İsa Tatlıcan / sabah.com.tr
Türkiye 16 Nisan referandumu ile birlikte yeni bir döneme adım attı. Her seçimde olduğu gibi 16 Nisan referandumunun ardından seçim sonuçlarını değil CHP'nin itirazlarını konuştuk. Ancak bu kez CHP farklı bir yöntem izleyerek seçim sonuçlarını Anayasa Mahkemesi'ne ve Danıştay'a götürme yoluna gitti. Oysa Anayasa'nın 79. Maddesi Yüksek Seçim Kurulu kararlarının itiraz merciinin bulunmadığını tartışmasız bir şekilde vurguluyordu. Sadece yargıyı değil sokakları da harekete geçirmeyi amaçlayan CHP'nin bu girişimi sonuçsuz kaldı. CHP yönetiminden daha olgun bir tavır sergileyen CHP tabanı sokağa dökülmedi.
Türkiye şimdi 16 Nisan referandumunun sonuçlarını ve CHP'nin sonuçsuz kalan itirazlarını konuşuyor. Bu tartışmalarda en çok dikkat çeken isimlerin başında Hukukçular Derneği Başkanı Mehmet Sarı geliyor. Avukat Mehmet Sarı ile 16 Nisan referandumunun hukuki boyutunu konuştuk.
Seçimlere hile karıştırmak kolay mı?
Seçim hukukunun kendi içinde yetkileri var. En çok oy alan 4 siyasi partinin tüm seçim kurullarında ve sandıklarda temsilcileri bulunuyor. Aslında siyasi partiler seçimi yönetiyor. Mesela CHP referandum öncesinde 300 bin sandık temsilcimiz var diyordu. Diğer partilerin de her sandıkta temsilcisi var. İmzanız ile birlikte seçim ve sayım kesinliğe kavuşuyor. İtirazınız varsa sandık tutanaklarına yazmanız gerekiyor. Sandık sonuç tutanağında bir itirazınız yoksa daha sonra bir kez daha itiraz etme şansınız bulunmuyor. Medyada görüldüğü gibi CHP'nin bugün itiraz ettiği bütün sandıklarda CHP ve HDP'li üyelerin imzası bulunuyor. İl ve ilçe seçim kurulları da itirazları bu yönde değerlendiriyor. Bu açıdan bakıldığında sandık hilesi kesinlikle mümkün görünmüyor. Ama maalesef üst üste 8 seçim kaybeden CHP, kendini sorgulamak yerine bu tür iddialarla kafaları bulandırmaya devam ediyor.
Mühürsüz oy pusulaları da çok tartışma konusu oldu. Buradaki sorun nedir?
Seçim kurullarında zarflara mühür basılır. Sandık başında da oy pusulalarına mühür basılır. Bazı sandıklarda oy pusulalarına mühür basılmadığı iddia ediliyor. Peki oy pusulasına mühür basılmadıysa ne olur? Geçmiş dönemde benzer itirazlar söz konusu oldu. YSK da bunun seçmenin iradesi ile ilgili bir durum olmadığına karar vererek bu oyları geçerli kabul etmiş.
Mühürsüz oylarla ilgili rakamlar da çok farklı...
CHP'li yetkililer önce 2.5 milyon dedi. Sonra 1.5 milyona düşürdü. Bu rakamlar tamamen farazi. 1.5 milyon mühürsüz oyu kim saymış? Şöyle düşünün Çorum'un oyu 300 bin. 5 Anadolu ilinin tamamının oyunun 'evet' olduğunu kabul etmemiz isteniyor. Böyle bir şey olabilir mi?
Peki mühürsüz oy pusulalarının tamamının 'evet' olduğunu nereden biliyoruz?
Mühürsüz oyların sayısını bilemediğimiz gibi ne kadarının da 'evet' olduğunu bilemeyiz. Ancak şunu söyleyebiliriz. 16 Nisan sonuçlarını baz alarak bu oranın yüzde 51.4 olduğunu söyleyebiliriz.
CHP şimdi AYM, Danıştay ve AİHM'ye itirazda bulunmak için hazırlık yapıyor. Bubaşvuruların hukuki bir zemini var mı?
Anayasa'nın 79. Maddesi çok açık. "YSK'nın kararları aleyhine başka mercie başvurulamaz" deniliyor. Seçim hukuku kesinlik arzeder. YSK dışında başka itiraz mercii yoktur.
CHP bu kadar açık bir anayasa maddesi hakkında bilgi sahibi değil mi?
Bence CHP yönetimi biliyor, bilmeme ihtimali var mı? CHP'nin de o kadar hukukçusu var. Zaten Baykal da "Bu raund bitti 2019'a bakalım" dedi. Bence ortalığı karıştırmak, seçmenlerin kafalarını bulandırmak, sokağı harekete geçirmek için yapılan girişimler bunlar.
Bazı CHP'li yöneticilerin "yüzde 51.4 ile hukuki meşruiyet olmaz. Yüzde 60 almalıydı"açıklamaları oldu. Ne diyeceksiniz?
Yüzde 50 artı 1 oy alırsanız hukuki zemin oluşmuş demektir. Hukuki ve siyasi meşruiyet gerçekleşmiştir. Artık buna tabi olmak ve gelecek seçimlere hazırlık yapmanız gerekir. Siyasi anlamda bir tartışma ve kaos yaratarak kendilerine siyasi alan açmaya çalışıyorlar. Türkiye yüzde 51.4 'evet' dedi. İngiltere'de aynı oranda AB'den çıkma kararı oldu. Trump'ın oyu da çok farklı değil. Ama hiçbir ülkede böyle bir meşruiyet tartışması olmadı. Batı demokrasisi diyorsan seçim sonuçlarına tahammmüllü olacaksın. Her seçimde trafoya kedi kaçtı, elektrikler kesildi dersen inandırıcılığını kaybedersin. Bir kere de kaybettik deyin ve özeleştiri yapın.
AİHM bu konuda ne söylüyor?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) bu konuda benzer başvurular olmuş. Bunlardan biri de Finlandiya seçimleri. AİHM seçimlerle ilgili başvuruları görüşmüş. Ancak referandum konusundaki başvuruları görüşmemiş. Devletlerin yetki alanında görmüş ve referandumları kişi hakları kapsamında görmemiş. AİHM bunu siyasi hak olarak görüyor ve değerlendirmeye almıyor.
'AGİT RAPORUNUN BAĞLAYICILIĞI YOK'
16 Nisan referandumundan sonra AGİT'in raporu da çok tartışma konusu oldu. Bu raporun bir bağlayıcılığı var mı?
Bu raporun hiçbir bağlayıcılığı yok. Dünyanın çeşitli ülkelerindengelen bir gözlemci heyeti ve tarafsızlıkları da oldukça tartışma konusu. Bana şunu kimse ifade edemez. Almanya'nın, Hollanda'nın, Belçika'nın desteklediği, Türkiye karşıtı ve 'evet' karşıtı bir propaganda süreci yaşadık. Gazetelerinin tamamı Türkçe manşetlerle 'hayır'a destek verdiler. Raporda "Basın yayın organları tarafsız değildi" deniliyor. Peki seçim sandıklarının kurulduğu Avrupa ülkeleri bu konuda tarafsız mıydı? Devletin tüm kurumlarıyla,odalarıyla, akademileriyle, medyasıyla Batı 'hayır'ın yanında oldu. Hala medyanın tarafsızlığından bahsediyorlar. CHP'nin söylemlerini bize rapor diye sundu. Bunu objektif bir rapor olarak göremeyiz. 'Evet'in karşısında olup bağımsız rapor yazamazsınız.
'16 NİSAN SİYASİ TERCİH DEĞİLDİ'
Seçimin hukuki değil siyasi sonuçları da var. CHP yüzde 48'i kendi hanesine yazmaya çalışıyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunu anlamanın tek bir yolu var. 2019 seçimlerinde Kılıçdaroğlu aday olsun. 16 Nisan'da Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında bir seçim olsaydı, Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 65 ile seçilir. 16 Nisan seçimleri bir siyasi tercih değildi. Eğer bunu kendi oyu olarak gören varsa çıksın aday olsun. Halkımız hukuki bir sistem değişikliği için sandık başına gitti. Bazı seçmenin kafasında rezervler vardı. Buna rağmen 'evet' kazandı.