SORGULADIĞI KİŞİLERE DEĞERSİZ BİR EŞYA GİBİ BAKARDI!
Zekeriya Öz, sorguladığı kişilere odasındaki eşyalardan daha değersiz bir varlık gibi bakarak akıl almaz sorular yöneltiyordu. Günlük yaşam biçiminiz, Türkiye'nin neredeyse yüzde 80'inin tanıdığı bir kişiyi tanıyıp tanımadığınız, ailenizle yaptığınız telefon görüşmelerinin içeriği... Her şey ama her şey buna dahildi.
Sorularını bir suçu ortaya çıkarmaya yönelik değil, verdiği kararın altını doldurmaya yönelik soruyordu.
Bu konularda sadece bu satırların yazarı değil onlarca kişinin söyleyeceği vardır.
ZEKERİYA ÖZ ZERRE KADAR VİCDANIN VARSA AÇIKLA!
Öz'e bir çağrımız var:
Öz, içinde zerre kadar vicdan kaldıysa bu kurguların nasıl oluştuğunu kamuoyuyla paylaşabilir. Gerçi delillerin nasıl üretildiği başından beri biliniyordu ama en azından şu konuların biraz daha netleşmesini sağlayabilir:
O iddianameler gerçekte nerede yazıldı?
Davaların sınırları nasıl genişletilip daraltıldı?
Kişileri suçlarken can alıcı yerinden vurma sanatını kimler gösterdi?
ZEKERİYA ÖZ HUKUK BATAKLIĞININ ÖZÜYDÜ
Zekeriya Öz, işte bu hukuk bataklığının, sözcüğün tam anlamıyla özüydü. Ama elbette tek başına değildi. Onu o bataklığın en derin yeri haline getirenler hâlâ iktidarlarını sürdürüyorlar. Üstelik 7 Haziran'da oluşan halk iradesini hiçe sayarak.
Zekeriya Öz, hakkındaki yakalama kararının ilan edilmesine ramak kala Ermenistan'a kaçtı. Yakın geçmişte yıllarca süren tutukluluklarda Öz ve benzeri savcılar hep şu cümleyi kullandılar:
"Yurtdışına kaçma ihtimali bulunduğundan tutukluluğun devamına..."
Demekki, haktan, hukuktan, ülkeden kaçmak hep içlerinde varmış!