Dünyayı titreten
'Muhteşem Hükümdar' Kanuni'nin fırsat buldukça
Topkapı Sarayı'nın bahçesinde dolaştığı bilinir.
Sultan bir gün yine böyle avluda soluklanırken bazı ağaçları hastalık sardığını, buna da
karıncaların yol açtığını fark eder ve ilaçlatmak lazım geldiğini düşünür. Fakat karınca öldürmeye gönlü razı olmayan
Sultan Süleyman, Hocası Şeyhülislam Ebussuud Efendiye 'karınca öldürmenin hükmü'nü sorar, der ki:
"Meyve ağaçlarını sarınca karınca/ Günah var mı karıncayı kırınca? Hoca'dan el cevap:
Yarın Hakk'ın divanına varınca/ Süleyman'dan hakkın alır karınca. Aldığı cevapla
Sultan kararından vazgeçer.
***
Günün gündemini hatırlayıp
yolsuzluk iddiaları ve istifalarla ilgili olarak anlatmış değilim bunları.
Hikâyeyi Mehmet Göksu'dan geçen hafta ekrandan dinledim.
Göksu,
Şehriyâr Derneği'nin başkanı...
İnternetten baktım, kurucuları arasında
Hüseyin Öztürk, İhsan Kabil, Ender Doğan, Rıfat Yörük gibi isimler var.
***
Bizim asırları saran
kültür derinliklerimizle şehre, şehreminliğe,
toplum hayatımıza nasıl bakıyoruz, aslında nasıl bakmalıyız?
Doğayla, çevreyle ilişkilerimiz nedir, nasıl olmalıdır?
"Şehriyâr" bütün bunları yeniden hatırlamamız için çok güzel çalışmalar yapıyor. Kelime olarak bizim dilimizde
"dost şehir, şehir dostluğu" anlamına gelen
Şehriyâr'ın kuruluş bildirisini mutlaka dikkatlerinize sunmak istiyorum.
***
Mahalli seçimler yaklaşırken bizim bazı şeyleri yeniden hatırlamamız gerekiyor galiba.
"Şehir, yaşayan bir organizmadır; Yolları,
çarşıları, hastaneleri,
okulları, meydanları,
ibadethaneleri, mesire yerleri,
parkları, ağaçları,
hayvanları ve insanları ile… Kendini tamamlayan
vasıflara haiz olması beklenen şehir, ne kadar eksiği varsa mükemmelden yani
insandan o kadar uzaktır… Kendini güzelleştiren vasıflara ne kadar sahipse şehir, o kadar insana yakındır,
"insani"dir… Şehri güzelleştiren de çirkinleştiren de
insandır ve
insan kendisine reva gördüğü muameleyi şehrine de yapar… İnsanın güzelliği
bedeni, ruhi hasletleri,
davranışları ile bir
bütündür; şehir de
bütün vasıfları ve bu vasıflarının olgunluğu, güzelliği ile bir
bütün olabilir.
Şehir; hayatımızı yaşadığımız yer değil sadece,
hayvana, bitkiye, kurda kuşa, nesnelere ve de tabii ki insana yani
kendimize "hayat hakkı" tanıdığımız yerdir…
"Hayat hakkı" felsefesinin savunuculuğu ve takipçisi bir dernek
Şehriyâr, çünkü;
İnsan ne kadar şehir gibiyse, şehir de o kadar insan gibi olmalı.
Nevzat Ceylan'ın başkanlık ettiği
Başkent Ankara Meclisi de bizim
şehriyârımız.
Gelecek günlerde benim de üyesi bulunduğum
Başkent'in bu meclisini anlatacağım.