Türkiye düşmanı o "üst akıl" diye tanımladığımız ülkeleri dışarıda bırakıp içeriye bakalım isterseniz.
HDP'nin barajı aşmasını yürekten dileyenler ilginç bir koalisyon oluşturuyorlar.
Eski Türkiye'nin artıkları ve bilumum Erdoğanfobikler HDP'nin barajı aşması için elinden geleni artlarına koymuyorlar.
Şöyle varsayıyorlar: CHP'nin veya MHP'nin oy oranındaki bir puan yükseliş, AK Parti'nin anayasayı tek başına değiştirecek sayısal çoğunlukla meclise gelmesinin önünü kesmiyor. Bir tek HDP'nin barajı aşması halinde AK Parti'yi siyaseten etkisizleştirmek mümkün.
Paralelciler...
CHP ve MHP...
DHKP-C...
"Türkiye Türklerindir" ırkçı sloganıyla yayın yapan Doğan medyası...
Nişantaşı-Cihangir hattındaki ulusalcı-statükocu-seçkinci beyaz Türkler...
PKK'nın silah bırakmasına karşı çıkan o çakma liberal-solcular... Din düşmanı ve çözüm karşıtı marjinal sol çevreler... Erdoğan'a olduğu gibi Öcalan'a da çözüm süreci dolayısıyla düşmanlık besleyen odaklar...
Uzatmaya gerek yok...
HDP'nin nasıl bir proje olduğu destekleyenlerinden belli değil mi? MHP'nin bile bir genel başkan yardımcısının ağzından, "HDP'nin barajı aşması bizim lehimize olur!" türünden bir cevap verebiliyor olması, HDP'nin gerçekte kimin partisi olduğunu ve en önemlisi de kimin çıkarlarına hizmet ettiğini gayet iyi özetliyor.
HDP üzerinden Çözüm Süreci gömülmek isteniyor
Silahların bırakılıp sadece ve yalnıza siyasetin esas alınması amacına dayalı çözüm sürecini kimler istiyor?
Erdoğan ve AK Parti ile Öcalan...
Öcalan 2013 yılında örgütüne silahlı güçlerini sınır dışına çekme talimatı verdi. Kandil bu çağrıya uymadı. HDP bu süreçte tercihini Kandil'den yana yaptı.
Öcalan 2015'te bir kez daha, "Silahlı mücadele dönemi bitmiştir. Silahlarınızı bırakın!" diye talimat verdi. Kandil bir kez daha ipe un serdi. HDP tekrar tercihi Kandil'den yana yaptı. Kandil dış konjonktür nedeniyle silahların bırakılmasından yana hiç olmadı. HDP ise Kandil'in silahlarını kendi siyasi varlığı için hep bir sigorta olarak gördü. Dolayısıyla Öcalan'ın çağrıları boşa çıkartıldı. HDP'nin parti kimliğiyle seçime girmesi fikri Kandil'in fikriydi. Daha doğrusu AK Parti'yi iktidardan düşürerek Erdoğan'ı siyaseten etkisizleştirmek isteyen o "üst aklın" bir fikriydi.Kandil kendine biçilen bu rolü oynadı. Öcalan bu teklifi kabul etmek zorunda kaldı. Şimdi HDP barajı aşarsa asıl o zaman Öcalan İmralı'ya gömülmüş olacak. Çünkü Kandil ve Kandil'in tamamen kontrolündeki HDP artık Öcalan'ı dinlemeyecek. Öcalan'ın aklıyla bir çözüm sürecinin gerçekleşmeyeceği iddiası üzerinden kendi politikalarını dayatacak. Bu durumda Öcalan'ın Kandil'e ve HDP'ye söyleyecek bir sözü olamayacak. Dolayısıyla silahların bırakılmasını amaçlayan çözüm süreci akamete uğramış olacak. HDP barajı aşamazsa asıl o zaman Öcalan'ın hem Kandil'i, hem de HDP'yi ciddi bir biçimde sorgulama imkanı doğacak. Sadece Öcalan değil HDP'nin kendi seçmeni de bu sorgulama sürecine aktif bir biçimde katılacak. HDP asıl o zaman çözüm sürecinin taşıyıcı bir partisi olarak kendisini yeniden konumlandırma noktasına gelecek.
Şunu demek istiyorum: HDP'nin barajı aşmaması halinde çözüm sürecinin biteceğini varsayanlar yanılıyorlar. Asıl barajı aştığında çözüm süreci kendiliğinden sonlanmış olacak ve Öcalan da Kandil'e yenilmiş olacak.
HDP'nin baraj altında kalması durumunda ülkeyi kan gölüne çevireceği iddiası da çözüm karşıtlarının uydurduğu haram oylar devşirmeye dönük bir senaryo. Kandil bu doğrultuda hareket ederse hem Öcalan'ı hem de sadece HDP seçmenini değil Kürtlerin kahir ekseriyetini karşısına alır ve son kertede kaybeder.
Tabii örgütün kriminal unsurlarına yaptırılacak eylemler, çoğunlukta olan makul Kürtlerin vicdanına çarparak tersine bir sürecin işlemesini beraberinde getirecek.
Bölgede ve Türkiye'de denklem değişti artık. Eski Türkiye'de Kürtler devletten demokrasi talep ederdi. AK Parti'yle beraber bu demokrasi talebi karşılandı. Kürt inkarına ve katliamına dayalı devlet anlayışı yerini Kürt kabulüne ve özgürlüğüne bırakan bir devlet anlayışına dönüştü. Eski Türkiye'deki o CHP devletinin Kürtler üzerindeki baskısı da bütünüyle kaldırıldı. Yeni Türkiye'de artık Kürtler PKK baskısına karşı kendi devletinden güvenlik talep ediyorlar. Kandil/HDP canibi bu denklemi doğru okumayıp yanlış mecralara saparsa, devletin gücünü yanında gören Kürtlerin derin nefret duvarına çarparak kaybederler. O yüzden diyorum ki sahiden çözüm sürecinden yana olan Kürtler, PKK/HDP baskısına rağmen cesaretle AK Parti demelidirler. Çünkü AK Parti sadece Türkün değil Kürdün de asıl partisidir.
AK Parti kaybederse çözüm süreci biter. Çözüm sürecinin CHP-MHP hükümeti eliyle sürdürülebileceğine inanan bir Kürt varsa beri gelsin lütfen.
STAR / MEHMET METİNER