GÖNLÜMÜZE SINIR ÇİZEMEYİZ
"TÜRKİYE bölgede yaşanan tüm bu çatışma ve çekişmelerde mazlumlara mağdurlara kucak açmış, kardeşlerinin yanında olmuş bir ülke. Bizim fiziki sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız bambaşkadır. Bunu birbirinden ayırmamız lazım. Fiziki sınırlara elbette saygı gösteririz ama gönlümüze sınır çizemeyiz. Çizilmesine de müsaade etmeyiz. Birileri bize 'Irak, Suriye, Gürcistan, Kırım, Karabağ, Azerbaycan, Balkanlarla, Kuzey Afrika ile niye ilgileniyorsunuz?' diye soruyor. Kimse binlerce kilometre uzaktan gelip burnumuzun dibinde faaliyet gösteren ülkelere aynı cesaret ve yüksek sesle, 'Siz burada ne arıyorsunuz?' demiyor. Bize ne aradığımız sorulan yerlerin hiçbiri bize yabancı değil. Rize'yi Batum'dan ayırmak mümkün mü? Edirne'yi Selanik'ten nasıl ayrı düşünebiliriz? Gaziantep'le Halep'i, Mardin'le Haseki'yi, Siirt'le Musul'u nasıl birbirleri ile ilgili olmayan yerler olarak kabul edebiliriz? Hatay'dan çıkın, Fas'a kadar uğradığınız her Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesinde bizden bir şeyler mutlaka görebilirsiniz.
HER ADIMDA ECDADIN İZİ VAR
Trakya'dan Doğu Avrupa'ya kadar olan coğrafyada attığınız her adımda ecdadın izlerinden birine mutlaka rastlarsınız. Tarih kitaplarında Misak-ı Milli'yi okuyoruz değil mi? Misak-ı Milli'de ne var? Eğer Misak-ı Milli diye bir derdimiz varsa, kusura bakmayın, o zaman bu soruyu kendi içimizde birbirimize soramayız. Tam aksine, 'Burada üzerimize düşen görevler var' demek durumundayız. İşin gerçeği bu. Aynı dili konuştuğumuz, aynı kültürü paylaştığımız Gazze'yi Sibirya'ya kadar kendimizden ayrı düşünebilmemiz için aslımızı inkar etmemiz lazım. Bizim kültürümüzde aslını inkar eden haramzadedir.
Irak, Suriye, Libya, Kırım, Karabağ, Bosna ve diğer kardeş bölgeler ile ilgilenmek,Türkiye'nin hem görevi hem de hakkıdır. Türkiye sadece Türkiye değildir. Bunlardan vazgeçtiğimiz gün, istiklalimizden ve istikbalimizden vazgeçtiğimiz gündür. Bizim buna hakkımız olmadığı gibi milletimiz de böyle bir duruma asla rıza göstermez. Türkiye, sadece Türkiye değildir. Türkiye, 79 milyon vatandaşıyla birlikte köklü, tarihi, kültürel ve insani bağlarla iç içe olduğu geniş coğrafyadaki yüzmilyonlarca kardeşine karşı da sorumludur."
Meclisi Mebusan'ın son kararı
MİSAK-I Milli (Ulusal Ant), Kurtuluş Savaşı'nın siyasi manifestosunu oluşturan 6 maddelik beyanname. Osmanlı döneminde son Meclisi Mebusan'ın aldığı en önemli karar olarak tarihe geçti. 28 Ocak 1920 tarihli gizli oturumda alınan karar, 17 Şubat 1920'de açıklandı. O sıra "Ahd-ı Milli (Ulusal Sözleşme)" olarak anılan bildirinin temeli Amasya Genelgesi ile Erzurum ve Sivas kongrelerine dayanıyor. Beyanname, 1. Dünya Savaşı sonrası Türklerin kabul ettiği asgari barış şartlarını öne sürüyor. Misak-ı Milli'nin, sınırlarla ilgili ilk üç maddesi şöyle: "Osmanlı Devleti'nin yalnızca Arap çoğunluğu bulunan ve 30 Ekim 1918 tarihli ateşkesin imzası sırasında düşman ordularının elinde kalan bölgelerin geleceğini halkın özgürce vereceği oya göre saptamak gerekir. Sözü geçen ateşkesin çizdiği sınırlar içinde, dince, soyca ve asılca birlik, birbirlerine karşı saygı ve özveri duygularıyla dolu, gelenekleriyle toplumsal çevrelerinde tüm olarak Osmanlı-İslam çoğunluğunca oturulan bölgelerin tamamı gerçekten ya da hükmen hiçbir sebeple ayrılamaz bir bütündür. Halkı özgür kalır kalmaz anavatana kendi istekleriyle katılmış olan Elviye-i Selase (Kars, Ardahan, Batum sancakları) için gerekirse yine halkoyuna başvurulmasını kabul ederiz. Geleceği Türkiye ile yapılacak barışa bırakılan Batı Trakya'nın (Garbi Trakya) hukuksal durumu da özgürce yapılacak halkoyu sonucunda uygun biçimde ortaya koyulmalıdır."
Bazı tarihçiler, Misak-ı Milli sınırlarını -mevcut Türkiye sınırlarına ek olarak- Kıbrıs, Halep, Musul, Erbil, Kerkük, Batum, Selanik, Kırcali, Varna ve Ege adaları olarak kabul ediyorlar.
MUSUL 637 tarihinde Müslümanların eline geçen Musul, uzun yıllar Osmanlı idaresinde kaldı. Mondros Mütarekesi'nden sonra İngilizler tarafından işgal edilen Musul, mütarekeden sonra işgal edildiği için Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer alıyordu. Musul meselesi Lozan'da çözümlenemedi. Musul sorunu, Lozan Antlaşması'ndan sonra Türkiye ile İngiltere arasında uzun süre anlaşmazlık konusu oldu, 1926'da çözümlendi ve Musul Irak sınırları içinde kaldı.
Kurucu irade
Fatih Şahin (AK Parti Genel Başkan Yardımcısı) Bu perspektif Cumhuriyet'in kurucu iradesinin yansımasıdır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün üzerinde hassasiyetle durduğu ve Kurtuluş Savaşı'nı üzerine bina ettiği yaklaşım da Misak-ı Milli'dir. Muhalefetin 'hayalperest' yorumunu cesaret kırmaya yönelik ve tarihi gerçeklikten uzak görüyoruz.
Maceraperest
Yasemin Öney Cankurtaran (CHP Genel Başkan Yardımcısı) Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Lozan'ı ve şimdi de Misak-ı Milli'yi hedef alan açıklamalarının amacı, maceraperest dış politika anlayışına destek bulma çabasıdır. Soydaşlarımıza sahip çıkılmasına karşı değiliz. Ancak bunu yaparken kışkırtıcı bir üslup kullanılmasına ve o insanların sorunlarının daha da tırmandırılmasına karşıyız.
Az konuşmalı
Öztürk Yılmaz (CHP Genel Başkan Yardımcısı) Bazı şeyler planlansa bile bu, uluslararası konjonktürde diplomatik bir lisanla aksettirilebilir. Özellikle Musul bağlamında siyaset yapmak istiyorsak çok iş yapmalı, az konuşmalıyız. Bir şeyler planlanıyorsa bile söylenmek zorunda değil. Aksi takdirde yayılmacı politika izlendiği algısı yaratmak isteyen çevrelere malzeme vermiş oluruz.
Sınır şartı
Ümit Özdağ (MHP Gaziantep Milletvekili) Türkiye'nin devlet politikası, bütün Cumhuriyet tarihi boyunca öncelikli olarak bölgede sınırların değişmemesi şeklinde gerçekleşmiştir. Fakat Türkiye'nin bu politikasına rağmen, bölge dışı dinamikler sınırları değiştirirlerse Türkiye bu sınırların kendi aleyhine olmamasını sağlamak için elinden geleni yapmalıdır.
Kamplaşma
Ayhan Bilgen (HDP Sözcüsü) İnsan hakları sorunları, hiçbir ülkenin içişleri değildir, insanlığın ortak sorunlarıdır. Bir ülkenin aktif dış politika yürütebilmesinin ön şartı ise kendi sorunlarını demokratik yöntemlerle çözmek ve iç barışını güvence altına almaktır. Aksi takdirde gücünüzü aşan her maceracı girişim, içeride kırılma ve kamplaşmayı derinleştirecektir. (Hürriyet)