.
"Sizi uyandırdım" der
Cumhurbaşkanı mahcup bir sesle ve
Londra Konferansı'ndaki 'Musul Tutanakları'nın olup olmadığını sorar kendisinden.
Kalaycıoğlu'ndan olumlu cevabı alınca onu sabah saat
7.00'de Çankaya Köşkü'ne kahvaltıya davet eder.
"
Cumhurbaşkanı Musul zabıtlarını neden
Başbakanlık'tan,
Dışişleri'nden,
Türk Tarih Kurumu'ndan istemiyor da benden istiyor?" sorusu sabaha kadar uyutmaz
Göksel Hanım'ı ve saatinde
Köşkün kapısını çalar. Selamlaşmadan sonra
Özal'a "Musul'a mı giriyoruz efendim?" diye sorar
Göksel Hanım, aldığı cevap her şeyi anlatmıştır milletvekiline.
Cumhurbaşkanı işaret parmağını dudaklarına götürerek
Göksel Hanım'a konuşmamasını ihtar eder. Arkada bir
"sağır oda" vardır, oraya geçerler hem kahvaltı ederler hem meseleyi görüşürler.
***
Şimdi de dinleyen ve kullanan merkez aynı belki ama
HEDEF değişmedi:
MİLLİ İRADE…
Ve bugün bu kanunsuzluğa itiraz edebilen bir irade var
Ankara'da…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın feveranını millet anlıyor, anlamayan yalnızca muhalefet.
Belki seçim öncesi işlerine öyle geliyor kim bilir?!