Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'ndaki eylemlere ilişkin, arasında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı dava, darbenin planlayıcısı sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.
Davanın ilk yedi gününde Akın Öztürk, Ali Yazıcı, Mehmet Partigöç, Hakan Evrim ve Fırat Alakuş gibi darbe girişiminin önde gelen isimleri savunmalarını yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı olarak duruşmalara katılan ve çapraz sorgularda çelişkili açıklama yapan sanıklara kritik sorular yönelten Hüseyin Aydın, AA muhabirine duruşmaları ve sanık savunmalarını değerlendirdi.
Savunmalarda genellikle dört konunun öne çıktığını, sanıkların savunmaya başlarken mesleki kariyerlerini, görevdeyken yaptıkları hizmetleri anlatarak vatansever bir TSK mensubu imajı yaratmaya çalıştıklarını söyleyen Aydın, sanıkların bu şekilde örgüt tarafından oluşturulan mağduriyet algısına katkı sağlamayı amaçladıklarına işaret etti.
Aydın, sanıkların Balyoz ve Ergenekon dosyalarında yargılanan TSK mensupları ile kendi durumları arasında benzerlik kurarak ulusalcı olarak tanımlanan kesimle müşterek bir zemin bulmaya ve bu konuda toplumda oluşan mağduriyet algısından yararlanmaya çalıştıklarını kaydetti.
İddianamede kendilerine yöneltilen suçlamalara cevap veren sanıkların sistematik olarak isnat edilen eylemleri inkar ettiklerini ve yalan söylediklerini ifade eden Aydın, "Bu davranış tarzı, sanıkların 'tedbir' adı altında aldıkları örgütsel eğitimin bir yansımasıdır. Çünkü tedbir, bir olayın veya olgunun, olduğundan tamamen farklı gösterilmesidir. Dolayısıyla darbeye iştirak eden bir sanığın darbeye iştirak etmediğini hatta darbeye karşı çıktığını söylemesi, esasında tedbir ve takiyyenin bir tezahürü olarak kabul edilmelidir." diye konuştu.
Aydın, sanıkların, savunmanın bir kısmında ise birbirlerine kefalet mahiyetinde açıklamalarda bulunduklarına, bu çerçevede örgütsel dayanışma sergileyerek, muhtemel çözülmelerin önüne geçmeye çalıştıklarına işaret etti.
GÜLEN'İN "DARBE TİYATROYDU" SÖYLEMİ
Avukat Aydın, savunmaların önemli bir bölümünde de FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin oluşturmaya çalıştığı algıya hizmet edebilecek mahiyette iddia ve açıklamalarda bulunulduğunu, bu bağlamda darbe teşebbüsünün planlanması ve icrası safhasında sözde eksiklik ve tutarsızlık iddiaları üzerinden örgüt lideri Fetullah Gülen'in "darbe tiyatroydu" söyleminin altının doldurulmaya çalışıldığını vurguladı.
Sanıkların, "en iyi savunma saldırıdır" düsturuyla kendilerine isnat edilen suçlamaları cevaplandırmak yerine darbe teşebbüsüyle ilgisi olmayan kişi ve kurumları töhmet altında bırakmayı öncelediklerini aktaran Aydın, şöyle konuştu:
"Sanıkların ortak ve örgütsel bir stratejiyle hareket ettikleri açıktır. Bizim gözlemlerimize göre bu stratejinin üç hedefi var. Birinci hedef, FETÖ'yü 15 Temmuz darbe girişiminden aklamak. Bu ana kadar darbe ile ilgili açılan onlarca davada sınırlı sayıda itirafçılar dışında örgüt mensubu olduğunu kabul eden kimse yok. Aksine sanıkların bir kısmı kendisini Atatürkçü, bir kısmı ülkücü, bir kısmı da milliyetçi muhafazakar olarak tanımlıyor. Ama neredeyse tamamı kendisini FETÖ karşıtı ve FETÖ'yle mücadele eden TSK mensubu olarak lanse etmeye çalışıyor. Bu çabayı, hizmet adı altında örgüte atfedilen kutsiyetin ve bu çerçevede örgütü her türlü şaibeden korumaya ve kurtarmaya yönelik örgütsel bir davranışın yansıması olarak değerlendirmek gerekir. Sanıklar, örgütü aklamayı, kendilerini aklamaktan daha öncelikli bir görev olarak kabul etmekte. İkinci hedef, darbe teşebbüsünün başkaları tarafından planlanarak icra edildiği konusunda algı oluşturmaya çalışmak. Bu hedef, kamuoyunda kontrollü darbe ve sivil darbe iddiası kapsamında yapılan tartışmalarla birebir bağlantılı gözükmektedir. Bu çerçevede herhangi bir delile dayanmadan bir kısım siyasetçiler tarafından yapılan sorumsuz açıklamaların ve basın yayın organları tarafından yapılan haberlerin sanıklar tarafından savunmalarında delil olarak kullanıldığını üzülerek müşahede etmekteyiz."
FETÖ'nün darbeden aklanması için, darbenin başkaları tarafından yapıldığı algısının oluşturulması ve yerleştirilmesinin, sanıklar için büyük önem arz ettiğini kaydeden Aydın, "Esasında işlediği cürümleri başkalarının üzerine atmak başta Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi geçmişte birçok örneği olan tipik bir FETÖ taktiğidir. Üçüncü hedef, TSK komuta kademesi ile bir kısım kurumların yıpratılmasıdır. Sanıklar, darbe teşebbüsünün başarısız olmasında TSK komuta kademesinin darbeye iştirak etmemiş olmasını önemli bir amil olarak değerlendirmektedir." dedi.
KOMUTA KADEMESİNE YÖNELİK BÜYÜK BİR ÖFKE
Sanıkların bir kısmının ise darbenin başında yanlarında olan bazı komutanların, ilerleyen aşamalarda kendilerini yalnız bıraktığını iddia ettiğini söyleyen Aydın, "Mevcut komuta kademesine yönelik büyük bir öfkenin olduğunu gözlemliyoruz. Bu öfke, başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere kuvvet komutanlarına atfı cürüm mahiyetinde isnatlar olarak tezahür etmekte. Bu isnatlarda, 'Biz yandık, onlar da yansın' düşüncesi kısmen etkili olmakla beraber, bunun yanında mevcut TSK komuta kademesini yıpratmak ve itibarsızlaştırmak suretiyle bazı kötü emeller için müsait bir iklim yaratma gayesi de gözetilmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Sanıkların sistematik olarak Milli İstihbarat Teşkilatını (MİT) da hedef aldıklarına dikkati çeken Avukat Hüseyin Aydın, "Hedef alma gayretlerinin altında FETÖ'nün bu kuruma duyduğu husumetin etkisi olmakla beraber MİT üzerinden sivil darbe iddialarına dayanak oluşturma gayretlerinin de etkisini gözlemlemek mümkündür." şeklinde konuştu.
"BU DAVRANIŞLARA SESSİZ KALMAYACAĞIZ"
Aydın, duruşmaların çok hassas bir ortamda devam ettiğini, şehit yakınlarının ve gazilerin yaşadığı acıların tazeliğini koruduğunu dile getirdi.
Bu nedenle sanıkların söylem ve davranışlarındaki en küçük özensizliğin, duruşmalarda gerilime yol açtığını belirten Aydın, "Bir kısım sanıkların ve sanık vekillerinin bu nitelikteki açıklamalarını her şeyden önce insani bulmadığımız için müdahale etmek zorunda kaldık. Bizim yaklaşımımız, yargılamanın usulüne uygun bir şekilde icra edilerek en kısa sürede sonuçlanması ve sanıkların hak ettikleri cezaya çarptırılmalarıdır. Bu konuda gerekli özeni göstermekle birlikte şehit yakınlarımızı ve gazilerimizi rencide edecek davranışlara hiçbir şekilde sessiz kalmayacağımızı bu vesileyle belirtmek istiyorum." dedi.
Bir soru üzerine Aydın, Cumhuriyet tarihinde ilk defa, darbeye teşebbüs edenler hakkında bu ölçekte adli soruşturma yapıldığına ve haklarında kamu davası açıldığına işaret ederek, her şeyden önce Cumhuriyet savcılarının, bütün zorluklara rağmen darbeye teşebbüs edenler hakkında bu kapsamda ve nitelikte bir iddianame ortaya koyabilmelerinin her türlü takdiri hak ettiğini söyledi.
Aydın, "Bunun dışında iddianame ve ekleri birlikte değerlendirildiğinde tüm sanıklar hakkında kamu davası açılması için yeterli delil bulunduğu açık olup, aksi yöndeki savunmaların hiçbir dayanağı yoktur." ifadesini kullandı.
Bazı sanıkların, "Yurtta Sulh Konseyi üyesi ya da FETÖ mensubu olduklarına dair somut deliller olmadığını, sadece gizli tanık beyanlarıyla suçlandıklarını" iddia ettiklerinin hatırlatılması üzerine Aydın, gizli tanık beyanlarının da ceza yargılaması bağlamında diğer deliller gibi delil vasfında olduğuna dikkati çekti.
"Bu delili yasa dışı delil gibi gösterme gayretleri maddi gerçeği örtmeye yönelik kötü niyetli bir yaklaşımdır. Kaldı ki sanıkların, haklarında sadece gizli tanık delili olduğuna dair savunmalarının bir geçerliliği bulunmamaktadır." diyen Aydın, iddianamenin ekindeki deliller incelendiğinde gizli tanık beyanları dışında da birçok delilin dosyada mevcut olduğunu vurguladı.
Hüseyin Aydın, "Kamera görüntülerini bile inkar eden veya zekamızla alay edercesine tevil etmeye çalışan sanıkların deliller üzerine şaibe oluşturma gayretlerinin hangi amaca hizmet ettiğinin farkındayız. Elbetteki yargılama aşamasında dosyaya yeni deliller de girecektir. Biz de bu hususta üzerimize düşeni yapmaya çalışacağız." dedi.