Gençlik yıllarında beyaz ırkçı iken İslam'la tanışıp Müslümanlığı seçen Yusuf Abdul-Lateef, "Dünyada kendini gittikçe hissettiren beyaz ırkçı hareket yeni bir şey değil, özellikle ABD ve Avrupa gibi yerlerde buna karşı çıkan bir liderlik ve siyaset anlayışı olmayınca önü alınamıyor, aksine gizlice teşvik ediliyor, yeşil ışık yakılıyor." dedi.
New York'un Long Island bölgesinde yaşayan Abdul-Lateef, beyaz ırkçılıktan İslam'a giden hayat hikayesini anlattı.
Annesinin, 3 yaşındayken babasından ayrıldığını, daha sonra siyahi bir üvey baba ile büyüdüğünü belirten Yusuf Abdul-Lateef, 14 yaşında öz babasını kaybettikten sonra hayata öfkesinden dolayı kendini metal müziğe verdiğini belirtti.
Üvey babasının uyuşturucu problemi nedeniyle 16 yaşında annesinin Florida'daki ailesinin yanına taşınmak zorunda kaldıklarını belirterek, beyaz ırkçılık tohumlarının da içine ilk defa orada atıldığını söyledi.
Florida'da okula başladığını kaydeden Abdul-Lateef, "Bir hapisane gibiydi, koridorlarda beyazlar, siyahlar, hispanikler, herkes bir tarafta kendi aralarında kümeleniyordu." dedi.
Abdul-Lateef, okulda tanıştığı yeni arkadaşlarıyla metal müzikten ırkçı müziğe yöneldiğini ve uzun saçlarını kazıttığını anlattı.
MÜZİK DİNLEYEREK IRKÇI OLDU
İngiltere merkezli müzik grubu "Screwdriver" ile tanıştığını ve bundan sonra kendini "beyaz ırkçı" olarak hissetmeye başladığını dile getiren Abdul-Lateef, "İlk defa müzik albümünü elime alınca, kapağında elinde bir meşale ile Ku Klux Klan elbisesi giymiş bir şövalyenin resmi vardı. Şarkıların sözlerinde de beyaz ırkın göçmenler tarafından baskı altında tutulduğundan, Yahudi düşmanlığından bahsediyordu. Propaganda, gerçek ve tehlikeli bir araçtır. O müziği dinlerken ritme uyarsınız, dizeleri mırıldanmaya başlarsınız, sonra o sözler bilinçaltınızda gömülü hale gelir." diye konuştu.
Abdul-Lateef, dinlediği müzikler üzerinden kafa yapısının değiştiğini anlatarak, "Ben 'Niye beyaz bir Amerikalı olmamdan dolayı gurur duymayayım' diye düşünmeye başladım. Beyaz bir Amerikancı oldum, göçmenlere karşıydım, şimdi sağcı kesimlerin retoriğini yaptığı gibi onların topraklarımızı, işlerimizi elimizden aldığını ve bizim vergilerimizle beslendiklerini düşünüyordum." ifadelerini kullandı.
Kendisini beyaz ırkçıdan ziyade beyaz milliyetçisi olarak tanımlayan Abdul-Lateef, New York gibi çok kültürlü bir şehirde siyahi bir üvey baba ile aynı evde büyümüş olmasından dolayı muhtemelen beyaz ırkçı olacak kadar ileri gidemediğini söyledi.
Abdul-Lateef, "Beyaz ırkçılık kendini diğer bütün ırk ve renklerden üstün görür, diğerlerini alt insan gibi değerlendirir, ben ise kendimi sadece beyaz milliyetçi bir Amerikalı olarak tanımlıyordum ancak kenevirin eroine kapı açtığı gibi beyaz milliyetçilik de sonu beyaz ırkçılığında biten bir uyuşturucudur." dedi.
"ŞEHİRLERİN DE RUHU VAR"
19 yaşında Florida'dan tekrar New York'a döndüğünü anlatan Abdul-Lateef, şehirdeki çok kültürlü ortamdan ve üvey babasının siyahi çevresindeki eski arkadaşlarından dolayı rengiyle ilgili tekrar kendini sorgulamaya başladığını belirtti.
Abdul-Lateef, "Şehirlerin de insana etki eden bir ruhu ve havası var, Florida'da insanlar ırkçıydı, beyaz ırkçılık orada ayıplanan, dışlanan bir şey değildi ama New York farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bir yer, öyle olunca sosyal ortam sizin bakış açınızı, düşünme tarzınızı da etkiliyor. ABD'de New York gibi belli şehirlerde beyaz ırkçılık hoş karşılanmıyor." diye konuştu.
Çevrenin etkisiyle, Neo-nazi müziklerinin yanı sıra zamanla siyahi hip hop müziğine de kulak kabarttığını anlatan Abdul-Lateef, hayatının akışını değiştirecek Malcolm X ismini de ilk kez o zaman duyduğunu söyledi.
"MALCOLM X BENİM İSLAM'LA TANIŞMAM DA İLK ADIM OLDU"
Dinlediği siyahi müzikte adını ilk kez işittiği Malcolm X'in kim olduğunu araştırmaya başladığını belirten Abdul-Lateef, Müslüman olmaya giden sürecini şöyle anlattı:
"Malcolm X benim İslam'la tanışmam da ilk adım oldu. Tam o dönemde 1989'da 'Mississippi Yanıyor' (Mississippi Burning) filmini izledim, 1960'lardaki sivil haklar hareketleri sırasında ırkçılık üzerinden insanlara karşı işlenen suçu anlatıyordu. Bunlar beni iyice düşündürmeye başlamıştı. Sonra Malcolm X'in biyografisini okuyunca hayatım tamamen değişti."
Abdul-Lateef, kafasının karışık olduğu bir dönemde üvey babasının eski bir arkadaşının kendisini camiye davet ettiğini belirterek, 4 ay boyunca her pazar söz konusu camide yapılan sohbete katıldığını ve bu sürede Kur'an'ı araştırdığını söyledi.
Ocak 1992'de 20 yaşında iken şehadet getirerek Müslüman olduğunu anlatan Abdul-Lateef, o zaman kadar kullandığı "Jeremy Sean Kaufman" ismini "Yusuf Abdul-Lateef" olarak değiştirdiğini belirtti.
Abdul-Lateef, dinini değiştirdiği için anne tarafından akrabalarının kendisiyle ilişkisini kestiğini kaydederek, "Bugün bile hala benimle konuşmayan akrabalarım var ama benim için en güzel tarafı şu oldu, ben şehadet getirdikten 6 ay sonra üvey babam, bir yıl sonra da annem Müslümanlığı seçti." dedi.
"IRKÇILIĞA YEŞİL IŞIK YAKILIYOR"
Bugün Amerika ve Avrupa'da beyaz ırkçılığın, daha yumuşatılmış beyaz milliyetçilik şekilde kendini ifade ettiğini belirten Abdul-Lateef, sosyal medyanın ve de ülkedeki liderlerin beyaz ırkçılığın yaygınlaşmasında etkili olduğunu savundu.
Abdul-Lateef, 2000'lerin başında beyaz ırkçı grupların 400 civarında organizasyonu olduğunu, 2018'de ise bu sayının bin 20'ye çıktığına dikkati çekerek, "Dünyada gittikçe kendini hissettiren beyaz ırkçı hareket yeni bir şey değil, özellikle ABD ve Avrupa gibi yerlerde buna karşı çıkan bir liderlik ve siyaset anlayışı olmayınca önü alınamıyor, aksine gizlice teşvik ediliyor, yeşil ışık yakılıyor." değerlendirmesinde bulundu.