İşte FETÖ elebaşı Gülen'in medya stratejisi ve Hidayet Karaca ile gerçekleştirdiği o konuşma:
Örgütün, hemen hemen tüm faaliyetlerini toplum mühendisliği üzerine kurduğu belirtilen iddianamede FETÖ'nün medya faaliyetlerine değinilirken asıl amacının özünde kitleleri etkileyip algı operasyonuna maruz bırakmak olduğu aktarıldı.
İşte iddianamede 7 maddede sıralanan FETÖ'nün hedefleri doğrultusunda medyayı kullanma stratejisi:
1- Örgüte ve Liderine Medya Üzerinden Kudsiyet Kazandırma Faaliyetleri;
Örgüt, radyoları, televizyon kanalları, gazeteleri ve dergileri ile örgüt liderinden "Muhterem Fetullah Gülen Hocaefendi" olarak bahsetmektedir. Onun tartışılmaz, dokunulmaz ve eleştirilemez insanüstü varlık pozisyonuna genişçe yer verilmekte, kutsal bir kişilik olduğu abartılarak toplumun hafızasına aşılanmaktadır.
"Muhterem Fetullah Gülen'in sohbeti" denilerek sık sık tekrar edilmesi sayesinde "muhterem" sıfatı örgüt liderinin ismi ile özdeşleştirilmekte böylece örgüt liderinin "saygıdeğer" bir kişilik olduğu yönünde algı yerleştirilmektedir. Adeta "muhterem" sıfatını kullanmaksızın örgüt liderinden bahsetmek örgüt üyeleri tarafından hakaret olarak algılanmaya başlanmıştır.
Örgütün hücresel toplantılarında da örgüt liderinin adı büyük bir saygıyla anılmakta ve örgüt liderine birtakım metafizik olaylar atfedilmektedir. Örgütün temel yayın organlarından Samanyolu Televizyonunda bir dönem "Sır Kapısı" adı altında proğramlar yapılmış burada örgüt mensuplarının başından geçmiş gibi metafizik olaylar anlatılarak örgütün ulvi bir amaca hizmet ettiği, mensuplarının ilahi yardıma kavuştuğu ve örgüt dışında kalmanın dine hizmet yönünden bir eksiklik olduğu işlenmiştir. Böylece örgütün ilahi takdire mazhar olduğu ve örgüt liderinin insanüstü bir varlık gibi kabulü örgüt üyeleri arasında yerleşik bir kanaat olmuştur.
2- Örgütün Medya Üzerinden Propaganda Faaliyetleri;
Örgüt, elindeki basın yayın araçlarını kullanarak açık propaganda yapmaktadır. Bu bağlamda FETÖ'nün dine hizmet eden bir gönüllüler topluluğu olduğu, milli ve dini değerlerimizi dünyaya tanıttığı, ülkenin içinde bulunduğu şartlarda hiçbir kabahatinin olmadığı, gönüllülerinin hiç suç işlemediği ve devletin soruşturma ve davalarla örgüte haksızlık yaptığı gibi konular sık sık işlenmiştir.
Özellikle örgütün yaptığı organizasyonlar ve programlar yayın organlarında yer alıp topluma ulaştırılmıştır. Örgütün adeta bir iyilik meleği gibi tanıtılmasının yanında devletin soruşturmalar ile örgüte eziyet ettiği gibi bir propaganda yöntemi kullanılmıştır.
3- Örgütün Medya Üzerinden Maddi-Manevi Destek Temin Faaliyetleri;
Örgüt, medya üzerinden elde ettiği kazançları örgütün menfaatleri doğrultusunda kullanmaktadır. Özellikle örgüt adına faaliyet gösteren "Kimse Yok mu?" vb yardım kuruluşlarının para-kurban-zekat toplamalarında topluma duyuruda bulunulup gelir temin edilmiştir. Yine örgütün eleman kaynaklarından olan dershane-okul vb kuruluşlarının da reklamı sıkça yapılarak örgüte bu yönde ciddi destek sağlanmıştır. Özellikle örgüt medyasında yayınlanan "Ayna" gibi programlarla pek çok ülkede örgüt adına faal olan bu tür kuruluşlar topluma kültür elçileri gibi lanse edilmiştir.
4- Örgütün Medya Üzerinden Siyasi Faaliyetleri;
Örgüt tarafından, basın-yayın üzerinden siyasi partiler arasında taraf tutulup yanlı yayınlar yapılmış, örgütlü olarak hangi siyasi partiye oy verilmesi gerektiği ve hangi siyasi partinin düşman olarak görüldüğü açıkça sempatizan kitleye empoze edilmiş ve örgüt stratejisine göre tavır belirlenmiştir. Mesela 28 Şubat sürecinde anti demokratik girişimler, örgütün medya organlarınca desteklenmiş ve dönemin hükümetini devirmeyi hedefleyen yayınlar yapılmıştır. Yine 1980 askeri müdahalesinin hemen ardından örgüt lideri F.Gülen, Sızıntı Dergisi'nde yayınlanan yazısını "Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz." diyerek askeri darbeyi tasvip ettiğini kamuoyuna duyurmuştur. Yine 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesinde örgüt, basın ve yayın üzerinden mevcut hükümete karşı topyekûn karalama kampanyası başlatmıştır. İnternet ortamında çoğu twitter, facebook, youtube gibi sosyal medya üzerinden başbakana "başçalan, hırsız, boşbakan" gibi hakaretler ederek kamuoyu algısı oluşturmaya çalışmıştır.
Örgüt, elindeki basın yayın araçlarını kullanarak 17-25 Aralık sonrasında hükümeti yıkmak üzere sistemli organize bir karalama kampanyası başlatmış, sosyal medya üzerinden her türlü hakaret, iftira ve yakıştırmayı yapmaktan geri durmamıştır. Kurgulanmış montaj ses kayıtları servis ederek hükümete karşı halkı isyana ve siyaseten yıpratıp yıkmaya çalışmıştır. Hukuka aykırı dinlemeler yoluyla elde ettiği ses kayıtlarında amaca göre ekleme ve çıkarma yaparak yayınlamıştır. Hükümeti devirmek için iftira ve karalama kampanyasına başvurmuş, ifade ve düşünce özgürlüğü, basın hürriyeti adı ile iftira, yalan ve karalamalarını basın yayın üzerinden gerçekleştirmiş, toplumun doğru ve gerçek haber alma hakkını engelleyerek örgütün amacı ve hedefleri için elindeki basın yayın organlarını araç olarak kullanmıştır.
5- Örgütün Medya üzerinden Casusluk Faaliyetleri;
FETÖ devletin gizli bilgilerini, gizli toplantılarını ve gizli telefon görüşmelerini, devlet kademelerindeki kadroları vasıtasıyla her türlü yolu meşru sayarak ele geçirip montajlamış "twitter, facebook, youtube" gibi sosyal paylaşım sitelerinde yayınlamış, devleti ve hükümeti itibarsızlaştırmak suretiyle casusluk faaliyetleri gerçekleştirmiştir.
Devletin en mahrem bilgileri medyada servis edilmiştir. Dışişleri Bakanlığındaki 13.03.2014 günlü çok gizli toplantının hukuka aykırı olarak siyasi ve askeri casusluk maksatlı dinlenildiği ve dinleme kayıtlarının açıklandığını Türkiye 27.03.2014 günü sosyal medyadan öğrenmiştir. Mit Tırlarının örgüt mensuplarınca usulsuz şekilde durdurulmasının da aynı anda medyaya servis edilmesi örgütün bu amacını göstermiştir. Hakkında FETÖ üyeliğinden yakalama kararı bulunan Emre USLU, 24/10/2013 tarihli www.taraf.com.tr isimli sitede yazmış olduğu yazıda "...Bir uyarı olarak yazayım. Hakan FİDAN yönetimindeki MİT'in sistem dışı faaliyetleri Türkiye'nin izole olmasına neden olur. Hatta Türkiye'yi terörü destekleyen ülkeler arasına sokabilir...", "...bütün bu haberler dünya kamuoyunda Türkiye'nin Suriye'de çalışan El-Kaide unsurlarına silah yardımı yaptığı algısının oluşmasına neden oluyor...,...batılı gözlemciler şöyle düşünecektir: El Kaide Türkiye'de silah üretiyor ama Türk istihbaratının ruhu duymuyor.
Uyuşturucu ihbarı yapılmasa (belli ki o istihbaratı başka istihbarat birimleri yapmış) o tır dolusu mühimmat Suriye'ye geçecek. Kim bilir bundan önce benzeri kaç tır mühimmat geçti..." şeklinde ve benzeri içerikte çok sayıda yazı yazdıktan sonra 01-19/01/2014 tarihinde MİT'e ait tırlar örgüt üyeleri tarafından durdurularak görüntüleri çekilip basına verilmiş, Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanmış,bu şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti teröre destek veren bir ülkeymiş algısı oluşturmaya çalışılmıştır. Ayrıca 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrasında da yurtdışına kaçan bazı örgüt mensupları Türkiye aleyhine toplantılar ve konferanslar yaparak ülkemizin itibarını zedelemektedir. Yine örgüt lideri de ülkemizin yöneticileri aleyhine zaman zaman yabancı basına açıklama yaparak ülkemizde demokratik bir rejim olmadığı yönünde söylemlerde bulunmaktadır. Kamuoyunda bilinen "Kozmik Oda" soruşturması yine bu kapsamda diğer bir örgüt faaliyetidir.
6- Örgütün Medya Üzerinden Toplumu Sindirme Faaliyetleri;
Örgüt, elindeki basın yayın organlarını kullanarak toplumu, devleti ve bu örgütün egemenliğine karşı çıkan grupları ve kişileri sindirip yıldırmak için faaliyet yürütmektedir. Bazı basın yayın organları ve internette bulunan sosyal medya hesapları aracılığı ile kamu görevlileri yıpratılmaya ve örgütle mücadele dosyalarında görev alan emniyet mensupları savcı ve hakimlerin isimlerini yazılı görsel ve sosyal medya hesapları üzerinden yayınlayarak bu kişilerin dosya üzerindeki motivasyonunu kırılmaya çalışılmıştır.
Yine sahibi belli olmayan sosyal medya hesaplarından kamu görevlileri hakkında iftira atmaktan geri durulmamıştır. Seçim döneminde örgütün hile yapılacağı yönündeki propagandasının devamı niteliğinde birçok sandık görevlilerinin hile yaptığını iddia edilmiştir. Mesajlarla tehdit edilen kamu görevlileri gerçek dışı iftiralar ile itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Aynı şekilde ülkemizin bekasına kasteden ve darbe kalkışmasında bulunan bir örgüt ile yapılan mücadeleyi kastederek "dönemin böyle gitmeyeceği örgütle mücadele edenlerin bir gün hesap verecekleri" gibi örgüt söylemleri sıkça işlenmiştir. (Aynı örgüt üyeliği suçlaması ile tutuklu bulunan Mümtazer Türköne'nin örgütle mücadele edenleri günü geldiğinde yargılarken adil olunacağı sözü vermesi hatırlanmalıdır). Örgüt elemanlarınca Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal medya araçlarıda aktif olarak kullanılmıştır. Sanal alemde zaman zaman sahte hesaplar kullanılarak doğruluğu araştırılmadan paylaşılan yazılar ve görüntüler kamu düzeni açısından ciddi bir tehlike oluşturmuş hatta toplumda kutuplaşmalara, korkmaya ve çekingenliğe neden olmuştur.
Örneğin 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen başarısız darbe girişiminden tam 9 ay 10 gün önce yani 5 Ekim 2015 tarihinde örgütün tv ve internet sitelerinde yayınlanan Zaman Gazetesinin reklam filminde; "siren seslerinin duyulduğu bir kent merkezinin kuş bakışı görüntüsünden sonra bir bebek gülümsemesinin ekrana geldiği görülmektedir." Kamuoyunda bahse konu bu reklam filminindarbenin habercisi olduğu, FETÖ/PDY soruşturmalarında haklarında yasal işlemler yapılan örgüt mensuplarına mesaj gönderildiği değerlendirilmesi yapılmaktadır. Siren sesleri, mat renkli harabe şehir görüntüsü ve renkli gülen bebek profili şeklindeki reklam filminden 9 ay 10 gün sonrası darbe girişimi tesadüf olarak değerlendirilmemiştir. Aynı mesaj 2014 yılında silah sesleri sonrasında yeni doğmuş bebek sesi ile Aksiyon dergisinde de işlenmiştir. Yine Zaman gazetesinin Zaman Kardeşlik Zamanı başlıklı bir diğer reklamında ise bir vatandaş ile bir askerin Zaman Gazetesini birlikte tutarken vatandaşın tuttuğu sayfada "Ne Gerek Var Kavgaya?" yazarken askerin tuttuğu sayfada ise "Bir İhtimal Daha Var" şeklinde yazı görülmektedir. Örgütün basını kullanma takdiği değerlendirildiğindeaçık şekilde darbe ihtimalinin tabana iletildiği anlaşılmaktadır. Benzer şekilde Sızıntı Dergisinin Mayıs ayı kapağında asker elbiseli bir kolun açtığı kapının arkasında çiçek bahçeleri görülmektedir.
Sosyal medyada da örgüt üyelerince tehdit içerikli toplumu gerici mesajlar yayılmakta bu şekilde toplum sindirilmektedir. Örneğin örgüt üyeliği suçlaması ile hakkında soruşturma yapılan Tuncay Opçin darbe girişiminden bir gün önce "Yatakta basıp şafakta asacaklar" şeklinde tweet atmıştır. Yine Aynı örgüt üyeliği suçlamasından firari Emrullah Uslu 14 Eylül 2015'de 2016 Temmuz'da Türkiye'ye döneceğini belirtir tweet atmıştır. Yukarıdaki tüm örnekler örgütün medya üzerinden nasıl haberleştiğini ve darbe teşebbüsünün örgüt üyelerince önceden bilindiğini göstermektedir. Bu tespitlerle örgütün basın yayın organları aracılığı ile yaptığı propagandalar ve örgüt mensuplarının her ortamda dile getirdikleri "Bu dönem böyle gitmez, elbet işler tersine dönecek.." söylemleri bağdaştırıldığında örgütün toplumda bir korku ve sindirme mekanizması kurduğu anlaşılmaktadır.