Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Tokat, bir asır önce olduğu gibi bugün de Türkiye'nin istiklal ve istikbal mücadelesinde en ön safta yer alıyor. Tokat'ın kahraman evlatları sivil, asker, polis ayrımı olmadan, 'mesele vatansa gerisi teferruattır' diyerek canlarını ortaya koyuyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Küçükçekmece Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'nde Tokat Konfederasyonu tarafından düzenlenen "Tokatlılar Gecesi"nde yaptığı konuşmada, 2 yıl aradan sonra Tokatlılarla bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Tokat'ın 5 bin yıllık geçmişiyle bir tarih ve medeniyet beldesi, Sümbül Baba, Molla Lütfi, İbni Kemal, Molla Hüsrev gibi alimlerin şehri olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Tokat, Onbeşliler Türküsü'nde olduğu gibi fedakarlıkların, kahramanlıkların şehridir. Hepsinden önemlisi Tokat, Milli Mücadele'nin, milli iradenin, milli şahlanışın şehridir. Bakınız burada çok ibretlik bir hadiseyi sizlerle paylaşmak istiyorum: 15 Mayıs 1919'da İzmir işgalinin haberi Tokat'a ulaşınca bu çok büyük tepkiyle karşılanır. Tokat ve kazalarında hemen redd-i ilhak cemiyetleri kurulur. İşgali protesto etmek amacıyla Niksar'da bir toplantı ve büyük bir gösteri yapılır. Burada alınan kararlar, İtilaf Devletleri ile Amerika'ya gönderilir.
Onca yokluğa, yoksulluğa, imkansızlıklara rağmen yürütülen bu mücadele, bugün de bizlere çok şey anlatıyor. Bu toplantıda alınan kararlarda Tokatlı kardeşlerim, 'Bizim tamamiyeti mülkiyemize, mevcudiyeti milliyemize tecavüze devamı kast ediyorsanız, en kısa yol bizi öldürmektir' diyorlar. Evet, Tokatlılar için vatanın bir karış toprağının dahi işgal altında olması ölüme eşdeğer bir acıdır. Dün öyleydi, bugün de öyle olduğunu çok iyi biliyorum. Ben, Tokatlılara inanıyorum ve sizleri Allah için seviyorum. Çünkü biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik. Onun için seviyorum. Kardeşlerim Tokat, bir asır önce olduğu gibi bugün de Türkiye'nin istiklal ve istikbal mücadelesinde en ön safta yer alıyor. Tokat'ın kahraman evlatları sivil, asker, polis ayrımı olmadan, mesele vatansa gerisi teferruattır diyerek canlarını ortaya koyuyor."
15 Temmuz Darbe Teşebbüsü'nde verilen şehitler arasında 6 Tokatlının bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Allah rahmet etsin. Son 1,5 yıldır, yurt içinde ve dışında terör örgütlerine karşı sürdürdüğümüz mücadelede 20'nin üzerinde Tokatlı askerimiz, polisimiz şehadet mertebesine erişti. Rabbim rahmet etsin. Tüm Tokatlı şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, onların şahsında tüm şehitlerimize rahmet, ailelerine, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı diliyorum." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bu topraklar, kendi sapkın inançları için bu derece gözü dönen, bu kadar çukurlaşan bir örgüte şahit olmadı. Burada, şunu bir kez daha ifade etmek istiyorum; FETÖ ile mücadele, Türkiye Cumhuriyeti'nin son yıllarda verdiği en zor, en çetin ve en hayati mücadeledir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Küçükçekmece Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'nde Tokat Konfederasyonu tarafından düzenlenen "Tokatlılar Gecesi"nde yaptığı konuşmada, Hz. Peygamberin hadis-i şerifinde, şehitlerin vücutlarından dökülen ilk damla kanla bütün günahlarının af olunduğu müjdesini anımsattı.
ARTIK TEHDİDİN KAPIMIZA GELMESİNİ BEKLEMİYORUZ
Bakara Suresi'nin 154. ayetini okuyan Erdoğan, "En değerli varlıkları olan canlarından vazgeçebilen aziz şehitlerimize ve elbette geride bıraktıkları ailelerine minnet borcumuzu asla ödeyemeyiz. Bize düşen, onların emanetlerine sahip çıkmak, dökülen kanlarının hesabını sormaktır. Nitekim, devletimiz bunun için tüm imkanlarını seferber ediyor. Güvenlik güçlerimiz, hem yurt içinde hem de yurt dışında terör örgütlerine karşı son derece başarılı operasyonlar yürütüyor. Artık tehdidin kapımıza gelmesini beklemiyoruz. Teröristlerin saklandıkları mağaralarda, gizlendikleri inlerinde tepelerine iniyoruz, biniyoruz." diye konuştu.
Erdoğan, teröristleri açtıkları çukurlara gömdüklerini vurgulayarak, Suriye'den Türkiye'ye saldıran, Gaziantep, Ankara ve İstanbul'da masum insanların kanına giren DEAŞ'lı canilerin de sınır bölgesinden tamamen temizlendiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz gecesi 249 vatan evladını şehit eden 2 bin 193 vatandaşı da yaralayan FETÖ'cülere de döktükleri kanın hesabını hukuk içinde sorduklarını dile getirerek, "İşte şimdi davalar görülmeye başlandı. İfadeler, itiraflar, ortaya çıkan yeni görüntüler, ihanetin ne kadar büyük olduğunu bir kez daha gösteriyor. Kendi silah arkadaşlarını nasıl katlettiklerini, ekmeğini yedikleri bu millete nasıl silah sıktıklarını sizler de görüyorsunuz." dedi.
- "ALLAH'IN HESABI, TÜM HESAPLARIN ÜSTÜNDEDİR"
Erdoğan, Türkiye tarihinde böyle bir alçaklığın yaşanmadığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu topraklar, kendi sapkın inançları için bu derece gözü dönen, bu kadar çukurlaşan bir örgüte şahit olmadı. Burada, şunu bir kez daha ifade etmek istiyorum; FETÖ ile mücadele, Türkiye Cumhuriyeti'nin son yıllarda verdiği en zor, en çetin ve en hayati mücadeledir. 17-25 Aralık'tan 15 Temmuz'a kadar aldığımız tedbirler hamdolsun milletimizi büyük bir felaketten korumuştur. Süreci çok büyük zorluklarla da yürütmüş olsak, şayet o tedbirleri almasaydık emin olun 15 Temmuz ihanetini göğüsleyebilmemiz çok daha zor olurdu. Herkesin bir hesabı varsa 'Ve mekeru ve mekarallah, vallahu hayrul makirin' Allah'ın da bir hesabı vardır. Hiç şüphesiz o hesap, tüm hesapların üstündedir. İnşallah, hukuk sınırlarından sapmadan, duygularımızı aklımızın önüne geçirmeden, soğukkanlılıkla, suhuletle ve kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu hain sürüsünü devletimizden ve toplumumuzdan söküp atmadan da asla durmayacağız."
Bazılarının FETÖ mensupları için "Bunların içerisinde masum ve mağdur olanlar var." dediğini anımsatan Erdoğan, "249 şehidin, 2 bin 193 gazimizin hesabını kim verecek?" diye sordu.
Erdoğan, bütün belgelerin ortaya çıkmaya başladığını belirterek, FETÖ'nün, F-16'larla milleti 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bombaladığını hatırlattı.
FETÖ mensuplarının Özel Harekatı bombaladığını ve Kahramankazan'da halka ateş açtığını belirten Erdoğan, bunların hesabını soracaklarını kaydetti.
- VATANDAŞLARDAN İDAM TALEBİ
Erdoğan, bu hesabı sormaları gerektiğini anlatarak, kendilerinin sorumluluk makamında olduğuna vurgu yaptı.
Konuşması sırasında idam konusunda taleplerini ileten vatandaşlara cevap veren Erdoğan, şöyle devam etti:
"16 Nisan, hemen ardından parlamentoda... Bu, biliyorsunuz anayasa değişikliği gerektiren bir konu... Bu Mecliste görüşülüp, Meclisten idam kararı çıktığı anda, bunu ben onaylarım. George ne der, Hans ne der, Catherina ne der? Beni o ilgilendirmez. Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma ne der, Rabbim ne der? Beni o ilgilendirir. Çünkü biz sorumluluk makamındayız. Eğer biz bu kardeşlerimizin hesabını aramaz, soruşturmazsak bu hesabı ind-i ilahide veremeyiz. Hep fatihaları okurken, 'maliki yevmiddin' diyoruz. Nedir o? Hesap gününün sahibi. Hesap gününün sahibinin karşısında biz bu hesabı veremeyiz. Onun için de biz üzerimize düşen görevi yapacağız. Gerisi Allah kerim."
Erdoğan, bu mücadeleyi nefisleri için değil, Türkiye'nin refahı için yaptıklarını anlatarak, amaçlarının ülkenin barışı ve kardeşliği olduğunu söyledi.
Halkı makam mevki, para pul için değil, sadece Yaradandan ötürü sevdiklerini yineleyen Erdoğan, "Türkiye'nin bu günlere gelmesinde ekonomide, diplomaside, yatırımlarda, çağ atlamasında Tokat'ın, sizlerin çok büyük payı var. Tokat son 15 yıldır yapılan tüm seçimlerde tavrını milli iradeden ve demokrasiden yana koydu. İstikrar sürsün Türkiye büyüsün.' diyerek bize destek verdi. Her zaman yanımızda oldu. Rabbim sizlerden razı olsun. Allah muhabbetimizi, kardeşliğimizi hem yol, hem de dava arkadaşlığımızı daim eylesin." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biliyorsunuz, yıllardır Avrupa ülkeleri demokrasi ve insan hakları karnesi düzenliyor. Ülkemizin Avrupa Birliği üyeliğini, eften püften sebeplerle, olmadık bahanelerle, sürekli erteliyorlar. Yarım asırdır bizi oyalıyorlar. Halbuki Türkiye, G-20 üyesi olarak dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisinden biri. Demokraside, işte 15 Temmuz'da olduğu gibi, darbecileri hezimete uğratmış, destan yazmış bir ülke. Özgürlükler konusunda inanın birçok Avrupa ülkesinden fersah fersah ilerdeyiz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Küçükçekmece Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'nde Tokat Konfederasyonu tarafından düzenlenen "Tokatlılar Gecesi"nde yaptığı konuşmada, milletten aldıkları güçle bu ülkeye ve bu aziz millete hizmet etmenin gayretinde olduklarını söyledi.
Kefeni giyerek çıktıkları bu yolda, Haktan ve halktan başka hiçbir güce boyun eğmediklerini belirten Erdoğan, "Türkistan'dan Balkanlara, Afrika'dan Asya'ya kadar nerede bir mazlum varsa göz yaşını silmek, yarasını sarmak için mücadele ettik. Bugün hangi dost ülkeyi ziyaret etsek, kardeşlerimiz, bizi bağrına basıyor. Ne zaman Türkiye'nin adı zikredilse kardeşlerimizin gözleri parlıyor. Ülkemizin ekonomide, demokraside, milli iradeye sahip çıkmaya gösterdiği başarılar, yıllardır başka güçler tarafından sömürülen ülkeler için umut oluyor. Özellikle savunma sanayi ve büyük yatırımlar konusundaki başarılarımızın çok yakından takip edildiğini görüyoruz." diye konuştu.
"Meyve veren ağaç taşlanır" diyen Erdoğan, "Ah kardeşlerim ah. Düşünün ya... Şu Boğazın altından Marmaray geçti. Marmaray'dan yılda geçen insan sayısı ne oldu, biliyor musunuz? 200 milyonu buldu. Bakın 4 dakikada, 5 dakikada, Asya'dan Avrupa'ya, Avrupa'dan Asya'ya. Ne çileler çekiyorduk, biz değil mi? O köprünün üzerinden aracımızla geçerken, otobüslerle vesaire. Her şeye başvurulduğu halde çile çile, çile... Bir Marmaray bütün olayı halletti. Şimdi arabanla mı geçeceksin? Onun için de ne yaptık? Avrasya Tüneli'ni yaptık. Avrasya Tüneli'yle niye, araçlı arabayla niye? Bizim derdimiz var. Biz bu millete aşığız. Hizmete evet diyenlerin bir şey yapması lazım. Öyle mi? Ha öyleyse bir şey yapalım dedik. Ne yapalım? Dedik ki mademki bizim ecdadımız Fatih, gemileri karadan yürüttü, biz de gemilere değil ama araçları denizin altından yürüteceğiz. Yürüttük mü? Marmaray'la da raylı sistemi yerleştirdik mi? İşte 16 Nisan, bu demektir. Yani lafla peynir gemisi yürümüyor. İcraat, icraat, icraat... Bunların dikili taşı var mı? Türkiye'nin bu başarı hikayesinin mazlumlara ilham kaynağı olması, hem içeride hem de dışarıda birilerini çok ciddi şekilde rahatsız ediyor. Ortadoğu'ya, Afrika'ya baktıklarında sadece altını, petrolü, elması görenler, kaynakları sömürmek için kardeşi kardeşe kırdıranlar, ülkemizin duruşunu kendileri için tehdit olarak görüyorlar." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, açık ve net konuşacağını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Biliyorsunuz yıllardır Avrupa ülkeleri demokrasi ve insan hakları karnesi düzenliyor. Ülkemizin Avrupa Birliği üyeliğini, eften püften sebeplerle, olmadık bahanelerle, sürekli erteliyorlar. Yarım asırdır bizi oyalıyorlar. Halbuki Türkiye, G-20 üyesi olarak dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisinden biri. Demokraside, işte 15 Temmuz'da olduğu gibi, darbecileri hezimete uğratmış, destan yazmış bir ülke. Özgürlükler konusunda inanın birçok Avrupa ülkesinden fersah fersah ilerdeyiz. Yatırımlar noktasında şimdi soruyorum size, Osman Gazi Köprüsü. Ah gel İzmit'i dolan, çile mi çile. Ama şimdi hemen bakıyorsun Dilovası'nın oradan gir, taa karşı taraftan, 3- 4 dakika da Yalova'dan çık, İznik, Bursa. Ne günlere geldik değil mi? Bu yapılanlarda huzur var mı? Rahatlık var mı? Saadet var mı? Bunlar kim için? Benim milletim için. Biz ne dedik yola çıkarken. 'Biz bu millete hizmetkar olmaya geliyoruz, efendi olmaya değil.' dedik. Hizmetkar olmanın anlamı bu.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü. Ne yaptılar? Birileri aldılar gençleri, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün altına pankartlarla filan, oralarda, gösteriler yaptılar. Neymiş? Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün inşaatını durduracağız. Siz ne yapıyorsunuz ya? Durun bakalım. Biz bu millete hizmet edeceğiz. Durmak yok, yola devam. Bunlar bu ülkede tüm bu hizmetlere 'hayır' diyenler. Ama bu köprüyü yapanlar bu ülkede, bu hizmetlerle 'evet' diyenler. Farkımız bu. İşte 'Evet ne demektir?' diyenlere böyle tanımlayın. Ne oldu? 26 Ağustos'ta Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü açtık mı? Açtık. Oradan da Asya'yı Avrupa'yı birbirine bağladık mı? İşte 'evet' bu demek . Engellere rağmen 'hayır'cılara rağmen, bunlar çok daha enteresan."
- "16 NİSAN BİR REFORM"
Birilerinin 18 yaş ve gençler için 'hayır' dediklerini anımsatan Erdoğan, "O gençler için 'hayır' diyen zat var ya aslında doğru söylüyor. Çünkü onlar gençlerimizin parlamentoya girmesini istemez. Bunlar 13, 14, 15, 16, 17, 18 yaşında gençleri dağlara kaçırdılar mı? Dağlarda bunlara silah eğitimi yaptırdılar mı? El yapımı bombaların, bunlara nasıl yapılacağını öğrettiler mi? Bunlara uyuşturucu vermek suretiyle bunları canlı bomba haline getirdiler mi? Şimdi ne diyor Kandil'den? 'Hayır' deyin, diyor. Kim diyor? İşte bu, bizim gençlerimizi annelerinin kucağından alanlar. Diyarbakır Belediyesi önünde ağlayan anneleri unutmayın. Onların gözyaşı için 16 Nisan'da 'evet' diyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, bütün meselenin, inceliği kavramak ve bu inceliği yakalamak olduğuna işaret ederek, "İşte bunun için 16 Nisan çok önemli. 16 Nisan bir reform. Yönetimde, sistemde reform. Yoksa rejim değişikliği diye bir şey söz konusu değil. Hızlı tren hatları, otoyollar, havalimanları. Geldiğimizde kaç havalimanı vardı? Kardeşlerim 25. Şimdi 55. Bak nereden nereye geldik? Dağları deldik dağları. Ferhat gibi dağları deldik ve Şirin'e kavuştuk. Biz Ferhat olduk, millet Şirin. Cumhuriyet tarihi de görülmedik kadar elhamdülillah tünel açtık. Açmaya devam ediyoruz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şimdi zannediyorlar ki Tayyip Erdoğan Almanya'ya gelecekti. Ya ben istersem gelirim. Gelirim ve kapıdan da sokmadığınız zaman veya konuşturtmadığınız zaman da ben dünyayı ayağa kaldırırım. Ben buradan Alman yönetimine sesleniyorum; demokrasiye inanan dünyaya sesleniyorum; eğer özgürlük mücadelesi yapıyorsak, eğer düşünce özgürlüğünden rahatsız değilsek, eğer demokrasiye inanıyorsak bizim önümüzü kimse kesemez. Bu böyle bilinmelidir." dedi.
Erdoğan, Küçükçekmece Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'nde Tokat Konfederasyonu tarafından düzenlenen "Tokatlılar Gecesi"nde yaptığı konuşmada, "Bizden her bakımdan çok daha gerilerde olan Avrupa ülkelerine, Avrupa kapıları sonuna kadar açılırken Türkiye'nin önüne yeni engeller, yeni bariyerler konuluyor. Biz bu sürecin kesinlikle iyi niyetli olmadığını gayet iyi biliyoruz. Sorunun kriterlerde değil, Türkiye'ye yönelik bakış açısında olduğunu gayet iyi biliyoruz." diye konuştu.
Son 2 gündür herkesin gözü önünde yaşanan hadiselerin bu tavrın en açık örneği olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Neymiş? Türk siyasilere kiralayacak kamusal alanları yokmuş. Neymiş? O kadar insan bir araya gelirse güvenlik tehlikesi oluştururmuş. Neymiş? Otopark imkanı yokmuş. Kardeşlerim, daha önce izin verdiler. Ben de Türkiye'den videokonferansla katılacaktım, telekonferansla katılacaktım. Anayasa Mahkemesi 2 saatte karar aldı ve benim telekonferansla katılmamı dahi engelledi. Bu Almanya, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanının telekonferansla böyle bir toplantıya katılmasını engellerken, o sürede Kandil'den Cemil Bayık'ın aynı şekilde telekonferansla katılmasına müsaade etti. Bunların demokrasi anlayışı bu. Aynı ülkelerde PKK'lı, DHKP-C'li teröristler şu anda zaten sokakta cirit atıyor. Kendisine 4 bin 500 dosya verdim. Bu dosyaların hiçbirinden netice yok. Şehirlerin en işlek caddelerinde, en önemli salonlarında ellerinde terörist başının posterleriyle, katillerin fotoğraflarıyla gösteriler düzenliyorlar. Lafa gelince, Türkiye'nin iç siyasetini topraklarına taşımak istemediklerini söylüyorlar.
Kardeşlerim, hani geçenlerde bir olay oldu. Şimdi ne diyorlar biliyor musun? Gizledikleri şey şu. Bana geldiğinde bunu söyledi Şansöyle. Dedi ki 'sizde şu anda gözaltında bir tane gazeteci var. Bunu bırakırsanız memnun oluruz.' Dedim ki 'o gazeteci değil, o terörist.' 'Bakın.' dedim, 'Eğer siz demokrasiye inanıyorsanız, yargının bağımsızlığına, tarafsızlığına inanıyorsanız, ben sizden terörist istediğim zaman bana bizim yargımız bağımsızdır diyorsunuz, tarafsızdır diyorsunuz'. Belki de televizyonlarda izlediniz, onunla medyaya açık o görüşmemizi, 'Siz bana vermiyorsunuz. Şimdi benden bunu istiyorsunuz ve siz bir aydır Tarabya'da Alman Başkonsolosluğunun konutunda bu adamı, bu teröristi saklıyorsunuz' ve vermediler. Sonra ne oldu? Hamdolsun kendi elleriyle tuzağa düştüler ve sonunda yargıya geldi, yargı kararını verdi ve tutukladı. Şu anda içeride. Enteresan olan ne biliyor musunuz? Bütün bu olayların nedeni meğerse bu teröristmiş. Bu adam terörist, bu adam gazeteci değil ve Alman yönetimi ne yazık ki benim bakanlarımı böyle bir teröristle aynı teraziye oturtuyor, sıkıntı burada. Ondan sonra da benim başbakanıma diyor ki 'Bu kadar sert davranılmaması lazım'. Arkadaşların bazıları faşizmden bahsetmişler. Şimdi ben de bahsediyorum bak. Ben Nazizmin Almanya'da bittiğini zannediyordum. Meğerse hala devam ediyormuş. Açık ortada. Eğer demokrasiye inanıyorsan benim bakanım, hem bakanınla görüşecek, hem de o arada bir salon toplantısı yapacak. Niye rahatsız oluyorsun? Bir başka bakanım aynı şekilde.
Şimdi baktık ki Hollanda'da aynı şekilde bir açıklama yapmış, vah zavallı vah. Bunlar kendi iradeleriyle hareket etmiyorlar. Kardeşlerim, şimdi zannediyorlar ki Tayyip Erdoğan Almanya'ya gelecekti. Ya ben istersem gelirim. Gelirim ve kapıdan da sokmadığınız zaman veya konuşturtmadığınız zaman da ben dünyayı ayağa kaldırırım. Ben buradan Alman yönetimine sesleniyorum; demokrasiye inanan dünyaya sesleniyorum; eğer özgürlük mücadelesi yapıyorsak, eğer düşünce özgürlüğünden rahatsız değilsek, eğer demokrasiye inanıyorsak bizim önümüzü kimse kesemez. Bu böyle bilinmelidir. Şu anda televizyon ekranlarında Almanya'daki, Hollanda'daki, Belçika'daki, İskandinav ülkelerindeki, Avrupa'nın her yerindeki benim Türk kardeşlerim şu anda bizi dinliyor ve Türk kardeşlerime sesleniyorum; 16 Nisan Avrupa'nın demokrasi noktasında ayağa kalkması olacaktır diyorum ve Avrupa'dan cevap bekliyorum, evet mi? Evet mi? Şu anda ekranları başında ben Avrupalı kardeşlerimin sesini duyuyorum onlar da 'evet' diyor ve inanıyorum ki daha fazla çalışacaklar, inanıyorum ki daha fazla koşacaklar."
- "BU VATANA BİR DEĞİL, BİN TAYYİP ERDOĞAN FEDA OLSUN"
Böyle adaletsiz bir yaklaşımı, böyle haksız bir yaklaşımı kabullenmenin mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Terör örgütü mensupları hayır kampanyası için istedikleri her yeri serbestçe kullanabiliyor. Terör örgütü yöneticileri saraylarda, bir de Türkiye'den mahkum olmuş, 5 yıl 10 aya mahkum olmuş birisini alıyorsun ona madalya takıyorsun. Nerede? Cumhurbaşkanı sarayında. Ya sizin demokrasi anlayışınız bu mu? Bu adam Türkiye'de mahkum olmuş, 5 yıl 10 aya mahkum olmuş. Sen kalkıp buna Cumhurbaşkanlığı sarayında madalya takıyorsun. İşte sizin demokrasi anlayışınız bu, özgürlük anlayışınız bu. Türkiye'de mahkum olmuş bir insanı eğer siz ülkenizde adeta beraat ettiriyorsanız sorumlusunuz ve suçlulara yardım, yataklık yapmadan dolayı sizin yargılanmanız gerekiyor, bunu da söylüyorum. Bütün bunlara rağmen benim bakanım kendi vatandaşlarıyla, kendi hemşehrileriyle bir araya gelmek isteyince hemen işler tersine dönüyor. Siz bu safsatalarınızı külahımıza anlatın." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Avrupa şehirlerinin yıllardır Türkiye'den kaçan eli kanlı teröristlere nasıl yataklık ettiğini çok iyi biliyoruz. Terör örgütünün bilgisi dahilinde o ülkelerin her yıl yüz milyonlarca avroyu hem de zorla, tehditle nasıl topladığını çok iyi biliyoruz. Son olarak FETÖ'cü hainlere nasıl kucak açtığınızı, nasıl bağrınıza bastığınızı hep birlikte takip ediyoruz. Ben bunları yüzlerine açık ve net söylediğim için de çok rahatım. Ben arkalarından konuşmuyorum, bunları yüzlerine konuştum. Çünkü bize arkadan konuşmak yakışmaz. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Bize bu yakışmaz. Biz Müslümanız, bize bu yakışmaz. Varsın hakkı haykırdığımız için bizi sevmesinler. Varsın bu ülkeyi canımızdan çok sevdiğimiz için bize demediklerini bırakmasınlar. Bu vatana bir değil, bin Tayyip Erdoğan feda olsun." diye konuştu.
"Hiç endişeniz olmasın. Biz sadece Rabbimizin huzurunda rükuda ve secdede eğiliriz. Hiçbir beşeri gücün önünde eğilmedik, eğilmeyiz" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onlar rahatsız olsalar da verdikleri sözlerde durmasalar da biz kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı olan 2023'e çok daha müreffeh, çok daha huzurlu bir ülke olarak ulaşmak istiyoruz. Bunun için 16 Nisan'da gerçekleşecek olan halk oylaması büyük önem taşıyor. 16 Nisan'da kurulacak sandıkta hem bu büyük Türkiye karşıtları, hem de onların içerideki maşalarına inşallah tarihi bir ders vereceğiz. 28 Şubat'tan kalma alışkanlıkla, manşetler vasıtasıyla bizi hizaya sokmaya çalışanları, bunun için onları teşvik edenleri bir kez daha hüsrana uğratacağız. Ancak şunu bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız. Su uyur, düşman uyumaz."
- "DARBENİN BAŞARILI OLMASI İÇİN ADETA DUA EDENLERİ UNUTMADIK"
Erdoğan, eski Türkiye'nin vesayet odaklarının boş durmayacağını her vesileyle bir kez daha gördüklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Son 15 yıldır bu konuda başarılı olamamışlarsa sizden aldığımız güçle, bizim dik durmamız sayesindedir. Kardeşlerim, 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında oynanan oyunları, 367 rezaletini hatırlıyorsunuz değil mi? Gezi olaylarını, hükümet devirme aracı haline dönüştürmeye çalışanların kimler olduğunu biliyorsunuz değil mi? 17-25 Aralık'ta hukuk operasyonu kisvesi altında darbe yapmaya çalışanları unutmadığınız değil mi? Çukur eylemleriyle ülkenin bir bölümünü ateşe ve kana boğup vatanımızın birliğine kastedenleri unutmadınız değil mi? Aynı şekilde 7 Haziran seçim sonuçlarının bu çevreleri nasıl hareketlendirdiğini, nasıl bir anda fabrika ayarlarına geri döndüklerini hep birlikte yaşadık değil mi? Türkiye'de haftalarca hükümet kurulamadı. Yüzde 41'le milletin yetki verdiği bir partiyi, devre dışı bırakmak için hangi tekliflerin yapıldığına siz de şahit oldunuz değil mi? Ana muhalefetin, terör örgütünün siyasi kolunu iktidara taşımak için nasıl çırpındığını gördünüz değil mi? 15 Temmuz darbe girişimi başladığında ellerini ovuşturanları, darbenin başarılı olması için adeta dua edenleri unutmadık kardeşlerim. Bütün bunlar ortadayken hiçbir şey olmamış gibi nasıl yolumuza devam edebiliriz."
Türkiye'deki son 15 yıllık istikrar ve güven ortamını, artık şahıslara, partilere bağlı olmaktan çıkarmaları ve bunu bir sisteme bağlamaları gerektiğini belirten Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı sisteminin de bunu temin edeceğini söyledi.