7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden önce Türkiye'de İletişim Fakültelerinde ders olarak okutulabilecek kadar yoğun, bilinçli ve sistemli bir bilgi kirliliği yaşandı. Merkez medya, FETÖ ve PKK medyası işbirliğiyle eli kanlı bir terör örgütü ve bu örgütün siyasi uzantısı aklanırken, devletin güvenlik güçleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'deki terörün sorumlusu ilan edildi.
Ancak 1 Kasım seçimlerinden sonra gerçeğin çok farklı olduğu gizlenemez şekilde ortaya çıktı. 1 Kasım seçimlerinden önce terör örgütü propagandası yapanlar şimdi büyük bir pişkinlikle "Demirtaş bizi kandırdı" yazıları yazıyor.
Tüm kara propagandaya rağmen devlet yaklaşık 5 aydır terör örgütü PKK ve destekçileri ile kararlı mücadelesini sürdürüyor. Bu kez mücadele kırsalda değil şehirde yürüyor.
Peki Diyarbakır'da neler yaşanıyor? PKK ve FETÖ medyasının uluslararası kamuoyuna servis ettiği bilgiler gerçekleri yansıtıyor mu? Tüm bu soruları kendisi de bir Diyarbakırlı olan ve bölgedeki olayları yakından takip eden Boğaziçi Küresel İlişkiler Merkezi Genel Koordinatörü İdris Kardaş'a sorduk.
HDP'NİN AMACI OY ALMAK DEĞİL ŞİDDET HEGOMONYASINI SÜRDÜRMEK
-Seçimlerden önce "Türkiye partisi olacağız" diyen HDP şimdi neden şiddet dilini tercih etti?
Bu durum bize HDP'nin konjonktürel davrandığını, takiye yaptığını gösteriyor. Peki neden böyle davranıyor? Çünkü HDP klasik anlamda bildiğimiz bir siyasi parti değil. PKK'nın siyasi ajandasına göre hareket eden bir yapı. Kandil'in doğrudan siyasi uzantısı. Bu yüzden öncelikli derdi, ne oy almak, ne ülkeyi yönetmek, ne iktidar olmak ve ne de hizmet etmek. Bu konjonktürdeki misyonu ise bölgede yıllarca süren şiddetin oluşturduğu hegemonyayı devam ettirmek. Bu amaç için seçimler öncesinde bambaşka bir profil çizdi.
HEDEFLERİNDE SADECE ERDOĞAN VARDI
-HDP neden hedefine siyasi iktidarı değil Erdoğan'ı oturttu?
7 Haziran seçimlerinde tek vaatleri Erdoğan'ı siyaset sahnesinin dışına çıkarmaktı. HDP'yi destekleyen ulusal ve uluslararası Erdoğan karşıtı koalisyon, şiddet dilinin oy getirmeyeceğini çok iyi biliyordu. Batı'dan oy almanın ilk koşulu şiddete, teröre mesafe koyulmasıydı. Seçimler sonrasında ise HDP aslına, özüne döndü. PKK, 7 haziran seçimlerinin hemen ardından Türkiye'yi "iç savaş"a sürüklemek istedi; HDP ise PKK'nın çıkarmaya çalıştığı "iç savaş"a toplumsal destek sağlamaya çalıştı.
HALKIN BASKISIYLA BARIŞ GELECEK
-Çözüm sürecinden dönüşü olmayacak bir şekilde dönüldü mü? Barış umudu taşıyor musunuz?
Barış umudu elbette taşıyorum. Çatışmalar ilelebet devam edemez. Hayatın bir dengesi vardır. Barış da savaş da sonsuz değildir. Fakat PKK ve HDP, büyük riskler alınarak başlatılan çözüm sürecini sabote etti, bitirmek için elinden geleni yaptı. Barış isteyen Türkleri de, Kürtleri de hayal kırıklığına uğrattılar. Söz verdikleri gibi sınır dışına çekilmedikleri gibi seçimlerin hemen ardından yeniden silaha sarıldılar. Türkiye'yi iç savaşa sürüklemeye çalıştılar. Bu koşullarda eskisi gibi bir sürecin başlaması olası görünmüyor. Ne var ki mevcut çatışmalı durum da sürdürülebilir değil. Halkın baskısıyla barış gelecek. Kürt kamuoyu özellikle HDP'yi ve PKK'yı barış için zorlayacak.
ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI NEDENİYLE PKK'YA DESTEK VERDİ
-1 Kasım seçimlerinden önce terörün sorumlusu olarak Cumhurbaşkanı'nı gösterenler bugün pişmanlık yazıları yazıyor. Bunun sebebi neydi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı ile yatıp kalkan bir koalisyon ile karşı karşıyayız uzun zamandır. İdeolojik ve sınıfsal olarak Erdoğan'a karşılar. Halkın iradesinin bir yansıması olduğu için, Erdoğan'ı istemiyorlar. Bunun için ittifak kurmadıkları kesim kalmadı. Yıllarca Kürt siyasetine düşman olan bu gruplar HDP'yi, Erdoğan'ı siyaset sahnesinden çıkarmak için, bir Truva atı gibi kullandılar. Doğan medyasından FETÖ medyasına, CHP'sinden ulusalcısına, solcusuna kadar hepsi Erdoğan düşmanlığında ittifak ettiler. Bunların bu kadar rahat bir araya gelmeleri normal bir durum mu? Erdoğan düşmanlığının bütün ideolojilerin üstünde olması, aslında bu kesimlerin ideolojisinin olmadığını da gösteriyor.
DEMİRTAŞ MEDYAYI KANDIRMADI ZATEN BİLİYORLARDI
-1 Kasım seçimlerinden önce PKK-HDP çizgisine kayıtsız şartsız destek veren bazı medya kuruluşu ve yazarlarının hızlı tavır değişikliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu kesimler HDP'ye samimi bir destek vermiyorlardı zaten. AK Parti'nin tek başına iktidar olmaması, tek hesaplarıydı. HDP'yi kullanışlı olacağı için büyüttüler, beslediler ve 1 Kasım sonrasında işe yaramayacağı için de dışlıyorlar. Erdoğan düşmanlığı yapacağım diye teröre destek verdiler. 7 Haziran sonrası savaş başlatan PKK'ya karşı ses çıkarmadılar. Ölen onca insanın yetim kalan çocuklarını, dul eşlerini televizyon ekranlarında, gazetedeki köşelerinde göstermediler. Şimdi HDP ve Demirtaş tarafından kandırıldık diyorlar. Ancak, gerçeği hep biliyorlardı. PKK'nın nasıl bir örgüt olduğunu, HDP'nin de şiddeti hiçbir zaman dışlamadığını biliyorlardı. Seçimler için kendileri kamuoyundan bizzat sakladılar bu gerçekleri.
GÜNEYDOĞU'YU BİLİNÇLİ OLARAK SURİYE'YE DÖNÜŞTÜRMEK İSTİYORLAR
-Türkiye son bir aydır başta Sur olmak üzere Diyarbakır'ın çeşitli ilçelerinde yaşanan olayları konuşuyor. PKK tam olarak Diyarbakır'da ne yapmak istiyor?
PKK ve çevreleri uzun zamandır AK Parti'yi, DAEŞ ile ilişkilendirmeye ve bunun üzerinden de İslamofobik Batı'ya mesaj vermeye çalıştılar. Niyetleri Suriye'de DAEŞ ile savaşıp elde ettikleri kazanımların aynısını, DAEŞ'e destek veriyor dedikleri Türkiye ile de savaşıp elde etmek. Ancak kimseyi ikna edemediler. Çünkü Türkiye NATO üyesi, AB aday ülkesi, DAEŞ karşıtı uluslararası koalisyonun önemli bir aktörüydü. Bugünlerde bu propagandalar bıçak gibi kesildi farkındaysanız. Şimdi ise yeni bir stratejiye geçiş yaptılar. Özellikle Güneydoğu'da Suriye şehirlerine benzer şehirler yaratmaya çalışıyorlar.
ÇATIŞMAYI ŞEHİRLERE TAŞIYARAK KÜRTLERLE DEVLET SAVAŞIYOR GÖRÜNTÜSÜ VERMEK İSTİYORLAR
-Çatışmaları neden şehire taşıdılar?
Dünyaya yıkılmış kent fotoğrafları, askerlerin şehirlere indiği fotoğrafları yaymak için çatışıyorlar. Siviller öldürülüyor, katliam yapılıyor propagandası ile uluslararası hassasiyet yaratmaya çalışıyorlar. Devlet ile Kürtler savaşıyor algısı oluşturmaya çalışıyorlar. Kimyasal silah kullanıyor bile dediler. Türkiye eşittir Suriye stratejisi ile kazanım ve meşruiyet elde etme arayışındalar. Ancak birçok ilçede denediler, olmadı. Halk destek vermedi.
BÖLGEDE YAŞAYANLAR GERÇEĞİN FARKINDA
-Bölgeyi tanıyan biri olarak Diyarbakır'da ne yaşandığını özetleyebilir misiniz?
Diyarbakır Sur ilçesi dar sokaklar ve bitişik evlerle dolu bir bölgedir. O bölgede hendekler kazılmış, el yapımı bombalar ve mayınlarla tuzaklar kurulmuş, sivillerin evleri siper edilmiş durumda. Sivillerin kaçabileni kaçmış. PKK ilk defa keskin nişancıları kullanıyor bu bölgede. Sivillerin can güvenliği hiç yok. Çocuklar ön planda tutuluyor. Daha sonra YDG-H denilen silahlı çeteler var. PKK dağ kadrosundan kişilerin ve radikal Türk sol gruplarından kişilerin korunaklı bir şekilde Sur bölgesinde yer aldıklarını duyuyoruz. Bölgede herkes gerçeklerin farkında. Dikkat ettiyseniz bölgeden göç edenler sessizce göç ediyorlar. Çünkü Kürtler bu yıkımın sorumlusunun PKK olduğunun farkında.
SİVİL KAYIPLAR OLMAMASI İÇİN OPERASYONLAR UZUN SÜRÜYOR
-Operasyon neden bu kadar uzun sürdü? Devletin operasyonunun başarılı olduğunu düşünüyor musunuz?
PKK, çatışmaları şehrin ortasına taşıdı. Sivil insanların evlerinin içi karargah olarak kullanılıyor. Sokaklar mayınlar ve tuzaklarla dolu. Çocuklar çok rahat kullanılabilecek durumda. Devlet sivil insanların zarar görmesini istemiyor. Böyle bir hassasiyeti olması da gecikmeyi getiriyor. Ayrıca örgüt, sivil ölümler üzerinden propaganda yapacağı için devlet daha fazla titiz davranıyor. Dolayısıyla operasyonlar uzuyor. Hatalar mutlaka oluyor. Bunların da soruşturulması bölge halkı için, devlete olan güven için önemli. Operasyonların yanında halkın psikolojisini, ekonomisini iyileştirecek adımların da ivedilikle atılması gerekiyor.
ÖZERKLİK TALEPLERİ SADECE BİR KILIFTAN İBARET
-HDP'li yöneticilerin hendekleri ve özerklik taleplerini destekleyen açıklamaları ne anlama geliyor?
Özerklik talepleri bir kılıftan ibaret. HDP ve PKK, kentleri işgal etmesine bir meşruiyet sağlamaya çalışıyor. Özerklik metnine bakınca hemen görürsünüz. Ankara ile uzlaşmadan, yani devlet ile anlaşmadan olabilecek şeyler değil talep edilen maddeler. Yeni anayasa vurgusu var mesela. Hendeklerin arasında, şiddeti överek, öldürenlerin ellerini öperek anayasa değişikliğini nasıl yapacaklar bilmiyorum. Mesela YDGH ile PKK'dan oluşan yerel asayiş birlikleri oluşturmak isteniyor. Bu birliklerin de asker ve polislerle koordineli çalışmasından bahsediliyor. Bu maddenin akılla, mantıkla, siyasetle izah edilebilir bir yanı var mı? Kürtler de buna inanmıyor. Hiçbir şekilde desteklemiyor. Bu durum da örgütü daha da fazla şiddete ve baskıya yöneltiyor.
KÜRTLERİ GEZİ'YE ÇEKEMEDİLER, GEZİ'Yİ DİYARBAKIR'A TAŞIDILAR
-Bugün bazı gazetelerde Diyarbakır'da PKK'lı militanlara Batı'daki DHKP-C, MLKP gibi terör örgütlerinden de destek geldiğini okuduk. Orada nasıl bir sosyoloji var?
Evet bölgede çok sayıda PKK'lı olmayan diğer radikal gruplar da var. Aslında bu da bize konunun Kürtlerin haklarıyla, öz yönetimle falan ilgili olmadığını çok açık gösteriyor. Zaten halk desteğinin olmamasının altında yatan nedenlerden biri de bu. Bu yapıların tek derdi Türkiye'nin istikrarsızlaşması ve iktidar. Bu marjinal örgütler kendi savaşlarını Kürtler üzerinden yürütmeye çalışıyorlar. Kürtleri Gezi'ye çekemeyen gruplar, Gezi'yi Kürtlerin evine taşıdılar.
SİYASET YOLU AÇIKKEN BU YÖNTEME BAŞVURDULAR ÇÜNKÜ…
-HDP-PKK çizgisi hendekler ve şiddet konusunda uluslararası kamuoyunu ikna edebildi mi?
Uluslararası kamuoyuna şöyle bakmak lazım. Bir kesim zaten kötü niyetli ve gerçeklerin farkında. Onların asıl amacı Ak Parti ama özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'a her gün algı operasyonu yapmak. Bu kesimler için en kullanışlı yapıların başında PKK ve HDP geliyor. Karşılıklı bir alışveriş söz konusu. Öte yandan uluslararası kamuoyunda yaşanan gelişmeleri samimi bir şekilde kaygıyla izleyenler var. Onlar da HDP'nin Meclis'te olmasıyla PKK'nın sokakta şiddet yaratmasının birbiriyle nasıl çeliştiğini görüyorlar. Zira Türkiye'nin değiştiğinin onlar da farkındalar. Siyaset yollarının, hak arama mekanizmalarının açık olduğunu biliyorlar. Yıllardır tabu olan Öcalan ile görüşerek sorunu çözmeye çalışan bir devlet zihniyeti bile çok şey anlatıyor bu kesimlere.
HDP SİYASETİ YOKETME VE ÇÖZÜMSÜZLÜK İSTİYOR
-Örgüt kazanamayacağı bir savaşı neden sürdürüyor?
PKK, Suriye ve özellikle DAEŞ ile savaşan örgüt markasıyla büyük bir özgüven kazandı. Bu özgüven onu Türkiye ile çözüme bu kadar yaklaşmışken yakaladı ve savaş başlattırdı. Suriye'de elde ettiklerimi Türkiye'de de elde edebilirim diye düşündü. Ulusal ve uluslararası koalisyonların Erdoğan düşmanlığını kullandı. Merkez medyada bile imtiyaz elde etti. Herşey kendileri için yolunda giderken hesaplayamadıkları önemli bir gerçekle karşılaştılar bugün. Yanlarında hiç bir şekilde halk desteği olmadı. Kürtler bugün PKK'nın ve HDP siyasetinin yok etme, yoklaştırma ve çözümsüzlük olduğunu gördü.
PARTİYİ KAPATTIRMAK İSTİYORLAR
-HDP'nin bilinçli olarak partiyi kapattırmaya çalıştığı da iddia ediliyor. Bu iddiaları gerçekçi buluyor musunuz?
Mümkün olabilir. Çünkü HDP gerçekten de siyasetsizliği seçti 7 Haziran'dan sonra. Cumhurbaşkanı'ndan toplumsal tüm kesimlere kadar partilerin kapatılmasını kimse istemiyor. HDP, 7 Haziran sonrası iktidar ortağı olabilecekken, hükümette yer alıp bölgenin tüm siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlarını çözebilecek güçte olabilecekken, şiddeti, çatışmayı ve yıkımı seçti. Sadece Kürtleri değil, samimi bir şekilde kendisine oy veren Kürtlerin dışındaki kesimleri de hayal kırıklığına uğrattı.
İsa Tatlıcan / Sabah.com.tr