Kaşıkçı'nın da yazarları arasında yer aldığı Washington Post gazetesinin Yayın Kurulu, "Cemal Kaşıkçı cinayetinden alınmayan dersler" başlıklı bir makale kaleme aldı.
"SORUMLU BİN SELMAN"
ABD Senatosunda Cemal Kaşıkçı cinayetinden Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı sorumlu tutulmasını öngören yasa tasarısının kabul edildiğinin anımsatıldığı makalede, bu oylamanın Kaşıkçı cinayetinin önceden planlı olduğunu ve gazetecinin cesedinin parçalandığına dair Senatörlerin fikir birliğinde buluştuklarının bir göstergesi olduğu belirtildi.
"ABD'DEN SİLAH ALDIKÇA..."
Söz konusu oylamanın sınırlarının ötesinde yaşayan muhalifleri hedef alan rejimlere de mesaj gönderdiğine işaret edilen yazıda, "Her şeyden önemlisi, bu oylama, Trump tarafından kabullenilen zalimane milliyetçiliğin de bir reddiydi. Trump'ın bu milliyetçiliğine göre, suçlardan sorumlu rejimler ABD'den silah satın aldıkça ya da ticari lütuflarda bulunduğu müddetçe ABD, Kaşıkçı cinayeti gibi suçları tolere edebilir." değerlendirmesinde bulundu.
"BATI GÜÇLÜ BİR YANIT VEREMEDİ"
Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda işlenen Kaşıkçı cinayetinin, bazı rejimlerin muhaliflere yönelik tehditlerinin küresel hal aldığına dair bir uyarı olduğuna ve bu cinayetten önce, Bin Selman'ın Suudi Arabistan dışında yaşayan muhaliflerin kaçırılıp, gizli hapishanelere atılması için tehlikeli taktikler izlediğinin ifade edildiği makalede, şunlara yer verildi:
CIA'e göre Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi emrini Prens Selman verdi
"BU TÜR SUÇLAR CEZASIZ KALIRSA..."
"Şu ana kadar demokratik Batı, bu tür saldırılara güçlü bir yanıt veremedi. Eğer bu tür suçlar cezasız kalmaya devam ederse, sürgündeki hiçbir muhalif güvende olmaz ve Batı'daki hiçbir başkent yabancı suikast timlerinden kendini koruyamaz. Bu da Muhammed bin Selman'a yaptıklarının sonucunu göstermenin, silah satışlarından daha önemli olmasının nedenlerinden birisidir. ABD ve diğer demokrasiler, onun yaratmaya çalıştığı hukuksuz dünyaya katkı sağlamayacak."
"SUUDİ ARABİSTAN İLE İLİŞKİLER YENİDEN ŞEKİLLENDİRİLMELİ"
Trump'ın ABD'nin değerlerini umursamadığı bir realizm içinde olduğuna dikkati çekilen makalede, şu çağrılarda bulunuldu:
"(Trump'ın realizmine göre) Bir diplomatik tesisin içinde bir gazetecinin parçalanması bile dahil olmak üzere hiçbir saldırı, ABD'li silah üreticilerine dolarlar akıtılmaya devam edildiği müddetçe bir önem arz etmeyecek. Senato, zehirli ve kendi kendini engelleyen bu doktrini kabul etmemekte haklıydı. Şimdi de Suudi Arabistan ile ilişkilerin, gerçekten realist bir fikir ile yeniden şekillendirilmesi için ısrarcı olmalıdır. Bu fikir de ABD'nin Suudi Arabistan'ı yöneten pervasız bir zorba ile ilişkileri sürdürmek zorunda olmadığı ve sürdürmemesi gerektiği temeline dayanmalıdır."