Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcısı Mustafa Başara tarafından, 200'ü tutuklu 350 polis hakkında 2 bin 500 sayfalık iddianame hazırlandı. İddianamede Fetullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması'nda (FETÖ-PDY) Komiserlik Sınavında cemaate mensup polislerin sınavı kazanma formülü de açıklandı.
Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcısı Mustafa Başara tarafından şüpheliler hakkında 12 grup halinde hazırlanan ve 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, FETÖ/PDY'nin kuruluşu, gelişmesi, emniyet teşkilatı içine nasıl sızdığı, sınav sorulanının nasıl çalındığı ve darbeye nasıl hazırlanıldığı ayrıntılı biçimde anlatılıyor.
"1966 YILINDA İZMİR/KESTANEPAZARI'NDA BAŞLAYAN VE..."
İddianamede, soruşturma konusu başlığı altında Şehit Ömer Halisdemir'e vurgu yapılarak, "1966 yılında İzmir/Kestanepazarı'nda başlayan ve yaklaşık 50 yıldır ülkemizi adeta bir dantel gibi ilmik ilmik ören, ahtapot gibi her yeri saran ihanet zinciri,15 Temmuz 2016 tarihinde başta şehit Ömer Halisdemir ve diğer vatan evlatlarının basireti, dirayeti ve cesareti ile kırılmıştır. Yaşanan darbe süreci ile ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmış olup, darbe teşebbüsünde bulunan örgütün Kahramanmaraş ilinde üyesi olduğu değerlendirilen emniyet mensupları dahil edilmiştir" ifadelerine yer verildi.
KOMİSERLİK SINAVINDA ŞİFRELİ SORULAR
İddianamede, FETÖ/PDY'nin yandaşlarına Komiserlik Sınavı'nı kazandırma konusunda, soruların çalınması iddialarının dışında çok değişik bir yöntemin tespit edildiği belirtiliyor. İddianameye göre, cemaate yakın isimlerin kazanması için optik okuyuculara cevabı herkesçe bilinebilen çok kolay yaklaşık 15 soruda doğru cevap olarak aslında kesinlikle doğru olmayan bir şık tanıtılıyor, kazanması öngörülen kişilere bu soru sızdırılıyor. Bu soruyu doğru cevaplayanlar sınavdaki bütün soruları doğru cevaplasalar bile 85 puanı geçemiyor, buna karşılık optik okuyucuya tanıtılan şıkkı seçenler sınavı kazanıyor.
"HER YIL 13-15 SORU YANLIŞ SORU DİYEREK İPTAL OLUYORDU"
İddianamede yer alan bir tanığın ifadesinde yöntem şöyle anlatılıyor:
"2010 yılında sınavlarda cemaate yakın olan isimlerin kazandığını cemaate yakın olmayan isimlerin kazanamadığını hissettim. Bu sınavlarda cemaate mensup olan isimlerin soruların doğru cevaplarını aldığını ve kazandığını, cemaate mensup olmayan şahısların tüm soruları doğru yapmalarına rağmen kazanamadığını duymuştum. Bunu da tüm soruların cevaplarını yapmasına rağmen 85 puan alacağını, soruların cevaplarını alan cemaate mensup şahısların daha yüksek puan alacaklarını anladım. Çünkü her yıl 13-15 soru yanlış soru diyerek iptal oluyordu. Bir komisyon nasıl olur da her yıl 13-15 arası soruyu yanlış sorar. Örneğin 100 soruda herkesçe doğru bilinen çok basit olan 15 sorunun cevaplarını optik okuyucuda farklı olarak işaretlediklerini bunu da ancak cemaate mensup olan şahısların optik okuyucu doğru olan seçeneği bildiği için ve cemaatte olmayan diğer şahısların gerçekte doğru olan ancak optikte yanlış olarak değerlendirilen cevapları bilmediği için 100 soruda cemaat mensubu olan şahıslar daha yüksek puan alacağını, cemaate mensup olmayan şahısların daha az puan alacağını anlamıştım.
RESMEN TUZAK KURMUŞLAR!
Örneğin 'Türkiye'nin en kalabalık ili neresidir?' diye sorulan bir soruda herkes doğru cevabın 'İstanbul' olduğunu bildiğinden dolayı 'İstanbul' olan seçeneği işaretleneceği gerekirken ancak doğru olan 'İstanbul' seçeneği cevabın optik okuyucuya başka bir seçenek olarak işaretlendiğini anladım. Örnek olarak (a) İstanbul (b) Bayburt (c) Çanakkale (d) Edirne seçeneklerinden optik okuyucuya doğru olan seçeneği (B) olarak işaretlemiş, bunu da sadece cemaate mensup olan şahısların bildiğini diğer şahısların bilmediğini böylelikle diğer şahısların tüm soruları doğru işaretlemiş olsa bile 85 puandan fazla alamayacaklarını, cemaat mensubu şahısların ise daha yüksek puan alacağını anladım."