Bugün
"Şeb-i Arus" yazacaktım..
"ÖLÜM"ü "DÜĞÜN" ilan ederek bütün ezberleri bozan bir anlayışı dilim döndüğünce anlatmaya çalışacaktım.
İhtifal havası, yorgunluğu ile birlikte sadece
Konya'daki merasimin icracılarında kaldı sanırım, vecd içinde sema ettiklerini gördüğümüz ihtifal heyetinden çok azı
Şeb-i Arus sabahında namaza kalkabilmişlerdir mesela?!
***
İstanbul'a düşen bombayla
"meş'um gündem"e döndük.
Günün gündemine ilişkin olarak şunu söyleyeyim;
Bu memleketin çocuklarını asla birbirine düşüremeyecekler... Her şeye rağmen iyi giden ekonomiye saldırıları da boşa çıkacak...
Bağımsız bir yörüngeye yerleşen Türkiye'yi yolundan döndüremeyecekler. Çok arzuladıkları
"istikrarsız ve güvensiz bir ortam" kurma çabaları asla sonuç vermeyecek.
İmparatorluklar kuran engin
"sağduyu" nun beslendiği
ANADOLU RUHU örselenmiş olsa da henüz diri...
Hakan Şükür misali meşum çevrelere
'MALZEME' olan memleket evlatlarının, durumu anlamaları sadece biraz zaman alacak o kadar.
Ötekiler ise zaten ya statükoyu koruma çabasındadırlar, değilse ıslahı nefs etmeleri mümkün olmaz, haindirler çünkü.
Bu coğrafyanın bir özelliği de kolay hain üretmesidir.
***
'Anadolu Ruhu' derken
'milli misak' ile sınırlı dar bir alan kasdedilmemektedir;
Balkanlar, Kafkaslar, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ile sınırlı bir coğrafyaya işaret edilmektedir.
Hz. Mevlâna'dan, Yunus'tan, Hacıbektaş Velî'ye... Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinden, Zembilli Ali Efendi'den Molla Fenarî'ye kadar o ruhu besleyen muhterem sineler bu muhteşem coğrafyayı
Anadolu'da pişirmişlerdir.
Ezcümle, bu üst bakışımız yine hiçbir ayırıma müsaade etmeyecek, bizi
Anadolu'nun 'farklılıklar bütünü'nde birleştirecek ve
Türkiye yoluna devam edecektir.