Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili ilk uluslararası akademik çalışmayı yapan, ikinci kitabı Oxford Üniversitesi Yayınları'ndan çıkan Utah Üniversitesi Siyasal Bilgiler Bölümü'nden Prof. Dr. Hakan Yavuz FETÖ'nün son durumunu Hürriyet Gazetesi'nden Çınar Oskay'a anlattı. İşte Yavuz'un öne çıkan tespitleri:
FETÖ darbeyle neyi amaçladı?
- Bu, siyasal İslam, yani AK Parti ile sosyal İslam'dan beslenen Cemaat arasındaki iktidar kavgasının silahlı şekilde devamı. Amaç AK Parti hareketinin kurucusu ve sembolü Sayın Cumhurbaşkanı'nı ortadan kaldırmaktı. 17-25 Aralık'ta yarım kalan işin devamıydı. Türkiye'yi -büyük oranda Amerika ve Batı beklentilerini karşılayacak şekilde- yeniden yapılandıracaklardı. Bir 'altın nesil diktatörlüğü' inşa edilecekti. 'Altın subaylar'ın emekli edilme endişesiyle darbe erkene alındı. Hedef, şeriat ya da İslamcı bir rejim değil, gücü tekelleştirmekti.
Gülen'in bizzat örgütlediği kesin mi?
- Bu sorunuza "Evet" dedirtecek kadar 'kesin deliller' yok. Ama ordudaki sempatizanlarının yaptığı konusunda var. Fethullah Gülen "Bana sempatizan olanlar yapmış olabilir ama ben emir vermedim" demeye getirdi. Böylesine derin sonuçları olacak bir darbenin, o onaylamadan yapılması mümkün değil. Ama bunun bir Amerikan mahkemesinde ispat edilmesi çok zor. Elimizde yazılı veya sözlü bir emir kaydı henüz yok.
Örgüt nasıl böyle iz bırakmadan hareket edebiliyor?
- Cemaat'in 'görünmeyen yüzü' hep kapalı kaldı, sosyolojik hiçbir çalışma yapılmadı. Bu gizli yönünü, itaatkâr yapısına dayanarak 'Opus Dei'ye benzetirim. Bu karanlık tarafı açmak isteyenlerin başına büyük çoraplar örüldü. Hep kapalı devre çalıştı.
Nasıl?
- Gazeteciler, öğretmenler, doktorlar, polisler, ordu, avukatlar, yargıçlar gibi meslek gruplarına göre halkalar var. Bu halkaların içinde dikey ve yatay bir ilişki ağı işliyor. Halkalar arası ilişkileri düzenleyen 'imamlar' var. Ama üç halka, gizli ve tepeye yani Gülen'e bağlı. Bunlar polis, ordu ve mali konular. Hoca'nın en yakınındakiler bile bu üç halkadaki gelişmeleri bilmez. Hoca hayat hikâyesi 'Küçük Dünyam'da hep tedbirli olmayı, gizlenmeyi vurgular. Sonraları Cemaat'in Ankara'daki kılavuzu Polis Akademisi oldu, kriminal işlerle iç içe geçti. Kılavuzu polis olan hareketin burnu kriminal işlerden, dinlemelerden, şantajlardan çıkmadı.
Karar alıcılar, tepe yöneticiler kim?
- Her halka değişen koşullara göre önem kazanır ve o halkanın imamının prestiji artar. Türkiye yapılanmasında en önemli isimler: Harun Tokak, Mustafa Yeşil, Mustafa Özcan, Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca oldu. Ama o üç halka doğrudan Gülen'e bağlı kaldı. Adil Öksüz (Hava Kuvvetleri İmamı olduğu düşünülüyor) direkt Gülen'e bağlıdır. Hareket içinde tanınmaz. Tanınan, Adil Öksüz'ün hocası İlahiyat Profesörü Suat Yıldırım'dır. Şimdi ABD'de yanında ve hareketin komitacısı o. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni kafasına göre şekillendirdi. Adil Öksüz'ü oraya aldı. Hareket içinde en karanlik kesim ilahiyat kökenlilerdir.
Neden?
- Türkiye'de basit bir varsayım var: Dindar insan, ahlaklı ve güvenilirdir. Bu kılıfla tüm kirli işleri bunlar yapmıştır. İslamiyetin içi boşaltıldı. İktidar mücadelesinde araç haline getirildi. Piyasanın yarışmacı, siyasetin kazanma hedefleri içinde yok edildi. Her üniversitede ilahiyat fakültesi var. Akademiye katkıları nedir? Camilerin, bu fakültelerin artmasına paralel bir ahlaksızlaşma ve yozlaşma yaşadık. Din; ahlaklı olmak için yeterli zemin sunmuyor. Merhamet ve hoşgörü adına yola çıkan Gülen Cemaati'nin geldiği noktayı anlamak için Umberto Eco'nun 'Gülün Adı' romanını yeniden okumalı.
Ne demiş Eco?
- Katolik rahiplerin bir dava uğruna nasıl canileştiklerini, masum insanları rahatça öldürdüklerini anlatır. Dava adamı, davasına teslim olur. Eleştirel düşünceyi ve kuşkuyu düşman görür. Dava adamı değil, eleştiren ve şüpheci bir nesil yetiştirmemiz lazım. 'Abiler'in çoğu ilahiyatçı ama ahlâki kaygılardan sıyrılmış. Türkiye'nin sorunu ahlak meselesidir. Cemaat'in geldiği nokta, bu hasta yapımızın dışavurumu.
Darbeyi de ilahiyat kökenliler örgütledi yani...
- Son derece gizli bir örgütlenme. Adlarını belki hiçbir zaman bilemeyeceğimiz imamların işi. Tabii odağında Genelkurmay Personel Başkanı Korgeneral İlhan Talu ile Personel Plan Yönetim Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigoç görülüyor. Ama bence generallerin hepsi Fethullahçı değildi. 15 Temmuz darbesi orduda biriken gazın Fethullahçı subaylar tarafından patlatılmasıdır.
FETÖ'nün yurtdışındaki güçlü isimleri şu anda ne yapıyor? Planları ne? Somut duyumlarınız var mı?
- Tepedeki 'A grubu' veya 'politbüro' üyeleri diyeceğimiz 'abiler'in çoğu, büyük servetlerle yeni hayat kurma peşinde. Ama hareketin yüzü Batı'ya dönük eğitimli kesimi, savaşı kaybeden Nazi subaylarının ruh hali içinde. Epistemolojik bir kriz yaşıyorlar. Duyduğuma göre bazıları imanlarından şüphe etmeye başlamış.
İmandan kastınız nedir?
- Olayları ve kimliklerini inşa ettikleri normatif (ahlaki) haritaları çökmüş. Birçoğu isyan halinde. 'Hizmet'in artık kirlenmiş bir marka olduğunu düşünüyorlar, arayış içindeler. Geldikleri noktadan Fethullah Gülen'i ve Türkiye'deki 'abileri' sorumlu tutuyorlar. Aslında darbe içinde darbe var. Genç kadroların Cemaat içindeki isyanı giderek yayılıyor. Bazıları Hoca'nın Türkiye'ye dönmesi gerektiğini vurguluyor.
Açıkça söylüyorlar mı bunu? Gülen kulak asar mı?
- İsyanın yayılmasına bağlı... Ama etrafındaki 'politbüro'nun dönmesine izin vereceğini sanmıyorum. Aslında Gülen, bu politbüronun elinde rehin. Karakteri de dönmesine uygun değil. Korkak ve yaşamayı seven biri... Ama 'Hizmet' markası kullanım tarihini doldurdu ve toparlanması mümkün değil.