Mustafa Çalışkan, o gece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Atatürk Havalimanı'nda bulunan kulenin kendisi için çok önemli olduğunu söylediğini belirterek, "Bu söz üzerine Cumhurbaşkanımızın İstanbul'a gelebileceğini değerlendirdim. Özel Harekat Şube Müdürümüzü ve Atatürk Havalimanı Şube Müdürümüzü aradım. Onlara o hengame, o kargaşa içerisinde, 'Ne yaparsanız yapın, 10-15 dakikada gerekirse ölün, gerekirse öldürün. Ancak 10-15 dakika içerisinde burayı ele geçirin' talimatı verdim. 10-15 dakika sonra Özel Harekat Müdürümüz kulenin alındığını bana iletti" dedi.
BENİ ARAYANLARA VATANDAŞIN İNSAN SELİ ŞEKLİNDE SOKAĞA ÇIKMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİM
Mustafa Çalışkan'ın açıklamaları şöyle:
"(…) Bana onlarca telefon geldi. Gelen her telefona da şu cevabı verdim. Bu bir darbeye benziyor. Bunun polis marifetiyle durdurulma imkanı çok az. Mutlaka vatandaşın insan seli şeklinde sokağa çıkması gerektiğini söyledim."
"(Boğaz Köprüsü'nde) Vatandaşların toplanmasından bir süre sonra ateş etmeler daha da arttı, uzun namlulu silahlarla, uçaksavar dediğimiz silahlarla ve uzun namlulu silahlarla öncelikle havaya ateş ediyorlardı. Daha sonra vatandaş çoğaldıktan sonra yavaş yavaş vatandaşlara silah etmeler başladı."
"MERMİLERİN BAŞIMIZIN ÜSTÜNDEN GEÇTİĞİNİ ÇOK İYİ BİLİYORDUM"
"Hiç eğilmeden, hiç hedef küçültmeden askerlerin bulunduğu yere doğru hareket ettik. (…) Mermilerin başımızın üstünden geçtiğini çok iyi biliyordum. 'Emniyet müdürünü koruyalım. Emniyet müdürünü koruyalım' seslerini defalarca duydum. Önüme iki saf oluşturdular. Üzerimde çelik yelek vardı. Ben de onlara şunu söylemeye çalıştım: 'Önümü açın. Bende çelik yelek var. Sizde çelik yelek dahi yok.' Ben önde olayım diye çaba sarf ediyorum ama vatandaşımız hiçbir şekilde sadece Emniyet Müdürü olduğumu bildiği için iki saf oluşturdular. Hala inancım şu idi, bu çocuklar, bu insanlar, bu ordu mensubu gözüken insanlar Türk halkının üzerine ateş etmez. Öyle bir hareket yaptılar ki, savaşta dahi yapılmaz, vatandaşın üzerine yaylım ateşiyle ateş ettiler.
"MÜNİR ALKAN'IN ŞEHİD OLDUĞUNU BANA İLETTİKLERİNDE BEN İLK ÖNCE 'İNNA VİLLAHİ VE İNNA İLAHİ RACİUN' DEYİP KENDİMİ TOPARLADIM"
"İlk etapta refleks şeklinde hepimiz yere yığıldı. Herkes bir şekilde sağa sola kaçıştı. Korumalarım beni korumaya çalıştı. Ancak bu arada vurulanları, alnı yaralananları gördüm. Bir taraftan tabi kendi canınızı düşünüyorsunuz ama bir taraftan da orayı yönetmek ve oradaki insanları doğru yönlendirmek gibi görev hissediyorsunuz. Tekrar biz yerimizden kalktığımızda, toparlanmaya çalıştığımızda ikinci kez ateş edildi. İkinci kez yaylım ateşi yaptılar. O arada birçok kişi yaralandı. Yere düştüğümüzde Münir Alkan'ın vurulduğunu, yerde yattığını gördüm. Göz göze geldik. Canlı olduğunu, o an hala yaşadığını hatırlıyorum. Yine diğer korumam Mehmet Onay benim ön tarafımda, hemen önümde, solda tarafımda yerde yattığını gördüm. Göz göze geldik. O hayatta çok yaşanacak bir şey değil ama göz göze geldiğimizde üç-dört koruma arkadaşın beni oradan uzaklaştırmak için çaba sarf ediyor. Ben de 'Mehmet orada yatıyor. Mehmet orada yatıyor' şeklinde O'nu almaya çalışıyordum.
Bir taraftan tabi kendi canınızı düşünüyorsunuz ama bir taraftan da orayı yönetmek ve oradaki insanları doğru yönlendirmek ilgili bir görev hissediyorsunuz. Mehmet Onay ve Münir Alkan'ın ağır yaralandığını gördükten sonra biz yolun karşı tarafına geçtik. Arkadaşlarımızı hızlı bir şekilde oradan bulabildiğimiz araçlarla hastaneye sevk ettik.
Biraz sonra Münir Alkan'ın şehid olduğunu bana ilettiklerinde ben ilk önce 'İnna villahi ve inna ilahi raciun' deyip kendimi toparladım. Sonra da kesinlikle ölümlerden, yaralanmalardan bahsedilmemesini, yaralılarımızın olduğunu, Mehmet Onay'ın da yaralı olduğunu, hastaneye gönderdiklerini söyleyerek diğer personelimizi ayakta tutmanın ve direncimizin kırılmaması için çaba sarf ettik."
'NE YAPARSANIZ YAPIN, 10-15 DAKİKADA GEREKİRSE ÖLÜN, GEREKİRSE ÖLDÜRÜN'
"Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Koruma Müdürü Muhsin bey aradı. Görüşmek istediğini söyledi. Cumhurbaşkanımız Atatürk Havalimanı'ndaki durumu sordu. Genel durumu arz ettim. Kuleyle ilgili kısmı öğrenmek istedi. Kulenin işgal altında olduğunu belirttim. Kuleyi ne kadar sürede alacağımızı sordu. 10-15 dakikada kuleyi alabileceğimizi arz ettim. Kulenin kendisi için çok önemli olduğunu söyledi. Bu söz üzerine Cumhurbaşkanımızın İstanbul'a gelebileceğini değerlendirdim. Özel Harekat Şube Müdürümüzü ve Atatürk Havalimanı Şube Müdürümüzü aradım. Onlara o hengame, o kargaşa içerisinde, 'Ne yaparsanız yapın, 10-15 dakikada gerekirse ölün, gerekirse öldürün. Ancak 10-15 dakika içerisinde burayı ele geçirin' talimatı verdim. 10-15 dakika sonra Özel Harekat Müdürümüz kulenin alındığını bana iletti. Ben de Cumhurbaşkanımıza durumu arz ettim. Kendisi teşekkür etti. Ve Cumhurbaşkanımızın uçağı sağ-salim çok şükür İstanbul Atatürk Havalimanı'na indi.
"O GECENİN HER OLAYI DEĞERLİYDİ, KIYMETLİYDİ"
"Ben köprüye hareket ettikten iki saat, belki de daha fazla süre sonra çocuklarım aklıma geldi. Ailemi o hengamede unutmuştum. Öyle bir gün yaşadık ki, eşinizi, evlatlarınızı dahi hatırlayamayacağınız bir gün yaşadık. O gecenin her olayı değerliydi, kıymetliydi. Her saniyesi bizim için değerliydi."
Mustafa Çalışkan'ın, Boğaz Köprüsü'nde saldırıya uğradığına ilşkin fotoğraflar gazeteci Mehmet Bozkurt tarafından çekildi. Mehmet Bozkurt, 15 Temmuz gecesi Boğaz Köprüsü'nde bulundu.