Altan'ların küçüğü, "iç savaşın kanlı cehenneminden geçmeden işlerin düzelmeyeceğini" söylemişti.
Eleman Özkök de "demokrasi darbeyle de gelir" diyerek Sisi'ye selam çakmıştı.
Malumunuz, bekledikleri gelmedi.
Aslında geldi, de, başarılı olmadı.
Haliyle, "işleri düzelmedi."
Yani, millet 15 Temmuz'da çıplak ellerle tanklara karşı durunca, yollarına taşlar döşedikleri FETÖ darbesi ellerinde kaldı.
Hele hele Milliyet gazetesinin adı lazım değil köşe yazarı neyi karartmaya çalışıyor?
Dünkü yazısında bakınız ne diyor: "Neymiş? / Adalet Yürüyüşü'nü; PKK, FETÖ, DHKP-C destekliyormuş.. / Daha iyi ya.. / Keşke destekleseler../ Keşke 'adalet' şemsiyesine sığınsalar.. / Keşke bir kilometrelik Türk bayrağının altına girseler.. / Keşke düşmanlığı bırakıp, kardeşliği seçseler.."
Bunlar nasıl lakırdılardır?
Daha doğrusu, bu nasıl kurnazlıktır?
AK Parti'ye hiçbir zaman oy vermeyen ama mahut yürüyüşe de FETÖ ve PKK'nın açık seçik desteklemesi nedeniyle katılmayan yurtsever kitlelere neyin mesajı verilmeye çalışılıyor?
Daha geçen gün meydanlardan siyasi kaldırıp infaz eden PKK o yürüyüşe katılınca düşmanlığı bırakıp kardeşliği seçmiş mi olacak?
Başka bir ifadeyle, o yürüyüşe katılmak kardeşliği seçmenin göstergesi mi sayılacak?
Ezan, Bayrak ve Kur'an başta olmak üzere, kullanamayacağı hiçbir değer olmayan FETÖ "bir kilometrelik Türk bayrağının altına girse" ne değişmiş olacak?
Zaten kırk yıl boyunca bayrak dahil tüm kutsal değerlerimizle kendilerini kamufle edip 15 Temmuz gecesi 250 insanımızı katletmediler mi?
Milliyet yazarı, "Keşke Fetullah Gülen de kardeşliği seçip o yürüyüşe katılsa" diyecek mi?
Bence desin, en azından kargalar da güler.