Ticari hayatın içinde olan her insan için en büyük gereksinim iyi ve güvenilir bir müşavirle çalışmaktır. Mesleğe girdiği ilk günlerde vizyonunu geniş tutan ve şu an uluslararası arenada sektörünün öncü firmalarından biri olan Köker Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim şirketinin sahibi Fahri Hikmet Köker'le ekonomiye ve hayata dair güzel bir röportaj gerçekleştirdik.
Bize kendinizden bahseder misiniz?
1961 Ankara doğumluyum. İktisat fakültesi mezunuyum. Kimya mühendisi bir eşim ve biri Hollanda'da ekonomi üzerine üniversite, diğeri yanımızda lise 2'ye giden iki oğlumuz var.
Siz, iktisat okumaya nasıl karar verdiniz?
Ticaret lisesini bitirince doğal olarak fazla seçeneğiniz olmuyor. İşletme veya iktisat gibi bölümlere mecburen yöneliyorsunuz.
Şu anda mesleğinin zirvesinde bir üstatsınız. İlk iş hayatına girişiniz nasıl oldu?
980 yılında bir şantiyede muhasebeci olarak işe başladım. Meslek yasasının çıkmasıyla beraber Mali Müşavirlik unvanını aldım. Sonrasında da sınavla Yeminli Mali Müşavir oldum. Bağımsız denetim yapabilme yetkisini aldım. Mesleğin hemen her kademesinde çalıştım. Geriye dönüp baktığımda 31 yıllık bir deneyim kazandığımı görüyorum.
Ulusal ve uluslararası müşterileriniz var. Uluslararası müşteriler sizi neden seçiyorlar, sizi diğer meslektaşlarınızdan farklı kılan nedir?
Ben mali müşavirken büyük denetim şirketleriyle beraber çok kapsamlı projelerde çalıştım. Bu yabancı şirketlerde çalışma disiplinini, prensiplerinin nasıl olduğunu öğrendim ve gözlemledim. Kendi şirketimi de kurunca yabancılarla çalışma konusunda kendimi kanalize ettim. Türkiye'ye gelmek ve iş yapmak isteyen yabancı firmalar, internet yoluyla veya uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla bizimle iletişime geçiyorlar. Firmamız, merkezi İngiltere'de olan AGN International'ın üyesi. Dünyada yaklaşık 90 ülkede 200'e yakın ofisi ve 30 bin çalışanı olan bir organizasyondan söz ediyorum. Biz 2008'den beri bu organizasyonun içerisindeyiz.
Türkiye'deki muhasebe sistemiyle yurt dışındaki muhasebe sistemini karşılaştırdığınızda nasıl bir tabloyla karşılaşıyoruz?
Bir kere bizim vergi mevzuatımızı Avrupa ile kıyaslayacak olursak çok fazla karışık. Her ne kadar vergi kanunlarımız Avrupa'dan tercüme edilip Türkiye'de uygulanıyorsa da vergi toplama, vergi prensibi, verginin tabana yayılması, vergi kültürü Türkiye'de zayıf olduğu için hükümetler zaman zaman önlemler alıyor. Bu önlemler neticesinde de bizim vergi sistemimiz oldukça karmaşık hale gelmiş ve gittikçe de karmaşıklaşıyor.
Peki, yeni Türk Ticaret Kanunu'nun getirdiği değişiklikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaklaşık 50 yıldır uygulanan bir Türk Ticaret Kanunu yürürlükten kalktı, tamamen yeni bir mantıkla, yeni bir sistemle kanun yürürlüğe girdi. Henüz yansımalarını çok fazla görmedik ama eminim ki eski kanundan çok daha iyi, çok daha kaliteli bir kanunla yolumuza devam edeceğiz. Bu da bizim ticaret hayatımızda birçok konuyu ve kronik problemi çözecek gibi görünüyor.
ELEKTRONİK ORTAMDA DÜZENLENEN FATURA, HAYATIMIZI KOLAYLAŞTIRACAK
Muhasebe açısından e-devletle birlikte e-fatura, e-bildirge, e-vergi gibi uygulamalarda başladı. Bunları mükellefler kullanmaya başladı mı, vatandaş bilinçlendi mi?
E-fatura 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren yürürlüğe girecekti ancak 31 Aralık günü öğleden sonra Maliye Bakanlığı bu süreyi 3 ay uzattı. Bildiğim kadarıyla Türkiye'de yaklaşık 32 bin veya 35 bin civarında şirket e-fatura kullanma zorunluluğunda. Altyapısını elektronik ortamda hazırlayan şirketler e-fatura kullanmaya başlandı ancak yürürlülük süresi 3 ay ertelendiği için 1 Nisan'dan itibaren tamamen yürürlüğe girecek veya uygulama başlayacak. Elektronik ortamda fatura düzenlenmesi mükellefler açısından hayatlarını ne kadar kolaylaştıracak bilmiyorum ama çok yoğun fatura kesen, fatura düzenleyen şirketlerin hayatlarını kolaylaştırıp kağıt kullanımını da ortadan kaldıracak. E-fatura kullanan şirketler de önümüzdeki yıldan itibaren e-deftere geçme zorunluluğu var.
Elektronik faturayı kimler kullanacak?
Elektronik faturayı Maliye Bakanlığı'nın yayınladığı tebliğde belirtilen şartları taşıyan şirketlerin kullanması zorunlu. Zorunluluk kapsamına giren şirketler birbirleriyle olan alışverişlerinde elektronik fatura kullanacaklar yani siz; Bakanlığın belirlediği kapsama giriyorsanız sizin gibi kapsama giren şirketlere fatura elektronik ortamda, diğerlerine ise yine eskisi gibi kağıt ortamında düzenlemeye devam edeceksiniz.
Son günlerde Türkiye'deki ekonomik gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz, özellikle dövizin dalgalanmasını?
Dövizin dalgalanacağını zaten biliyorduk. Amerikan Merkez Bankası aylar önce yaptığı açıklamalarda bizim gibi gelişmekte olan veya biraz gelişmiş ülkelerde döviz hareketleri olacağını bildirmişti. Şu an ülkemizde yaşanan olaylar da dövizin yükselmesine katalizör oldu diyebiliriz.
ALIŞVERİŞ MERKEZİ YAPANA KADAR FABRİKALAR KURMALIYIZ
Tüketim toplumu mu olduk sizce?
Kesinlikle tüketim toplumu olduk. Bence tüketim çok kötü bir şey değil ama üretirseniz güzel bir şey, hayat kalitenizi yükseltirsiniz. Ama siz üretmiyorsanız bir zaman sonra maalesef bütün alışkanlıklarınızdan vazgeçmek zorunda olursunuz. Bizim ekonomimiz maalesef yurt dışına bağımlı bir ekonomi. Çok az katma değer yaratıyoruz. Ama böyle bir imkan varken niye bu kadar atıl yatırımlar yapıyoruz onu da anlamış değilim. Niye insanlar sanayi yatırımı yapmıyorlar? İşte idarenin, hükümetin bu aşamada devreye girerek insanlara bir takım cazip yatırımlar sunması lazım.
İş dünyası açısından hükümetin teşvik politikaları oldukça cazip...
Yatırım ve teşvik demişken de özellikle geçen yıl ve ondan önceki yıl hükümet bazı teşvik tedbirleri açıkladı. Yeni yeni sektörlere yeni yatırım teşvikleri sundu. Bu güzel bir şey ancak eksik olduğunu düşünüyorum. Yeni kurulmuş bir firmaya teşvik vermeniz hoş bir şey ama mevcut firmalara da teşvik vermeniz yeni firmalara vermenizden ekonomiye yaratacağı katma değer açısından hem çok daha cazip olur hem de çok hızlı geri dönüşüm olur. Mevcut firmaların zaten bir üretim bilgisi, tecrübesi, kadrosu, pazarı, müşterisi, kısaca her şeyi var ama sıfırdan yeni yatırım yapan bir şirket hem yatırımını tamamlayacak hem de o pazardan müşteriyi kapacak.
Hobileriniz var mı?
Bahçeyle uğraşmaktan zevk alıyorum. Evim bahçeli, hafta sonları bahçeyle uğraşmak terapi gibi geliyor bana. Sık seyahat ettiğim için dünya mutfaklarını tanımaya başladım ve damak tadım da gelişti. Gençken meğer sadece yemek yemiyor midemizi dolduruyormuşuz. Şu an yediğim yemeğin tadına varmak benim için vazgeçilmezler arasında. Gittiğim yerlerde en iyi yemeği nerede yerim diye mutlaka araştırıyorum.
Hangi ülkenin yemeğini daha çok seviyorsunuz?
Bence İtalya yemek anlamında Avrupa'da en iyi ülkelerden biri. Zaten kuzey Avrupa'da yemek kültürü diye bir kavram çok fazla yok. 3-5 çeşit yemekle yaşıyorlar. Sanıyorum iklim onu gerektiriyor ama Akdeniz bölgesi çok farklı.
AİLECE SÖRF YAPIYORUZ
Peki kendinize ayırdığınız vakitlerde neler yaparsınız?
Meslek icabı çok yoğun seyahatlerimiz olduğundan bir anlamda da tatil gibi oluyor bize. En azından Türkiye içinde veya dışında yoğun seyahat yapınca akşamları veya boş kalan yarım günleri tatile çevirip onu değerlendirmeye çalışıyorum. Ailece outdoor sporları yapıyoruz, kayak yapmayı seviyoruz. Büyük oğlum Doğuş, milli kayakçı. Türkiye'de bir kaç defa birinci oldu. Şu anda milli sporcu bursuyla Hollanda'da okuyor. Orada kayak yapamadığı için kürek sporuyla ilgileniyor. Hollanda'da milli takım adayı kadrosuna seçildi. Kürekte en büyük ideali de olimpiyatlarda yarışmak. Yazları ise dalış ve sörf sporlarıyla yine ailece ilgileniyoruz.
Hedeflerinizden bahseder misiniz?
Mesleğin en üst seviyesine geldim. Ama yine de her sabah gelirken sanki ilk gün başlamış gibi aynı şevkle, aynı zevkle geliyorum işe. Bizde, 'Müşavirlik mezarda biter' derler.