Bir önceki gezimizde yenilenen Dünya Ticaret Merkezi ve 11 Eylül anıtlarını ziyaret etmiştik. Şimdi yolculuğumuza kaldığımız yerden Brookfield Place ile devam ediyoruz.
Dünya Ticaret Merkezi Path İstasyonunu Brookfield Place'e bağlayan o muazzam geçiş yolundan gireceğiz içeriye. Mimar Santiago Calatrava'nın tasarladığı bu geçiş yolu, Path İstasyonu'yla da bir bütün oluşturuyor. Mimarın tercihi olan sonsuz beyaz renk ve üçgen formlar burada da devam ediyor.
Brookfield Place, içindeki alternatif markalarla alışveriş ve yemek için tercih edilesi bir mekan. Salata yemek isterseniz Chopt'u, Fransız mutfağından lezzetler denemek isterseniz Le District'i tavsiye edebilirim. Yemek ve alışverişin dışında aslında Brookfield Place özellikle, içindeki Kış Bahçesi Atrium için görülmeye değer.
Brookfield Place'in geri kalanı gibi mimar Cesar Pellin tarafından 1985 de tasarlanan bahçe, 1988 yılında tamamlanmış. Dünya Ticaret Merkezine yayalar için bir bağlantı köprüsü görevi gören bahçe 11 Eylül saldırı esnasında ağır hasar almış. Takip eden yılda, onarılan Atrium, saldırılardan sonra tamamiyle tamir edilebilen ilk yapı. 2002 'de tekrar açıldığından bu yana, konserlere, dans gösterilerine, oyunlara ev sahipliği yapıyor. Mağazalarla dolu bir alışveriş merkezinin avlusunda karşınıza çıkan palmiye ağaçları alışveriş merkezlerinin yorucu tesirini üzerinizden alıyor, dinlendiriyor.
Buradan sonra uğrayacağımız Dünya Ticaret Merkezi 3, American Express Tower lobisinde sizi bir sürpriz bekliyor. Birazdan bu lobide devasa boyutlarda İstanbul resimleriyle karşılaşacaksınız. Eminönü, Şehir Hatları Vapurları, Galata Köprüsü, Ayasofya ve Kapalı Çarşıyı dev boyutlarda resimleyen Mural sanatçısı Craig McPherson, ışığın kullanışı ve verdiği derinlik hissiyle de büyülüyor ve tabii gurbet illerde, hiç ummadığınız bir yerde sıla hissi yaşatıyor. Bu lobide Rio de Janeiro, Sydney, Venedik, İstanbul ve New York da dahil olmak üzere dünyanın önemli ticaret merkezlerinin resimleri bulunuyor. Ancak hepsini temsil eden birer resim varken, İstanbul'a ait üç farklı resmin bulunması şehre verilen önemi gösteriyor.
North End Way
Vessey ve Murray Street arasında yer alan bu yaya yolu, dar olsa da oldukça kalabalık bir sokak. Bu sokağı özel kılan şey, mimar Preston Scott Cohen'in sokağın üstüne yaptığı cam gölgelik. Gölgelik üçgen şeklindeki dev cam kırıklarından oluşuyor, bu kırıklar sayesinde güneş ışığı gün boyunca filtreleniyor. Bu çok sıcak günlerde gidip gölgelik altında sonsuza dek kalabilirsiniz.
Irish Hunger Memorial
İrlanda 1845 ile 1852 yılları arasında büyük bir kıtlığa şahit olmuş, bu yedi yıl süren kıtlık, İrlanda tarihi için bir dönüm noktası olmuştu. Büyük kıtlık olarak bilinen bu tarihi olayı anmak için 2002 yılında inşa edilen anıt, Sanatçı Brian Tolle, peyzaj mimarı Gail Wittwer Laid ve 1100 Architect isimli mimarlık ofisinin ortak çalışması olarak tasarlanmış. Anıt, İrlanda'ya ait taş, toprak ve bitki örtüsünden oluşuyor, eski tip bir İrlanda kulübesini de ihtiva eden anıt, Downtown Manhattan'ın şık ve görkemli yapılarıyla büyük bir tezat oluşturuyor ve sırf size yaşatacağı bu duygu geçişi yaşamak için bile görülmeye değer. Fotoğrafçıların uğrak noktalarından biri olan anıt, oldukça güzel fotoğraflar veriyor.
Gökdelenlerin arasında rastladığınız bir kış bahçesi, Dünya Ticaret Merkezi binasında karşınıza çıkan İstanbul tabloları, cam bir gölgelikle kapatılmış görmeye alışkın olmadığımız bir sokak, görkemli Manhattan binaları arasında taş, toprak bir anıt bugünün sürprizleriydi. Bir sonraki gezimizde görüşmek üzere...