Ahmet Kekeç / Star.com.tr
Allah söyletiyor... Dünkü yazımda, "Sen önce koltuğunu kurtarmaya bak" demiştim.
Kemal Kılıçdaroğlu, çünkü, seçim rehaveti biter bitmez, kendisini başarısız bulan partililerin ağır saldırısına uğrayacak ve liderliği sorgulanacaktı.
Nitekim öyle oldu.
Parti içinde çatlak sesler yükselmeye başladı.
Dün, ayrıca, Kılıçdaroğlu'nu (ve tabii liderliğini) dolaylı yollardan ilgilendiren ilginç bir görüşme gerçekleşti: Erdoğan-Baykal görüşmesi...
Talep cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldi.
Ne olursa olsun... Konu, bir yönüyle Kılıçdaroğlu'nu (ve elbette liderliğini) ilgilendiriyordu.
Hayır, bu zirvenin, "hususen" Kılıçdaroğlu'nu bir şeylere icbar etmek için yapıldığını söylemeye çalışmıyorum.
Nihayetinde ülkenin Cumhurbaşkanı... "Meclis'teki en yaşlı milletvekili" sıfatını taşıyan ve "devlet adamı" kimliğiyle de bilinen Deniz Baykal'la fikir teatisinde bulunmak istemiştir, önümüzdeki yasama dönemiyle ilgili "görüşlerini" aktarmıştır. Belki Baykal'ın Meclis başkanlığı gündeme gelmiştir. Yasalara göre, Cumhurbaşkanı'na vekâlet etme görevi, TBMM Başkanı'na aittir. Erdoğan'ın, istikbaldeki haleflerinden biriyle (en güçlü Cumhurbaşkanı vekili adayıyla) görüşmek istemesinden daha doğal ne olabilir?
Nitekim Baykal, görüşmenin bu çerçevede cereyan ettiğini açıkladı, mesele kapandı...
Hayır, mesele kapanmadı.
Baykal'ın, "Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir an önce hükümetin oluşması anlayışı içinde olduğunu, olası bütün modelleri değerlendirmeye olumlu yaklaşacağı izlenimini aldım" açıklaması, işin mahiyetini bir parça da olsa değiştirdi.
Buradan şu sonucu çıkarabilir miyiz?
Erdoğan, Baykal üzerinden CHP'ye mesaj gönderiyor; "Olası bir koalisyonun parçası olabilirsin. Bunu da AK Parti'yle gerçekleştirebilirsin" demeye getiriyor.
Ben bu kanaatte değilim.
Dolayısıyla, Radikal Ankara temsilcisinin öne sürdüğü gibi, Erdoğan'ın muhtemel bir AK Parti-CHP koalisyonuna yeşil ışık yaktığını göstermek için bu görüşmeyi talep ettiği düşüncesine katılmıyorum.
Erdoğan, muhtemel bir AK Parti-CHP koalisyonuna sıcak bakabilir, ekonomik istikrarın güçlü bir koalisyonla devam edebileceği düşüncesinde olduğu için, bu formülü kategorik olarak dışlamayabilir ama mesajını Baykal aracılığıyla iletmez. En azından, bu basiretsizliği göstermez...
Burada, CHP'nin durumu "aciliyet" kazanıyor...
Bunu da, Erdoğan-Baykal görüşmesi dışında tartışmak gerekiyor tabii.
Şunu söylemeye çalışıyorum:
Bir "koalisyonlar dönemine" gireceksek (ki, seçim sonuçları bunu gösteriyor), koalisyon hükümetlerinin bir parçası olmak, AK Parti'den önce, CHP için bir ihtiyaç olarak beliriyor. Yani Kemal Kılıçdaroğlu "liderliğini" kurtarmak, "başarısızlığını" unutturmak için, illa ki bir koalisyon hükümetine"aza" yazılmak durumunda.
Dün konuştuğum eski bir CHP milletvekili Erdoğan-Baykal görüşmesi ve Kılıçdaroğlu'nun durumuna ilişkin şu "çarpıcı" değerlendirmeyi yaptı:"Erdoğan'ın eski genel başkanımız üzerinden mesaj gönderdiğini düşünmüyorum ama bu görüşmeden Kılıçdaroğlu'nun çıkaracağı dersler var. Kılıçdaroğlu başarısız olmuştur. 13 yıldır ülkeyi yöneten parti, bütün iktidar yorgunluğuna rağmen hâlâ birinci parti ama bizimki muhalefet avantajıyla girdiği bütün seçimleri kaybediyor, üstelik tarihinin en düşük oyunu alıyor. Kılıçdaroğlu, liderliğini kurtarmak istiyorsa şu iki şeyi yapacak: BİR: Paralel unsurlarla hareket etmeyi bırakacak... İKİ: Kendisine sunulan koalisyon seçeneklerini değerlendirecek. Yani, iktidara ortak olacak..."
Bir AK Parti-CHP koalisyonu mu geliyor?
Ben konuşulanları aktardım.
Kararı siz verin.