AA
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, "Türkiye'nin güvenlik meselesi, bütün bunlarla birlikte 7 Haziran'dan sonra kurulamamış koalisyon ve geçici hükümet şartları, eğer inanın ki demokrasisi kırık dökük işleyen bir ülke olsaydı şimdiye kadar ekonomi çoktan altüst olmuş olurdu, Türkiye'deki bütün dengeler çok zor kurulacak şekilde bozulmuş olurdu. Allah'a çok şükür ki Türkiye ekonomisinin, bu dönemi nispeten küçük dalgalarla atlatıyor olması, Türkiye demokrasisinin sağlamlığından kaynaklanıyor" dedi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, A Haber'de katıldığı canlı yayında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kurtulmuş, "Yurtiçi gezilere başladığınızı biliyorum, seçmen bazındaki kıpırdamalar, AK Parti'nin oylarını yeterli düzeyde yukarı sıçratacak şekilde mi" sorusu üzerine, şöyle konuştu: "Bir kere 7 Haziran'ın önemli sonuçlarından birisi şuydu; seçmen, genel anlamda söylüyorum, AK Parti'yi defterden silmiş, 'artık bundan sonra sana muhalefet görevi verdim' dememişti. Tam tersine, 'iktidarın bir numaralı sorumluğunu yine sana veriyorum' dedi ama bir koalisyon kurulamadı. Şimdi bu süre içinde hem koalisyon görüşmeleri sırasında hem bu geçici hükümetin kurulması sırasında ortaya konulan tablo, son derece sorumluluk sahibi, gerçekten Türkiye'nin menfaatlerini önceleyen ve Türkiye'yi herhangi bir krize, kaosun içine sokmaktan kaçınan tavırdı. Bunu seçmen gördü, görüyor. Bu anlamda da bundan sonraki seçimde bu sürecin belki de sonucu olarak 'evet, senin artık tek başına iktidar olman lazım, eksik kalan oyu veriyorum ve seni tek başına iktidara getiriyorum' diyeceğine inanıyoruz. Ümit ediyorum ki AK Parti bu seçim sonucunda Türkiye'de tek başına iktidar olabilecek bir çoğunluğu elde edecek.
Tabii sadece çoğunluk da yetmiyor, bu aldığımız oyların iller bazında dağılımı, buradaki ortaya çıkan tablolar da AK Parti'nin gerçekten tek başına iktidarı yakalayacağı kampanyayı ortaya koyacak. Bunun için kongremizi ve kampanyamızın bütün, artık bundan sonra kongre ve kampanya diye iki süreç yok, aslında kongre günü ile birlikte seçim kampanyası da başlamış olacak. Bundan sonra çok aktif bir şekilde 7 Haziran seçimlerindeki, öncesindeki eksikliklerimizi ümit ederim ki tamamlayarak, yolumuza devam edeceğiz ve inşallah 1 Kasım'da Türkiye'de tek başına iktidar tablosu ortaya çıkacağını temenni ediyoruz ve bu istikamette çalışıyoruz."
"Kongre önemli döneme rast geldi. Seçimlerden hemen önce kongre olacak, genellikle kongrelerdeki heyecan ya da heyecansızlık, parti tabanını etkileyen unsurdur. Yeterli bir heyecanı var mı sizce? Belli şarkınız, sloganınız oluştu mu? Genellikle kongrelerde bir teşkilatta, genel merkezde değişiklik olur beklentisi doğar. Bu seferki kongrede siz parti yönetiminde bir değişikliği bekliyor musunuz" şeklindeki bir soruyu da yanıtlayan Kurtulmuş, şunları söyledi: "Tabii öncelikle kongre, bir seçim kampanyasının bir parçası. Çok az vakit kaldı. Dar bir sürece sıkıştı ama sonuç itibarıyla kongrenin büyük motivasyon oluşturacağını ümit ediyoruz ve orada ortaya konulan performans, slogan, oraya ortaya konulan fikirler, Genel Başkanın kongredeki konuşmaları, sloganlar, gelecek Türkiye'ye ilişkin ortaya konan yol haritası ve Türkiye'nin 2023 hikayesinin belki güncelleşmiş anlatımları, bütün bunların hepsiyle birlikte seçim kampanyasını da başlatmış olacağız. Büyük bir coşkunun sağlanacağını ümit ediyorum."
- "Her kongre bir yenilenmedir"
"Her kongre bir yenilenmedir. Her kongre, olağan şartlarında gerçekten her şey böyle güllük gülistanlık bir ortamda olsa dahi her kongrede bütün partiler belli oranlarda yenilenmesini sağlamak durumundadırlar" diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Ben bu kongrede belli oranda, bütün AK Parti birikimine sahip çıkan, o birikimi yenileyen, bu birikimi genç kadrolarla buluşturan ve Türkiye'nin gelecek vizyonu etrafında bütünleştiren bir yenilenmenin de olacağını ümit ediyorum. Böylece Türkiye'nin bundan sonraki sürecine AK Parti kongresinin katkısı olacaktır."
- AK Parti'deki üç dönem kuralı
Kurtulmuş, AK Parti'deki üç dönem kuralına ilişkin bir soru üzerine de şöyle konuştu: "Şunu söyleyeyim, önce bu karar Genel Kurulun vereceği bir karardır. Henüz bununla ilgili komisyon çalışıyor. Genel Kurula bu hazırlık yapacak. Genel Kurul böyle bir karar alırsa bu kuralda esneme yapılmış olacak ya da yapılmayacaktır. Dolayısıyla ben başından beri şunu söylüyorum, biz isimler üzerinden siyaseti tartışmayız ve bu arkadaşlarımızın, 3 dönemi dolmuş olan arkadaşlarımızın hiçbirisinin 'illa ben, illa ben' diye tutturamayacağını biliyoruz. Diğer arkadaşlarımız için de. Dolayısıyla bu bir yarıştır. 78 milyon vatandaşımızın olduğu ülkedeyiz. AK Parti'nin milyonlarca seçmeni var, milyonlarca AK Parti davasına gönül vermiş insan var. Bu parti herkesin. Dolayısıyla bu partide belli isimler olur, birkaç yüz kişinin etrafında bu parti döner gibi bir algı asla ortaya çıkmaz. Bunlar nihayetinde Allah'ın emri değil, kuraldır, değiştirirsiniz, öyle yaparsınız, böyle yaparsınız ama sonuçta mühim olan toplumla var olan bağınızın kuvvetli şekilde devam ettirilmesi ve artırılarak sürdürülmesi, toplumsal dinamizmi parti kadrolarına taşıyabilmenizdir."
"Hiçbir ismin, hiçbirimizin isminin önemi yoktur" ifadesini kullanan Kurtulmuş, "Şu anda ismi geçenlerin hiçbirisi genel idare kurulunda olmasa, hiçbirisi hayatta olmasa dahi eğer bu medeniyet siyasetiyse, eğer bu dava hareketiyse, bu ülkenin 150 yıllık özgürleşme, demokratikleşme millet ile devleti bütünleştirme mücadelesinin bir adımıysa isimlerden uzak bu millet bu mücadeleyi sürdürür. Nitekim öyle olmuştur" değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, "3 ay önce bir seçim oldu. 258 milletvekili Meclis'e geldi. Şimdi bu listelerde değişiklik olacak mı? Olması haksızlık mıdır? Yoksa olması siyasetin doğası mıdır" şeklindeki soru üzerine de "Bunlar oturulacak, konuşulacak. Yani gerçekten listelerin yenilenmesi gereken yerler olabilir, bazı kısmen değişiklikler yapılması gereken yerler olabilir" diye konuştu.
-"Tuğrul Türkeş ne vatan hainidir ne milli kahramandır"
"Hükümetinizde bir kabine arkadaşınız var, Başbakan Yardımcısı Sayın Tuğrul Türkeş. Partisi, onun ihracı konusunda girişimde bulundu. İhraç edilmesi halinde AK Parti, Sayın Türkeş'i AK Parti'ye davet eder mi" şeklindeki soruyu da yanıtlayan Kurtulmuş, şöyle dedi:
"Çok açıklıkla Sayın Türkeş de ifade etti; ne Sayın Başbakanımız bu süreçte Sayın Türkeş'i AK Parti'ye davet etmiştir ne de Sayın Türkeş'in öyle bir talebi olmuştur. Sayın Türkeş, anayasal sorumluluk gereği kendisine yapılan teklifi sorumluluk çerçevesinde cevaplandırmış, olumlu cevaplandırmış ve hükümetin içerisinde yer almıştır. Ben o günlerde de söyledim, bir kere daha tekrar etmek isterim, kimileri için Sayın Türkeş vatan haini gibi gösteriliyor bu da doğru değil. Sayın Türkeş'in bu teklifi kabul etmesi ile birlikte milli kahraman gibi gösterilmesi de doğru değildir. Ne vatan hainidir ne milli kahramandır. Sayın Türkeş sorumlu devlet adamı olarak bu işin içinde olmayı, elini taşın altına koyma ihtiyacını ortaya koymuştur. Bundan dolayı teşekkür ederiz, tebrik ederiz."
"Şu anda Sayın Türkeş MHP kontenjanından birisi olarak geçici hükümetin içerisindedir. MHP atar mı atamaz mı nasıl olur bunu bilmeyiz. Bununla da ilgilenmeyiz" diye konuşan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Normal sürecin normal sonucudur. Buradan Sayın Türkeş'e de 'AK Parti'ye katıl, Türkeş ismi üzerinden AK Parti ile koalisyon kuralım' teklifi yapılmamıştır. Çok net anayasal zorunluluk gereği hükümette bulunması için teklif yapılmış, sağ olsun Sayın Türkeş buna olgunluk içinde, sorumluluk duygusuyla, devlet adamlığı duygusuyla olumlu cevap vermiş ve hükümette yer almıştır."
Ekonomideki gelişmelerle ilgili soruyu yanıtlayan Kurtulmuş, "Şimdi bir kere bu ekonomideki son dalgalanmaları, sadece 7 Haziran sonrasındaki dönemin şartlarından kaynaklanıyor gibi düşünmek doğru değildir. Uluslararası gelişmelerden, Çin'deki küçülmeden, Fed kararlarıyla ilgili beklentilerden, hala ciddi şekilde sorunu çözememiş Avrupa ekonomilerindeki gelişmelerden, bölgemizdeki ülkelerden kaynaklanan birtakım etkiler var" ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir taraftan Türkiye'nin çevresindeki gelişmeler, Türkiye'yi olağanüstü rahatsız ediyor. Bir taraftan 20 Temmuz'dan sonra Türkiye'nin üzerine yüklenmeye çalışılan korkunç bir karabasan gibi çöken terör dalgası. Türkiye'nin güvenlik meselesi, bütün bunlarla birlikte 7 Haziran'dan sonra kurulamamış koalisyon ve geçici hükümet şartları, eğer inanın ki demokrasisi kırık dökük işleyen bir ülke olsaydı şimdiye kadar ekonomi çoktan altüst olmuş olurdu, Türkiye'deki bütün dengeler çok zor kurulacak şekilde bozulmuş olurdu. Allah'a çok şükür ki Türkiye ekonomisinin, bu dönemi nispeten küçük dalgalarla atlatıyor olması, Türkiye demokrasisinin sağlamlığından kaynaklanıyor."
Türkiye'de, halkın 8 Haziran sabahından itibaren "tıkır tıkır işleyen bir demokratik süreci" gördüğüne işaret eden Kurtulmuş, "Sonuçta Türkiye zor siyasi tablonun içerisinden, geçici hükümetini kurarak, 1 Kasım seçimlerine gidebilecek siyasi gücü bulmuştur. Bu bir siyasi güçtür. Bakın geçici hükümetin, bunu CHP ve MHP'li arkadaşlarımızın da ısrarla bu tarafını görmelerini istiyorum, Türkiye'de geçici hükümetin kurulmuş olması, koalisyon yapılamadıktan sonra kurulmuş olması Türkiye demokrasisinin gücünü gösterir, doğru ve sağlıklı işlediğin gösterir. Bu anlamda inşallah bu demokratik süreçlerin kıymetini bilmek, daha iyi işlemesini sağlayacak performansı inşallah 1 Kasım'dan sonraki kurulacak yeni parlamentoda ortaya koymak durumundayız" şeklinde konuştu.
-"Geleceğe ilişkin ümitvarım"
Kurtulmuş, "Bir kabine arkadaşınız, Mehmet Şimşek, '1 Kasım seçimlerinden tek başına iktidar çıkmazsa, o zaman bugünleri dahi mumla arayacağımız' tespitinde bulundu. Siz koalisyon çıkması halinde acaba bugünü mumla arayacağımız zamanın gerçekleşeceğini düşünüyor musunuz" şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi: "Mehmet Bey, bunu hangi şartta söyledi, onu bilmiyorum. Benim üzerinde durduğum esas nokta, bu işleyen demokrasinin mekanizmalarını tıkır tıkır işletmeye devam etmemiz lazım. Piyasalar zaman zaman daralır, zaman zaman genişler. Bunlar olur, konjonktür dediğimiz şey ama Türkiye siyasetinin konjonktürün etkileri altında kalmaması lazım. Bunun altını çizerek söylüyorum. Yani neyi kastediyorum. Siyasi konjonktür, ekonomik konjonktür ne olursa olsun Türkiye demokrasisinin işleyişinde en ufak bir aksamanın olmaması lazım. Hiç kimsenin aklının ucundan bir olağanüstü dönemi ya da Türkiye'de büyük kaoslar ortaya çıkarma hayallerini düşünememesi lazım. Ümit ediyoruz ki 1 Kasım seçimlerinde tek başına iktidar çıkacaktır. Bu anlamda daha rahatlamış olacak. Ekonomi anlamında siyaset alanında rahatlamış olacak. Türkiye, demokrasisini daha fazla geliştirecek ve inşallah yoluna devam edecek. Ben geleceğe ilişkin ümitvarım. İnşallah çok daha güzel bir Türkiye'yi kurmak nasip olacak."